Bestekâr
Belirsiz
Güfte Sâhibi
Hayri Harputlu (Hacı)
Makam
Hüseyni
Form
Türkü
Usûl
Curcuna
Kaynak
Sanat Müziği Notaları

Makam

DîvânMakam Robotu
Mesajlar
45071
Tepki Puanı
484
Eser:
Sinemde bir tutuşmuş yanmış ocağ olaydı

Bestekâr:
Belirsiz

Güfte Sâhibi:

Makam:

Form:

Usûl:

Güfte:
-

Kaynak:

Diğer Bilgiler:
Arşiv No: 10044 -
Eserin güftesi, esasında, Harputlu Hacı Hayri Bey'e (1860-1910) ait. Hayri bey nota arşivimizin güftekar tasnifinde "Hayri Harputlu" olarak kayıtlı bulunuyor.
İshak Sunguroğlu'nun "Harput Yollarında" isimli eserinin (İstanbul - 1959) 2. cildinin 182-204 sayfa aralığında bu iki güftenin de Hacı Hayri Bey'e ait olduğu görülebilir ve kendisi hakkında daha tafsilatlı bilgi bulunabilir.
 

Bütün Ekli Dosyaları İndir

Moderatörün son düzenlenenleri:
Mesajlar
788
Tepki Puanı
2329
Güfte sahibi olarak buradaki nota nüshalarından birinde "Maden Mutasarrıfı Hayri Bey", birinde "Harputlu Hayri", birinde "Maden Mutasarrıfı Hayri", birinde "Hafız Hayri Harputlu" yazılı; iki nota nüshasında ise güftekar ismi yok.

Eserin güftesi, esasında, Harputlu Hacı Hayri Bey'e (1860-1910) ait. Hayri bey nota arşivimizin güftekar tasnifinde "Hayri Harputlu" olarak kayıtlı bulunuyor. Bu isme tasnif edilmiş bir eser daha mevcut: "Birlikte Alıp Bezme Getir Nay Ü Rebabı" güfteli Muhayyerkürdi bir şarkı.

İshak Sunguroğlu'nun "Harput Yollarında" isimli eserinin (İstanbul - 1959) 2. cildinin 182-204 sayfa aralığında bu iki güftenin de Hacı Hayri Bey'e ait olduğu görülebilir ve kendisi hakkında daha tafsilatlı bilgi bulunabilir.
 
Mesajlar
1549
Tepki Puanı
1974
Ben Maden diye okudum, bir kaç tane de internette haber gördüm aynı kişi mi bilmiyorum :)
 

Bütün Ekli Dosyaları İndir

  • 147.8 KB Görünüm: 243
  • 102.6 KB Görünüm: 229
Mesajlar
788
Tepki Puanı
2329
Tekrar baktım ilgili kaynağa. Hayri Harputlu'nun, eserin ayrıca bestekarı değil, sadece güftekarı olduğu açıkça belirtilmiş. Şöyle ki:
Ve sonra gazel kadar güzel ve ahenkdar bestesi de yine Harput'un meçhul bestekarları tarafından hassasiyetle düzene alınış ve bugüne kadar mevcudiyetini ve tazeliğini muhafaza etmiştir. Harput'ta hiçbir düğün alemi ve havuzbaşı safası yoktur ki bu beste bir kaç kere tekrarlanmasın. Hacı Hayri'nin de bizzat bulunduğu saz ve işret alemlerinde bu şarkı söylenirken başta Hacı Hayri'nin sesi işitilirdi.


Yazar, tam bu noktaya bir de dipnot eklemiş. O da şöyle:
Bazı kimseler güfteyi de besteyi de şairin yarattığını iddia ederler. Meçhul bestekarların izahını Folklor bölümünde bulacaksınız.


O bölüme de uğrayalım. Neymiş/kimmiş bu "meçhul bestekarlar" diyerek:
Harput ve dolaylarında yaşıyan insanların sese ve saza verdikleri kıymet ve önemi yukarıda belirtmiştim. İşte bu merak ve sevgi ile içten gelen heyecanlarını etrafa haykırmak ve duyurmak için küçüğünden büyüğüne, cahilinden âlimine, rençberinden zenginine kadar herkes bu hava içerisinde yaşardı. Çoğunluk, bu hilkat ve bu tiynette yaratılmış ve terbiye edilmiş olduğundan doğrusunu isterseniz bu kütlenin arasındaki şairler de, bestekârlar da belli değildir.

Başka illerin saz ve ses şairleri gibi bunları kahvelerde, şurada burada göremezdik. Onlar, kendi kendilerine birer alemdiler. Harp, isyan, kahramanlık gibi önemli hadiseler, çekici bir güzellik, bir aşk macerası, bilhassa gençelerin ölümleri ve bazı feci cinayetler derhal bunları harekete geçirerek, ister istemez kendilerini o heyecanın, o güzelliğin cazibesine, o teessürün inilti ve feryatlarına kaptırırlar; işte bu kaptırmalardır ki, o konulardan aldıkları ilham üzerine hissiyatlarını gizli gizli düzene alır ve bir taraftan da tellendirirlerdi.

Bir gecede veya bir kaç saat içerisinde düzlenlenen ve tellendirilen bu şarkı ve türküler böyle sessiz, sadasız yaratıldığı halde ertesi gün bakarsınız, bütün halkın ağzında ve dilinde!.. Kayabaşlarında, bağ ve bahçelerde havuz başlarında söylenip duruyor. Bunu kim yarattı? Hangi kalem yazdı? Hangi bestekâr besteledi, kime ve kimlere talim etti de böyle etrafa yayıldı?.. İşte burası meçhul!..

Bu sebeple ben, bunlara Harputun meçhul şair ve bestekârları diyorum ki, bu bir hakikattir. Evet, ortada gerçi bir Hacı Hayri, bir çeri başı ve bunlara benzer bir kısım şairlerimiz var; fakat bunların hepsinin meydana getirdikleri eserleri toplarsak nihayet beşi onu geçmez, şu halde bu gün tesbit edebildiğimiz yüzlerce eseri kimler yarattı, işte bu belli değildir.


Kaynak eserimizin sahibi İshak Sunguroğlu herhangi bir kişi ya da herhangi bir araştırmacı değil. Eserin hacim ve muhteviyatını bir kenara bırakıyorum (4 ciltlik devasa bir Harput külliyatı bu), Sunguroğlu, buradaki güftenin sahibi olan Hayri Harputlu ile doğrudan münasebeti olmuş bir isim:
Hacı Hayri Dersim mutasarrıflığında ancak 7-8 ay kalabilmiş ve sonra azledilerek Harput'a gelmişti. İşte ben, Hacı Hayri'yle bu yıl içinde tanıştım. Şöyle ki: İdadi mektebinden bir şiir ve edebiyat meraklısı olarak henüz yeni çıkmıştım. Bu sırada Hacı Hayri beylerin konaklarının harabiye yüz tutmasından dolayı tamiriiçin başka bir eve taşınmaları icab etmekteydi. Bizim evin harem tarafında ise kiracı yoktu. Aile arasındaki yakınlık dolayısıyla bizim eve taşınmışlardı. Hacı Hayriler'in bizim eve taşınmaları bana düğün bayram gibi geldi.

Hacı Hayri, Dersim'den ma'zulen döndükten sonra, geçirdiği bir rahatsızlıktan mütevellit elleri titriyor, yazmakta güçlük çekiyormuş. Annemle çok yakından dost olan eşi Penbe hanımın tavsiyesiyle yazılarını bana yazdırmaya başladı. Halbuki Hacı Hayri'nin yazısı da şiirleri gibi güzel ve okunaklıydı.

Mektuplarından başka, gerek nazım, gerek nesir yazılarını da yine bana yazdırırdı. Bu yazılardan bir kısmının müsveddelerini bana verirdi. Son zamanlara kadar onları kıymetli bir yadigar gibi saklıyordum; fakat İstanbul'da evimizin yanmasıyla bütün kitaplarım ve dosyalarım arasında bunların da çoğu, maalesef, yanıp gitmişti.
 
Mesajlar
788
Tepki Puanı
2329
Üst Alt