1643247466998.png


Türk Müziğinin 20. Yüzyıldaki Üslup Gelişiminin 21. Yüzyıla Aktarımı Sorunları Ve Çözüm Önerileri

I. Bölüm​
Her şeyden önce, Cumhuriyetin ilânından sonra Türk Müziğinin geleneksel unsurlarının yeterince anlaşılamamış ve gerektiği şekilde geleceğe aktarılamamış olmasından bir üslup güçsüzlüğü yaşadığını söylemek yanlış olmaz. Bu güçsüzlüğün bir çok nedeni ve bu nedenlerin bağlı olduğu çok çeşitli unsurları vardır. Bu nedenlerin başında elbette eğitim gelmektedir; ancak ondan daha önemli olan bu eğitimin beslendiği kaynakları yeterince derleyememiş olmamız konusunun üzerinde önemle durmak gerekir. Cumhuriyet’den sonra Türkiye’nin envanter çalışması yeterince yapılmamıştır. Nice kültür değerleri ya yurtdışına kaçırılmış ya da ilgisizlikten yok olmuştur. Bu kültür mirasının ürünlerinin değerli olup olmadığına bakılmaksızın, “eski döneme ait olan yok edilmeli” insafsızlığıyla birlikte, müdavimleri de en ağır şekilde suçlanmışlardır; hatta tabiri caizse üvey evlat muamelesi görmüşlerdir. Kendi imkanları ile sanatında önemli mevkiye gelmiş üstad derecesindeki icracı ve hocaların yeterince desteklenmemiş olması Türk müzik sanatının icra üslubunun başka ortamlara ayak uydurmaya çalışmasına neden olmuştur. Bunun neticesinde müziğimiz geleneklerinden kopma noktasına gelmiştir. Dünyadaki teknik gelişmelerin müziğe yansımalarının da yeterli düzeyde olmaması neticesinde Türk müziğinin üslup bağlamında daha da geriye düşmesi kaçınılmaz olmuştur.

Türkiye’de kendisini aydın olarak niteleyen kişiler, diğer ülkelerdeki aydınlar gibi davranmayıp kendi kültürlerine ve tarihine olan ilgilerini yeterince koruyamadıklarından dolayı kültür erozyonuna zemin hazırlayacak faaliyetler ve düşünce iklimlerinde isteyerek de istemeyerek de olsa yer almışlardır. Bu yüzden, daha önceki yüzyıllara kadar çok güçlü olduğu hissedilen bu müziğin geldiği noktayı tespit etmek, konunun ne derece önemli olduğunu anlamak açısından elzemdir.

20. Yüzyılda iki türlü müzik eğitim modeli gelişti

Önceleri usta-çırak yöntemiyle ilerleyen müzik, gramofonun icadı ile çok önemli bir eğitim modelinin de kapısını aralamıştır. Topluma sunulmasında eleştirel olarak bir üslup zaafiyeti gibi görülebilecek unsurlar gramofon sayesinde kabul görmüştür. Tanburi Cemil Bey’in ve döneminin icra örneklerinin müzikte lokomotif işlevini gördüğü şüphesiz doğrudur. Çünkü bu kayıtlar başkentten uzak yaşantı süren toplumun bir kısmı için müzik dağarcığının kaynağı olmuştur. Ayrıca gramofonlar plaklarda duyulan icraların ve ustaları birebir taklit etmenin vasıtası durumuna gelmiştir.

Tanburi Cemil Bey’in ve çağdaşlarının klasik icra üslubunu değiştirdikleri tezi yanlıştır. Çünkü amaçları klasik üslubu değiştirmek değil, teknolojiyi kullanarak icraları ile daha fazla dinleyiciye ulaşmaktı. Taş plakların sürelerinin kısıtlı olması, icralarının da biraz daha seri olmasını zorunlu hale getirdi. Bu sorun yalnızca Türk makam müziği için değil, bütün toplumların müzik kültürleri için aynı etkiyi yapmıştır.

  1. Eserin bitimine doğru metronomda bir hızlanma olmuştur.
  2. Peşrevlerin 3. ve 4. hanelerin çalınmamış veya plağın B tarafında farklı bir metronomda çalınmıştır.
  3. Eserlerin icrasından ziyade süreleri daha kısa olabilen ve istenildiğinde anında bitirilebilecek taksim ve gazel formuna önem verilmiştir.
  4. Plağın bitmesine zaman varsa eserin sonuna simültane olarak bir taksim eklenmiştir.
  5. Taksim ve gazel formlarının geleneksel akış trafikleri, metronom ve uzunlukları plakların süreleriyle kısıtlanmıştır.
  6. Geleneksel gazel ve kaside formları deforme olmuştur.
  7. Geniş soluklu makamların 2-3 dakikaya sığdırılmasının getirdiği teknik arayışlar melodilerin uzunluklarını ve güçlü perdelerinde kalma sürelerini etkilemiştir.
  8. Vurgulu ve vurgusuz icra nüans hareketleri neredeyse hiç yapılmamış, sürekli volümlü çalmak zorunda kalınmıştır.
  9. Daha uzun sürelerle kalınması gereken perdelerin üzerinde daha kısa sürelerde kalınmıştır.
  10. Tiz durakta kalan makamların seyirleri daha az seyretmiştir.
  11. Volüm ihtiyacından ve toplumdaki geleneksel öğretilerden dolayı bolâhenk çalımının zorunluluğu nedeniyle hem ses hem de saz hanım icracıları az olmuştur.
  12. Tanburun ve kanunun perde yapılarından bahisle transpoze imkanları yeterince gelişememiştir.
  13. Toplu icra örnekleri yeterince sergilenememiştir.
  14. Plaklarda kıvrak hançereye sahip ses sanatkârlarının ve hafızların daha fazla yer bulması neticesinde o ağırbaşlı vakur saray üslubu gelişememiştir.
  15. Plaklardaki icracılar -gayrimüslim sanatkârlar da dahil- o zamanın eğlence mekânlarında da müzik yapıyorlardı.
  16. Gramofon kayıtlarının ilk zamanlarındaki gibi bir belge korumacılığından sıyrılıp daha popüler olanın rağbet görmesi neticesinde eserler bayağılaşmış, dolayısıyla eğlence sektörünün bir numaralı malzemesi durumuna gelmiştir.
  17. Sözlü eserlerin güfte telaffuzlarına pek önem verilmemiştir.
  18. Aman, of gibi nidalar sonraları gereksiz şekilde çok kullanılmıştır.
  19. Hece tekrarları gereksiz şekilde kullanılmıştır.
  20. Yöresel icralardaki ve şivelerdeki bozukluklar yayılmıştır.
  21. İyi niyetlerle ve doğru yapılan icralar olmasına rağmen taklitçilerinin yeteneksiz olması neticesinde icrada ve genel sanat anlayışında bir bozulmaya sebep olmuştur.
  22. Eserin notalarının doğru olup olmamasını bilmeden, icralardaki eserlerin nasıl çalınması gerektiğini tek bir bakış açısının egemenliğine esir etmiştir. Bu da gramofonu siyasal-otoriter bir erk mantığında eserlerin yorumunu iyi yada kötü topluma empoze etmenin aracı durumuna getirmiştir.
  23. Yanlış okunmuşsa, yanlış icra edilmişse doğruymuş gibi kaynak gösterilebilmektedir.
  24. Türk Makam Müziğini geleneksel mekanlarından koparmıştır.
  25. Müzisyenler ve besteciler arasında rekabeti arttırmıştır.

Tabii ki bu gramofonlu yaşantı yanlışlarla beraberinde başka güzellikleri, imkânları da getirmiştir:

  1. İcrası zor olan aralıkları daha süratli yapılabilir durumuna getirmiştir.
  2. Farklı beste ve icra formlarını çıkarmıştır.
  3. Makam müziğinin temel unsurlarını eksiklerine rağmen geniş bir coğrafyaya yaymıştır.
  4. Enstrüman icracı sayısını arttırmıştır.
  5. İnsan sesi kullanımının sınırları genişlemiştir, kıvrak bir hançere oluşmuştur.
  6. İyi icracılara maddi destek sağlamıştır.
  7. Ses ve saz sanatkârlarının devlete olan maddi bağımlılığını azaltmıştır.
  8. Gayrimüslimlerle beraber müzik icrasının delilleri olmuştur.
  9. Bir önceki dönemin ve zamanının müziğini belgeleme ve kayıt altına alma fırsatı vermiştir.
  10. Yöresel müziklerin ve unsurlarının geleneksel müziklerin içerisine katılmasına sebep olmuştur.
  11. Doğru dil kullanımını bir nebze sağlamıştır.
  12. Enstrümanların teknik kapasitelerinin artmasını sağlamıştır.
  13. Çalım tarzları değişmiştir.
  14. Makamlar daha komplike olmaktan çıkmıştır.
  15. Nazari konulardaki tartışmalara örnek teşkil etmiştir.
  16. Birbirinden kopuk kültürel unsurları birbirlerine bağlamıştır.
  17. Anadolu’nun kültür sınırlarını birbirlerine kenetlemiştir.
  18. Kültür değerlerinin bir kısmının yok olmasına ve yitip gitmesine engel olmuştur.
  19. Hafızların Kur’an okuma ses tekniklerinin gazel ve sözlü eserlerinin icrasında da kullanmasının laboratuarı durumuna gelmiştir.
  20. Hafızların toplum içerisinde daha etkin olmalarını sağlamıştır.
  21. Bu sayede plaklardaki hafızlar toplumdaki yenilikçi hareketlerin öncüleri olmuşlardır.
  22. Şarkı formunun daha fazla çeşitlenmesine sebep olmuştur.
  23. Gramofona ayak uyduramayan enstrümanları ikincil duruma düşürmüş, hatta yok olmalarını hızlandırmış, icraları olan enstrümanların ve icracılarının toplumda daha yaygın ve saygın hale gelmesini sağlamıştır.
  24. Gizli kalmış güzellikleri ve yetenekleri gün ışığına çıkarmıştır.
  25. Toplumun bazı kesimleri için yeni bir ticaret sahası durumuna gelmiştir.
  26. Virtüözlük ve solistlik icra yayılmış ve gelişmiştir.
  27. Bu sayede mahalli sanatçılar başka kültürlerle tanışma fırsatını elde etmişlerdir.
  28. Sanatçılar sayesinde gramofon yayılmış, hafızlar, ünlü sazendeler her eve, her kahvehaneye girmiştir.
  29. Zamanının yeni besteleri de birinci elden dinleyicisine ulaşmıştır.
  30. İstanbul ağzı denilen bir şive ve telaffuzun kaynağı olmuştur.
  31. Dönemin sanat üzerindeki rejim baskısını az da olsa hafifletmiştir.
  32. Türk müziğinin, yasaklandığı dönemin zararlarını en az şekilde geçmesini sağlamıştır.
  33. Ortak, milli bir dil gelişimine katkı sağlamıştır.
  34. Makam müziği aralıklarının standardizasyonunu bir nebze sağlamıştır.
  35. Batılılaşma sonrası sanayi devrimi hareketlerinin müzikteki yansımalarının delili olmuştur.
  36. Konservatuar bilincini ve müzik eğitim sürecini hızlandırmıştır.
  37. Enstrüman yapımcılarının da şöhretli hale gelmesini sağlamıştır.
  38. Bestecilerin birbirlerinin eserlerinden haberdar olmasını sağlamıştır.
  39. Açıkça dillendirilmese de o zamana kadar geçerli olan kadınların şarkı okuyamaması kuralını yıkmıştır.
  40. Bütün dünyada devlet rejiminin veya kültürel değişimlerin halk sanatına etkilerinin görüldüğü ürünlerdir.
  41. Tarih bilincinin sanat ile birleştiği ürünlerdir.
  42. Halkın bulunduğu toprakların kimliğinin ve topraklarına sahipliğinin ispatıdır.
  43. Ortak bir kültür reformuna kaynaklık etmiştir.
  44. Cumhuriyet öncesi ve sonrasının yaşanan kültür dalgalanmalarının ürünleridir.
  45. Güfte şairlerini de şöhretli kılmıştır.

İkinci bir eğitim şekli olan usta-çırak sistemi bu arada yine devam etmiştir. Usta-çırak ile gelen üsluptaki icranın daha ağır olduğu hiç şüphesiz doğrudur. Merhum Hafız Sadettin Kaynak, Münir Nurettin Selçuk, Hafız Kânî Karaca, Bekir Sıtkı Sezgin gibi değerli ustalarımızın kendi hocalarından gelen üslup da böyle bir özelliğe sahiptir. Bu üslubun yeterince destek görmemesi zaten bir bozulma sürecine girmiş olan 20. yüzyıl üslubunun daha da dejenere olmasına sebep olmuştur. Klasik üslubun ve söyleyiş ağzının nasıl olması gerektiğinin son örneklerini sunmuş olan ustalarımızın icralarının ders gibi okutulması, 21. yy üslubunun gerçek standartlarına ulaşması için önemli yollardan biridir.

Peki nedir bu üslup ve hangi kriterlere sahiptir?
  1. Eserlerin usul giderleri ne çok hızlı ne de çok yavaştır.
  2. Güftenin anlam bütünlüğünü bozabilecek jestler yapılmaz.
  3. Nefes alma yerleri kelimeyi bölmeyecek şekilde belirlenir.
  4. N ve m harflerinin çıkarılmasına önem verilir.
  5. K, t, p, ç, s, ş gibi harflerle biten heceler vurgulu söylenmez.
  6. R ile bitenler "rırrrrr" diye değil daha kısa telaffuz edilir ve bazen dilin üst ön damağa çarptırılmasıyla çıkarılır.
  7. Bazı kelimelerin ve hecelerin sonundaki "t" ve "p" sesleri, yerine "b" sesi ilâve edilerek seslendirilir.
  8. "z" sesini çıkarmaya önem verilir.
  9. Bazı durumlarda sessiz harften sonra sesli devam ediyorsa kelime veya hece bağlanır.
  10. O kelime yabancı, şu kelime Arapça, bu kelime Farsça ayrımına gitmeden, güçlü kültür ve estetiğiyle bütün dili kendisine mâl edecek şekilde kullanmıştır.
  11. Güftelerin vezinlerinin tekabül ettiği usuller her dönem aynı şekilde kullanılmıştır.
  12. Kur’an okuma mahreçlerini mümkün olduğunca Türk makam müziğinde de kullanır.
  13. Toplu icralar vardır ama koro tipi bir icra tarzı yoktur. Geleneksel dini müzik icralarında olduğu gibi tek bir solist etrafında oluşan bir saz takımı ve sayısı az bir ses eşliği vardır.
  14. Türk Makam Müziği için Avrupa oda müziği standartlarından daha küçük olan ortamlar tercih edilmiştir.
  15. Ritm unsuru öncelikli olarak ele alınmıştır.
  16. Usullerin giderleri beste formlarına, güftelerin anlamlarına göre kelimelerin anlaşılır olmasını sağlayacak şekilde belirlenir.
  17. "Ah!" ünlemindeki h sesinin sonuna nefes sesi eklenir ve h sesinin bilhassa çıkarılmasına özen gösterilir.
  18. Gazel ve kaside gibi belli bir usul ve beste formu kullanılmadan yapılan müzikte olsun veya olmasın bestede kullanılacak güfte özenle seçilir.
(… gibi daha bir çok özelliği vardır. Bu konu bir sonraki yazımızda daha geniş şekilde ele alınacaktır.)

Öncelikle müzik eğitim modelimizin içinde gramofonun ve geçmiş kültür değerlerimizin ses kayıtlarının çok büyük bir yeri vardır. Bu ürünlerin dinlenmesi müzik eğitimi ders saatleri içerisine alınmalıdır. Bu sayede toplumu oluşturan bireylere hangi kültür mirası üzerinde yaşadıkları hissettirilmelidir. Güzelliklerin ön plana çıkarılmasını ve desteklenmesini sağlamak için başta gereğini düşünenlere geleneksel müzikler dinletilmelidir. Gerçek bir aydın olmanın gereğini savunanların kendi kültürlerini bilmemelerinin sıkıntısı böylelikle giderilmelidir.

Türk Müziği’nin nerelerden günümüze, hangi badireleri aşıp geldiğini düşündüğümüzde 21.yy’da karşılaşılan sorunlar tabiri caizse “devede kulaktır”. Bu sorunları aşmak, çözüm önerileri ve alternatifleri üretmek geçmiş yüzyıllara nazaran daha kolay ve yöntemleri çeşitlidir. Toplumun bütün erkleri; ister siyasi ister sivil inisiyatif ve kuruluşlar olsun; geleneksel kültür elemanlarının geleceğimizin sürekliliğinin bir parçası olduğunu unutmamalıdır.

Bunların içerisinde en güçlüsü olan siyasi erkle kültürler uzun soluklu ne geliştirilir ne de yönlendirilir. Ancak siyasi erk kültürleri yok etmeye teşebbüse zemin hazırlayabilir. Siyasi erkin bundan arındırılması gerekmektedir. Devlet politikaları kültürleri yönlendirmeye değil her birini eşit şekilde desteklemeye odaklanmalıdır. Devleti ancak devlet tarafından desteklenmiş bu kültürler ayakta tutabilecektir. Art niyetli yabancılar tarafından desteklenecek kültürler devletin destekçisi olmayacaktırlar. Kültürler yaşamaya muhtaç durumdadır ve devlet de onları bir arada tutmak, bütünleştirici olmak zorundadır. Bireyler de bu bilinçle hareket edip devletlerinin yanında olacağının teminatında aşırılıklardan arınmış, geleceğini şekillendirecek eğilim ve kültürel aktiviteler içinde bulunmalıdır. Kültürler ve toplumlar ancak böyle gelişebilirler ve yaşayabilirler.

“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” deyimi çok gerilerde kaldı. Artık birbirinden etkilenmeyen hiçbir düşsel ve nesnel durum kalmamıştır. Teknolojinin bütün olanaklarını kullanarak aşırıya gitmeden fikri hayatımızı zenginleştirmek elzemdir. Temelde şu olduğu sürece her şey güzel olacaktır:

Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek, dolayısıyla insanı sevmek sevmek sevmek... SEVMEK!

Özer Özel
  • Beğen
Reactions: cenan