1643244927240.png


19.yüzyıldan günümüze ulaşan Türk Müziği formları içerisinde taksim, önemini artan bir biçimde muhafaza etmektedir. Bilindiği üzere kâr, beste, ağır semai, şarkı, yürük semai gibi sözlü; peşrev, saz semaisi, longa, sirto gibi saz eserleri formlarından bazıları günümüz bestecileri açısından önemlerini giderek kaybetmektedir. Klasik formlar besteciler tarafından ele alınmamakta ve bu formlarda yeni eserler yazılmamaktadır. Sözünü ettiğimiz bütün bu Türk Müziği formları içinde taksime, müzik nazariyatında gerektiği kadar yer verilmediği görülmektedir. Türk Müziği nazariyatçıları belki de yazılı olmayan bir müzik türü üzerinde çalışmaktan kaçınmış olabilirler. Nazari alanda gereken önem verilmediği halde pratikte icracılar arasında büyük ilgi görmüş, konserler ve fasıllarda ağırlıklı bir konumda bulunmuşlardır.

Saz musikimizde bir doğaçlama türü olan taksim, söz musikisinde gazel ile tam anlamıyla bir benzerlik göstermektedir. Bilindiği üzere gazel divan edebiyatında dörtlükler halinde yazılan bir manzum şekildir. Gazelhanlar bir kıta üzerine belli bir makam içinde doğaçlama olarak melodik seyirler yapmışlardır. Buna eş olarak taksimler de saz ustaları tarafından doğaçlama yapılan saz eserleridir.

20.yüzyılın başlarında yapılan ve elimizde bulunan ses kayıtları, taksimler hakkında bize bilgi veren esaslı kaynaklardır. Bu kayıtlar sayesinde 19.yüzyıl sonları ve 20.yüzyılın başlarındaki taksim formu ve anlayışına ait bilgilere sahip olduğumuz söylenebilir. Keman, kanun, ud, kemençe, tanbur, ney gibi çalgılarımızın ustalarına ait ses kayıtları taksim formunun belirlenmesi bakımından çok değerli kaynaklardır. Zamanımıza kayıtları ulaşan en eski saz ustaları ve onları takip eden diğer ustaların icraları, taksim formu hakkında bize ayrıntılı bilgiler vermektedir.

Neyzen Emin Efendi, Kanuni Hacı Arif Bey, Tanburi Cemil Bey, Udi Nevres Bey, Kemani İhsan Bey, Kemani Reşat Bey, Klarnet İbrahim, Kanuni Artaki Efendi, Kemençeci Anastas gibi ustaların birçoğu kendi dönemlerinin taksim örneklerini kayıtlara geçirmişlerdir. Bu kayıtlar mevcut ilk kayıtlardır. Bu örnekler aynı dönem gazelhanlarına ait gazellerdeki makam, melodik yapı ve istiflerle benzeşmektedir. Hafız Osman ve Hafız Sami’nin gazelleri çok güzel örneklerdir. Bütün bu taksimler ortak özellikleri itibariyle Geleneksel veya Klasik taksimler adı altında toplanabilir. Bahsedilen ilk ustaları izleyen Hasan Ferit Alnar, Şerif Muhiddin Targan, Mesud Cemil gibi ustalar olgunluk dönemlerinde, kendilerinden önce var olan geleneksel taksim formundan uzaklaşarak yeni bir anlayışa girmişlerdir. Bu anlayış içindeki taksimleri de Romantik taksimler olarak adlandırabiliriz.

Hayatlarının tamamını veya bir bölümünü Osmanlı dönemine ait ustaların taksimlerinde rastladığımız genel özellikler bizi Geleneksel taksim formu veya tavrı kavramına götürebilmektedir. Kısaca Klasik taksim de diyebileceğimiz bu taksim anlayışı dört bölümden meydana gelmektedir:
  1. Zemin (Giriş)
  2. Nakarat (Gelişme)
  3. Meyan (Orta Bölüm)
  4. Nakarat (Sonuç)

  1. Zemin bölümü taksimin yapıldığı makamın takdimi ile başlar. Makam ustaca özetlenir. Genel çizgiler içinde yapılandırılan bu bölümde ya karar perdesinde veya arzu edilen dominant bir perde üzerinde asma karar verilir. Böylece makam tanıtılırken taksimin genel temposu, gerilim veya heyecanı da belirlenmiş olur. Geleneksel taksimin bir özelliği; taksimin belli bir heyecan ve tempo içinde ifade edildiği hemen fark edilir.
  2. Nakarat bölümünde, kompozisyon geliştirilir ve makamın belli başlı duraklarında taksimin ana melodileri orta oktavlarda, olağan irtifalar nispetinde seslendirilir. Taksimin en tipik ve akılda kalıcı bölümü olarak ortaya konur.
  3. Meyan bölümü genellikle makamın tiz bölgelerinde meydana getirilir. Bu bölüm taksimlerde gerilimin ve heyecanın doruk noktalarına ulaştığı nağmelerden teşkil edilir. Aynı makamlarda olabileceği gibi artistik makam değişikliği veya modülasyonlar da yapılabilir.
  4. Son bölüm nakarat bölümüne dönüş ve kısa bir finalle biter. Eski ustaların beste değerindeki doğaçlamalarında eserin bütününe ait melodik yapı ve unsurları tekrar ettiklerini görüyoruz.
Bölümler süreleri açısından neredeyse birbirlerine çok yakındır ve bu bakımdan daima bir denge içindedir.

Geleneksel taksim belli melodik ve ritmik kalıplar içinde başlayıp sona erer, belirli bir yürüyüş temposuna sahip, makam anlayışı içinde çıkıntılar içermeyen yapısıyla vezinli ve kafiyeli manzume karakteri gösterir. Daha sonraları ortaya çıkan taksimlerdeki yeni bir anlayış ise klasik taksim kalıplarından oldukça uzaklaşmıştır. Hasan Ferit Alnar, Mesut Cemil, Şerif Mudiddin Targan gibi ustalarla ifade edilen bu yeni taksim anlayışı romantik bir müzik hareketi olarak telakki edilebilir. Eski anlayıştan farklı olarak başka bir kompozisyon fikri ile karşılaşıyoruz. Aynı eser içinde çok çeşitli ruh hallerinin tasvirleri ile bir ses tablosu meydana getirilmektedir. Devam eden belli bir grafikteki yürüyüş temposu yerine daralan, genişleyen ritimler, değişen vurgular, alçalan, yükselen ses şiddetleri (nüanslar) görülmektedir. Bu değerleri ile geleneksel taksimden farklı bir anlatım tablosu ortaya çıkmaktadır. Kısmen geleneksel taksim formunun bazı bölümleri kullanılsa dahi, gerek süsleri gerekse esas makama bağlılıkları açısından oldukça serbest ve bağımsız bir niteliğe sahiptir. Klasik Taksim Ekolü vezinli ve kafiyeli bir şiire benzetilirse, Romantik Ekol serbest şiire benzetilerek tarif edilebilir.

Taksim, Türk Müziğinin bestecilik değerleri içinde düşünülmesi gereken bir formdur. Gerek Klasik ve gerekse Romantik taksim biçimleri olsun icracının olgun icracılığı yanında bestecilik, yaratıcılık gibi yetenekleri gerektirir. Taksim yapabilecek icracının bu yetenekleri zengin bir repertuar ile geliştirebilir. Çeşitli makamlarda bir çok eser tetkik edilip icraları yapılmalıdır. Taksim ustaları Türk Müziği dışındaki klasik, geleneksel ve folklorik müzik türlerine de ilgi duymuşlardır. Bestecilik formasyonları çeşitli müzik türlerine yatkınlıkları ve çalışmaları dolayısıyla gelişmiş ve olgunlaşmış müzik adamlarının taksimleri, gerçek birer müzik eseri olarak müzik literatürüne geçmiştir. Bunların bir çoğunun aynı zamanda Türk Müziği’ne yazılı eserler veren besteciler olması da rastlantı olmasa gerek. Sözü geçen ustalardan bazıları yazılı müzik eseri de vermelerine karşın taksimleri ile temayüz etmişlerdir .

İcracılıkta besteciliğin aynı anda ortaya çıktığı taksimler Türk Müziği için büyük bir özgürlük alanı olarak belirmektedir. Türk müziği yazılı eserlerindeki bazı kayıtlamalardan soyutlanan sanatçı, usül ve buna bağlı olan melodik kalıplardan çıkıp yeni bir dinamiğe sahip olmaktadır. Sözgelimi icracı klasik makamsal melodi ve motiflerle birlikte bazen folklorik motifleri de kullanabilmektedir. Sınırları aşan bir kompozisyon olanağı türlü yeniliklere açıktır. Taksim formu sahip olduğu farklı enerjisiyle geleceklere uzanan müzik yapıtlarının düşünce kaynağı olmaya devam edecek sanıyorum.

İhsan Özgen
  • Beğen
Reactions: Yakamoz_3654