Sesi Zapt Etmek
Müziği yazmanın yanı sıra 19. yüzyılın sonuna doğru ortaya çıkan teknolojik bir gelişme, sesin kaydedilebilmesini sağlamış ve bu çabaya farklı bir pencere açmıştır. Dünyada sesin kaydedilebilmesi ilk olarak 1877 yılında Thomas Alva Edison'un "fonograf" adını verdiği aleti icat etmesiyle mümkün olmuştur. Bu alet sayesinde sesler "kovan" adı verilen silindirlere kaydediliyordu. Ancak bunun en büyük dezavantajı, kovanların çoğaltılamamasıydı. Yani bir hanende veya sazende tarafından stüdyoda doldurulan bir kovanın piyasaya sunulabilmesi için aynı eserin farklı farklı kovanlara birçok defa okunması veya çalınması gerekiyordu. Bir diğer dezavantaj ise ses kayıtlarının çok hışırtılı olmasıydı, bu sebeple birçok kayıt zor anlaşılabiliyordu. 1892 yılında ana silindir 150 adet kopyalanabilir hale geldi, bu şüphesiz büyük bir kolaylık teşkil etti (Ünlü, 2004, ss. 25-27).
Şekil 8: Fonograf
1887 yılında ise Emile Berliner, fonografın gelişmiş bir modeli olan "gramofon"u icat etti. Fonografa göre gramofonun iki büyük avantajı, ses kayıt kalitesinin daha iyi olması ve plakların istenildiği kadar kopyalanabilmesiydi. Gramofon döneminde sesler 78 devirli "taş plak"lara kaydedilmeye başlanmıştı. "Taş plak" tabiri aslında 1970'lerden sonra kullanılmaya başlanan bir tabirdir ve bunun yabancı dillerde tam bir karşılığı yoktur, "gramophone record" veya "78 rpm record" şeklinde kullanılmaktadır (Ünlü, 2004, ss. 42, 48).
Gramofonun içinde plağın dönmesini sağlayan bir zemberek vardır. Plak dinlemeye başlamadan önce zemberek, gramofona bağlı olan kolun belli bir sayıda çevrilmesiyle kurulur. Gramofon için özel olarak üretilen iğnenin, plakların yüzeyindeki yivlere temas etmesiyle bir titreşim meydana gelir. Ses, iğnenin bağlı olduğu diyafram ve ses kutusu yoluyla dışa aktarılır.
Taş plakların ömrü, her çalındıklarında diyaframa bağlı bulunan iğnenin kalınlığıyla doğru orantılı olarak biraz daha azalmaktadır. Plaklara daha uzun bir ömür sağlayabilmek adına kullanılan iğnenin tekrar kullanılmaması, yani dinlenilen her bir yeni plakta iğnenin değiştirilmesi tavsiye edilmektedir.5
"78 devir", bir plağın bir dakika içerisinde 78 kere dönmesi anlamına gelmektedir. Kaydedilen sesin niteliği ancak bu açısal hızda birebir zapt edilmiş olur. Eğer devir 78'den yüksek olursa kayıt daha hızlı ve sesler daha tiz, 78'den düşük olursa da daha yavaş ve sesler daha pest duyulur. Bunun sebebi, iğnenin plakta taradığı titreşim dalgasına ait periyodun değişmesidir. Örneğin daha yavaş bir dönüş hızı periyodun artmasına ve bunun ters orantılı olduğu frekansın azalmasına sebep olur. Bunu önlemek için gramofonun devir ayarı iyi yapılmalı, plaklar çalınmadan önce gramofon optimize edilmelidir.
Taş plakların malzemelerine gelecek olursak, öncelikle "taş"la bir ilgisi olmadığını söylemek gerekir. Kalsiyum karbonat, gomalak ve karbon tozu, taş plakları oluşturan malzemelerdir. Plaklardaki yivlere siyah rengini veren de bu karbon siyahıdır (Ünlü, 2004)
Şekil 9: Emile Berliner ve gramofon (worldkings.org)
İstanbul'da ilk gramofon plakları 1900 yılında doldurulmaya başlanmıştır. The Gramophone Co., Odeon, Beka, Favorite gibi burada ilk yıllarda faaliyete geçen plak firmalarına örnek olarak verilebilir. Dinî gerekçelerden ötürü Müslüman Türk kadınlar 1926-27 yıllarına kadar plak dolduramamışlardır. (Ünlü, 2004) Türk taş plak repertuvarında başta şarkı, gazel, taksim, saz eseri, fasıl, kanto, operet, tango, Karagöz plakları olmak üzere çeşitli formlardan eserler bulunmaktadır. Tanburi Cemil Bey, Hafız Sami, Hafız Şaşı Osman, Hafız Kemal gibi sanatçıların aşağı yukarı 20. yüzyılın ilk çeyreği diye tabir edebileceğimiz bir dönemde doldurduğu plaklar çokça satılmış, halk tarafından büyük bir beğeniyle dinlenmiştir.
Şekil 8: Fonograf
1887 yılında ise Emile Berliner, fonografın gelişmiş bir modeli olan "gramofon"u icat etti. Fonografa göre gramofonun iki büyük avantajı, ses kayıt kalitesinin daha iyi olması ve plakların istenildiği kadar kopyalanabilmesiydi. Gramofon döneminde sesler 78 devirli "taş plak"lara kaydedilmeye başlanmıştı. "Taş plak" tabiri aslında 1970'lerden sonra kullanılmaya başlanan bir tabirdir ve bunun yabancı dillerde tam bir karşılığı yoktur, "gramophone record" veya "78 rpm record" şeklinde kullanılmaktadır (Ünlü, 2004, ss. 42, 48).
Gramofonun içinde plağın dönmesini sağlayan bir zemberek vardır. Plak dinlemeye başlamadan önce zemberek, gramofona bağlı olan kolun belli bir sayıda çevrilmesiyle kurulur. Gramofon için özel olarak üretilen iğnenin, plakların yüzeyindeki yivlere temas etmesiyle bir titreşim meydana gelir. Ses, iğnenin bağlı olduğu diyafram ve ses kutusu yoluyla dışa aktarılır.
Taş plakların ömrü, her çalındıklarında diyaframa bağlı bulunan iğnenin kalınlığıyla doğru orantılı olarak biraz daha azalmaktadır. Plaklara daha uzun bir ömür sağlayabilmek adına kullanılan iğnenin tekrar kullanılmaması, yani dinlenilen her bir yeni plakta iğnenin değiştirilmesi tavsiye edilmektedir.5
"78 devir", bir plağın bir dakika içerisinde 78 kere dönmesi anlamına gelmektedir. Kaydedilen sesin niteliği ancak bu açısal hızda birebir zapt edilmiş olur. Eğer devir 78'den yüksek olursa kayıt daha hızlı ve sesler daha tiz, 78'den düşük olursa da daha yavaş ve sesler daha pest duyulur. Bunun sebebi, iğnenin plakta taradığı titreşim dalgasına ait periyodun değişmesidir. Örneğin daha yavaş bir dönüş hızı periyodun artmasına ve bunun ters orantılı olduğu frekansın azalmasına sebep olur. Bunu önlemek için gramofonun devir ayarı iyi yapılmalı, plaklar çalınmadan önce gramofon optimize edilmelidir.
Taş plakların malzemelerine gelecek olursak, öncelikle "taş"la bir ilgisi olmadığını söylemek gerekir. Kalsiyum karbonat, gomalak ve karbon tozu, taş plakları oluşturan malzemelerdir. Plaklardaki yivlere siyah rengini veren de bu karbon siyahıdır (Ünlü, 2004)
Şekil 9: Emile Berliner ve gramofon (worldkings.org)
İstanbul'da ilk gramofon plakları 1900 yılında doldurulmaya başlanmıştır. The Gramophone Co., Odeon, Beka, Favorite gibi burada ilk yıllarda faaliyete geçen plak firmalarına örnek olarak verilebilir. Dinî gerekçelerden ötürü Müslüman Türk kadınlar 1926-27 yıllarına kadar plak dolduramamışlardır. (Ünlü, 2004) Türk taş plak repertuvarında başta şarkı, gazel, taksim, saz eseri, fasıl, kanto, operet, tango, Karagöz plakları olmak üzere çeşitli formlardan eserler bulunmaktadır. Tanburi Cemil Bey, Hafız Sami, Hafız Şaşı Osman, Hafız Kemal gibi sanatçıların aşağı yukarı 20. yüzyılın ilk çeyreği diye tabir edebileceğimiz bir dönemde doldurduğu plaklar çokça satılmış, halk tarafından büyük bir beğeniyle dinlenmiştir.