Eser:
Bestekâr:
Güfte Sâhibi:
Makam:
Form:
Usûl:
Güfte:
Kaynak:
Diğer Bilgiler:
Hafız Sami Efendi'nin, Acemaşiran gazelinde (bkz. kayıt) şiiri aşağıdaki gibi kullandığı duyulabilir. Yukarıdaki kaynaktan alıntılanan metne göre beliren farkların altı çizilmiştir.
Seni kim görse derûnunda muhabbet uyanır
Pîş-i çeşminde melâhat güneşi doğdu sanır
Bu ne behçet ne sabâhat, buna can mı dayanır
Sen meleksin, sana insan der isem kim inanır
Hafız Yaşar Okur'un ise Neva gazelinde (bkz. kayıt) şiiri aşağıdaki gibi kullandığı duyulabilir.
Seni kim görse derûnunda muhabbet uyanır
Pîş ü çeşminde (*) melâhat güneşi doğdu sanır
En güzel nazlı perîler bile senden utanır
Bu ne behçet ne sabâhat, buna can mı dayanır
Sen meleksin, sana insan der isem kim inanır
*Hafız Yaşar Okur'un "pîş-i çeşm" ifadesini "pîş ü çeşm" şeklinde okuması ilginçtir. "Pîş-i çeşm" ifadesiyle söz konusu mısra "Seni kim görse, gözlerinin önünde güzellik güneşi doğdu sanır" anlamı verirken, "pîş ü çeşm" ifadesi "Seni kim görse, gözünde ve önünde güzellik güneşi doğdu sanır" anlamı doğurmaktadır. Acizane ben, şiirdeki söz konusu ifadenin bu haliyle zayıfladığını düşünüyorum ve Hafız Yaşar Okur'un şiiri yanlışlıkla böyle okumuş olabileceği kanaatindeyim.
Repertuvarımızda bu şiirin, bu platformdaki müzikseverlere arz ettiğim Hüzzam şarkımdan başka yalnızca Asdik Ağa (1846-1912) tarafından bestelenen Şedaraban bir şarkıya bağlandığı görülmektedir. Bu Şedaraban şarkının günümüze ulaşan iki farklı nota nüshası vardır. Bunlardan biri Cüneyt Kosal'ın 1973'te Dr. Hüsnü Hamit Bey'in defterinden kopya ettiğini belirttiği bir nüshadır ki şiir şöyle kullanılmıştır:
Seni kim görse derûnunda muhabbet uyanır
Pîş-i çeşminde melâhat güneşi doğdu sanır
Bu ne behçet ne sabâhat, buna can mı dayanır
Sen meleksin, sana insan diyene kim inanır
Formatı itibariyle Cüneyt Kosal'ın nüshasından daha eski olduğunu düşündüğüm diğer nota nüshasında ise şiir şöyle kullanılmıştır:
Seni kim görse derûnunda muhabbet uyanır
Pîş-i çeşminde melâhat güneşi doğdu sanır
Bu ne behçet ne sabâhat, buna can mı dayanır
Pîş-i çeşminde melâhat güneşi doğdu sanır
SONUÇ YERİNE, tüm bu veriler ışığında Enver Bey'e ait bu güzel şiirin artık umuma mal olduğu ve Türk müziğinin dinamizmi içerisinde yıllarca yoğurulduğu görülebilir. Şedaraban şarkının elimizdeki en eski nota nüshasında görülmeyen bir mısraın (Sen meleksin, sana insan diyene kim inanır) Hafız Sami'nin (1874-1943) gazelinde ve yıllar sonra yazılan başka bir nüshada görülmesi, hatta bazı farklılıklarla Hafız Yaşar Okur'un (1886-1966) gazelinde diğer mısralarla birlikte karşılaşılması şiirin sevildiğini destekler niteliktedir. 1912 yılında vefat eden Asdik Ağa'nın şarkısını en geç 20.yy'ın başında bestelediği varsayılırsa ve ilginç bir tevafuk olarak, Hafız Sami'nin yakalandığı hastalığı sebebiyle bu yıldan itibaren icradan ciddi ölçüde uzaklaşmak zorunda kaldığı bilindiği için (bkz. kaynak) meşhur gazel kaydını yine en geç 20.yy'ın başında yaptığı düşünülürse; şiirin musikiyle ilişkisinin en erken 20.yy'ın başında ve Hafız Sami'nin okuduğu şekliyle başladığı düşünülebilir.
Ben yıllar sonra tekrar bir musiki eseriyle gündeme getirdiğim bu şiiri, Hafız Sami'nin seçtiği mısralarla ancak başta bahsettiğim kaynakta yer alan "Sen meleksin sana insan deseler kim inanır" şekliyle kullanmayı tercih ettim. Çünkü burada "sen meleksin" şeklindeki ifadesiyle şahsi fikrini beyan eden şairin, başkalarına bu güzeli "insan" olarak zaten nitelemeyeceği düşünülebilir. Bu durumda farklı versiyonlarda görülen "sana insan der isem" ifadesi, yukarıdaki kanaatimle çelişecektir. Hatta bu durumu destekleyen bir örneğe, daha evvel bahsettiğim Cüneyt Kosal nüshasında rastlayabiliriz. Hatırlatmak gerekirse bu nüshada "sana insan diyene kim inanır" ifadesi bulunmaktadır. Buradaki "diyene" ifadesi, yukarıdaki kanaatimi destekler niteliktedir. Zira bu ifadeyle de şair söz konusu güzelliği "insan" olarak nitelememekte, aksine "insan" olarak nitelemenin başkasından duyulması halinde hissedeceği tepkiyi dillendirmektedir. Nihayetle, "sen meleksin" ile başlayan mısraın şiirin tamamında hissedilen dengeyi koruması için "Sen meleksin sana insan deseler (veya diyene) kim inanır" şeklinde kullanılması gerektiği kanaatindeyim. Bunun üzerine, şairin hayatından nadir bilgileri de aktarması hasebiyle öne çıkan kaynağın da önemine binaen, şiirin bu kısmını kaynaktaki gibi, "Sen meleksin sana insan deseler kim inanır" şekliyle kullanmayı tercih ettim.
GÜNCELLEME:
Şiirin Enver Bey'e aidiyetini aktaran kaynağa ulaştım. Bu kaynak Milli Eğitim Yayınevi tarafından 1969 yılında yayınlanan, İbnülemin Mahmud Kemal İnal'in 4 cilt olarak hazırladığı "Son Asır Türk Şairleri" isimli geniş hacimli esermiş. Enver Bey ve söz konusu şiirine dair bilgilerin yer aldığı sayfayı bu metnime ek olarak iliştiriyorum. Kaynağın aktardığına göre, Şarkı formunda kaleme alınan şiirin aslı şöyledir:
Bahsettiğimiz hafızların okudukları gazellerde, ve dahi aynı eserin sonradan yazılan notalarında karşımıza çıkan "Sen meleksin sana insan deseler kim inanır" mısraının, meşhur şair Hüseyin Sîret Bey (1872-1959) tarafından şiire sonradan eklendiği aktarılmaktadır. Bu eklemeyle murabbaın değil müsellesin bir bendini andırır olan şiir, aslında bulunan "En güzel nazlı perîler bile senden utanır" ifadesini unutturmuş görünmektedir. Zira sonraki kayıtlarda artık bunun yerini Hüseyin Sîret Bey'in dokunuşu almıştır. Hatırlatmak gerekirse, bu ifade de ufak imla farklarıyla aktarılagelmiş ancak biz İbnülemin Mahmud Kemal İnal'in kitabında aktardığına dayanarak bir tercih yapmıştık. Şimdi merak ettiğim odur ki, Hüseyin Sîret Bey'i duygulandıran ve şiirin aslındaki bir mısraı unutturacak kadar tesirli olduğu görülen bu yeni mısraı yazdıran olay nedir?
Diğer şiirleri bir yana müthiş na't-ı şerifiyle gönlümde meşhur olan Hüseyin Sîret Bey'e ve tüm bu ilhama vesile olan Enver Bey'e zamanlar ve mekanlar ötesinden selam ediyorum. Ruhları şad olsun!
Seni kim görse derûnunda muhabbet uyanır
Bestekâr:
Semih Özdemir
Güfte Sâhibi:
Enver Bey
Makam:
Form:
Şarkı
Usûl:
Güfte:
Seni kim görse derûnunda muhabbet uyanır
Pîş-i çeşminde melâhat güneşi doğdu sanır
Bu ne behçet ne sabâhat, buna can mı dayanır
Sen meleksin, sana insan deseler kim inanır
Kaynak:
Semih Özdemir
Diğer Bilgiler:
- Eserin tarafımca yapılan referans icrasına buradan ulaşılabilir.
Meşhur Hafız Sami Efendi'nin Acemaşiran, Hafız Yaşar Okur'un ise Neva makamında okuduğu, dinlemeye doyamadığımız gazellerden aşina olduğumuz bu güzel şiir gıyaben bilgi aldığım bir kaynağa göre Enver Bey'e (1876 - ?) aittir. Yine bu kaynağa göre şiir şöyledir:
Seni kim görse derûnunda melâhet uyanır
Pîş-i çeşminde melâhet güneşi doğdu sanır
En güzel nazlı perîler bile senden utanır
Bu ne behçet ne sabâhet, buna can mı dayanır
Sen meleksin sana insan deseler kim inanır
Pîş-i çeşminde melâhet güneşi doğdu sanır
En güzel nazlı perîler bile senden utanır
Bu ne behçet ne sabâhet, buna can mı dayanır
Sen meleksin sana insan deseler kim inanır
Hafız Sami Efendi'nin, Acemaşiran gazelinde (bkz. kayıt) şiiri aşağıdaki gibi kullandığı duyulabilir. Yukarıdaki kaynaktan alıntılanan metne göre beliren farkların altı çizilmiştir.
Seni kim görse derûnunda muhabbet uyanır
Pîş-i çeşminde melâhat güneşi doğdu sanır
Bu ne behçet ne sabâhat, buna can mı dayanır
Sen meleksin, sana insan der isem kim inanır
Hafız Yaşar Okur'un ise Neva gazelinde (bkz. kayıt) şiiri aşağıdaki gibi kullandığı duyulabilir.
Seni kim görse derûnunda muhabbet uyanır
Pîş ü çeşminde (*) melâhat güneşi doğdu sanır
En güzel nazlı perîler bile senden utanır
Bu ne behçet ne sabâhat, buna can mı dayanır
Sen meleksin, sana insan der isem kim inanır
*Hafız Yaşar Okur'un "pîş-i çeşm" ifadesini "pîş ü çeşm" şeklinde okuması ilginçtir. "Pîş-i çeşm" ifadesiyle söz konusu mısra "Seni kim görse, gözlerinin önünde güzellik güneşi doğdu sanır" anlamı verirken, "pîş ü çeşm" ifadesi "Seni kim görse, gözünde ve önünde güzellik güneşi doğdu sanır" anlamı doğurmaktadır. Acizane ben, şiirdeki söz konusu ifadenin bu haliyle zayıfladığını düşünüyorum ve Hafız Yaşar Okur'un şiiri yanlışlıkla böyle okumuş olabileceği kanaatindeyim.
Repertuvarımızda bu şiirin, bu platformdaki müzikseverlere arz ettiğim Hüzzam şarkımdan başka yalnızca Asdik Ağa (1846-1912) tarafından bestelenen Şedaraban bir şarkıya bağlandığı görülmektedir. Bu Şedaraban şarkının günümüze ulaşan iki farklı nota nüshası vardır. Bunlardan biri Cüneyt Kosal'ın 1973'te Dr. Hüsnü Hamit Bey'in defterinden kopya ettiğini belirttiği bir nüshadır ki şiir şöyle kullanılmıştır:
Seni kim görse derûnunda muhabbet uyanır
Pîş-i çeşminde melâhat güneşi doğdu sanır
Bu ne behçet ne sabâhat, buna can mı dayanır
Sen meleksin, sana insan diyene kim inanır
Formatı itibariyle Cüneyt Kosal'ın nüshasından daha eski olduğunu düşündüğüm diğer nota nüshasında ise şiir şöyle kullanılmıştır:
Seni kim görse derûnunda muhabbet uyanır
Pîş-i çeşminde melâhat güneşi doğdu sanır
Bu ne behçet ne sabâhat, buna can mı dayanır
Pîş-i çeşminde melâhat güneşi doğdu sanır
SONUÇ YERİNE, tüm bu veriler ışığında Enver Bey'e ait bu güzel şiirin artık umuma mal olduğu ve Türk müziğinin dinamizmi içerisinde yıllarca yoğurulduğu görülebilir. Şedaraban şarkının elimizdeki en eski nota nüshasında görülmeyen bir mısraın (Sen meleksin, sana insan diyene kim inanır) Hafız Sami'nin (1874-1943) gazelinde ve yıllar sonra yazılan başka bir nüshada görülmesi, hatta bazı farklılıklarla Hafız Yaşar Okur'un (1886-1966) gazelinde diğer mısralarla birlikte karşılaşılması şiirin sevildiğini destekler niteliktedir. 1912 yılında vefat eden Asdik Ağa'nın şarkısını en geç 20.yy'ın başında bestelediği varsayılırsa ve ilginç bir tevafuk olarak, Hafız Sami'nin yakalandığı hastalığı sebebiyle bu yıldan itibaren icradan ciddi ölçüde uzaklaşmak zorunda kaldığı bilindiği için (bkz. kaynak) meşhur gazel kaydını yine en geç 20.yy'ın başında yaptığı düşünülürse; şiirin musikiyle ilişkisinin en erken 20.yy'ın başında ve Hafız Sami'nin okuduğu şekliyle başladığı düşünülebilir.
Ben yıllar sonra tekrar bir musiki eseriyle gündeme getirdiğim bu şiiri, Hafız Sami'nin seçtiği mısralarla ancak başta bahsettiğim kaynakta yer alan "Sen meleksin sana insan deseler kim inanır" şekliyle kullanmayı tercih ettim. Çünkü burada "sen meleksin" şeklindeki ifadesiyle şahsi fikrini beyan eden şairin, başkalarına bu güzeli "insan" olarak zaten nitelemeyeceği düşünülebilir. Bu durumda farklı versiyonlarda görülen "sana insan der isem" ifadesi, yukarıdaki kanaatimle çelişecektir. Hatta bu durumu destekleyen bir örneğe, daha evvel bahsettiğim Cüneyt Kosal nüshasında rastlayabiliriz. Hatırlatmak gerekirse bu nüshada "sana insan diyene kim inanır" ifadesi bulunmaktadır. Buradaki "diyene" ifadesi, yukarıdaki kanaatimi destekler niteliktedir. Zira bu ifadeyle de şair söz konusu güzelliği "insan" olarak nitelememekte, aksine "insan" olarak nitelemenin başkasından duyulması halinde hissedeceği tepkiyi dillendirmektedir. Nihayetle, "sen meleksin" ile başlayan mısraın şiirin tamamında hissedilen dengeyi koruması için "Sen meleksin sana insan deseler (veya diyene) kim inanır" şeklinde kullanılması gerektiği kanaatindeyim. Bunun üzerine, şairin hayatından nadir bilgileri de aktarması hasebiyle öne çıkan kaynağın da önemine binaen, şiirin bu kısmını kaynaktaki gibi, "Sen meleksin sana insan deseler kim inanır" şekliyle kullanmayı tercih ettim.
Semih Özdemir
GÜNCELLEME:
Şiirin Enver Bey'e aidiyetini aktaran kaynağa ulaştım. Bu kaynak Milli Eğitim Yayınevi tarafından 1969 yılında yayınlanan, İbnülemin Mahmud Kemal İnal'in 4 cilt olarak hazırladığı "Son Asır Türk Şairleri" isimli geniş hacimli esermiş. Enver Bey ve söz konusu şiirine dair bilgilerin yer aldığı sayfayı bu metnime ek olarak iliştiriyorum. Kaynağın aktardığına göre, Şarkı formunda kaleme alınan şiirin aslı şöyledir:
Seni kim görse derûnunda melâhet uyanır
Pîş-i çeşminde melâhet güneşi doğdu sanır
En güzel nazlı perîler bile senden utanır
Bu ne behçet ne sabâhet, buna can mı dayanır
Pîş-i çeşminde melâhet güneşi doğdu sanır
En güzel nazlı perîler bile senden utanır
Bu ne behçet ne sabâhet, buna can mı dayanır
Bahsettiğimiz hafızların okudukları gazellerde, ve dahi aynı eserin sonradan yazılan notalarında karşımıza çıkan "Sen meleksin sana insan deseler kim inanır" mısraının, meşhur şair Hüseyin Sîret Bey (1872-1959) tarafından şiire sonradan eklendiği aktarılmaktadır. Bu eklemeyle murabbaın değil müsellesin bir bendini andırır olan şiir, aslında bulunan "En güzel nazlı perîler bile senden utanır" ifadesini unutturmuş görünmektedir. Zira sonraki kayıtlarda artık bunun yerini Hüseyin Sîret Bey'in dokunuşu almıştır. Hatırlatmak gerekirse, bu ifade de ufak imla farklarıyla aktarılagelmiş ancak biz İbnülemin Mahmud Kemal İnal'in kitabında aktardığına dayanarak bir tercih yapmıştık. Şimdi merak ettiğim odur ki, Hüseyin Sîret Bey'i duygulandıran ve şiirin aslındaki bir mısraı unutturacak kadar tesirli olduğu görülen bu yeni mısraı yazdıran olay nedir?
Diğer şiirleri bir yana müthiş na't-ı şerifiyle gönlümde meşhur olan Hüseyin Sîret Bey'e ve tüm bu ilhama vesile olan Enver Bey'e zamanlar ve mekanlar ötesinden selam ediyorum. Ruhları şad olsun!
Bütün Ekli Dosyaları İndir
-
1.9 MB Görünüm: 35
-
474.2 KB Görünüm: 14
Son düzenleme: