Bestekâr
Hasan Can
Güfte Sâhibi
Yok
Makam
Hüseyni
Form
Peşrev
Usûl
Çifte Düyek
Kaynak
Sanat Müziği Notaları

Makam

DîvânMakam Robotu
Mesajlar
45064
Tepki Puanı
566
Eser:
Peşrev (Şükufezar)

Bestekâr:

Güfte Sâhibi:
Yok

Makam:

Form:
S.Eser

Usûl:

Güfte:
-

Kaynak:
v5 | Hakan Cevher'in doktora tezi, "Ali Ufkî Bey ve Hâzâ Mecmû'a-ı Sâz ü Söz (Transkripsiyon, İnceleme)".

Diğer Bilgiler:
Arşiv No: E1222 -
  • Şükufezar kelimesinin 17. yüzyılda telaffuzu Şukūfezār şeklindedir, ki kaynakta da böyle yazılıdır; sadece kolay bulunması için günümüz telaffuzuyla kaydediyorum.
  • Ali Ufki bestekâr olarak kimse vememiştir, ancak bu eserin nazîresi (makâm ve usûl ölçümü açısından aynı olup, makâm ve usûl kullanımı açısından benzerlik göstermesi için yazılmış bir eser) olması repertuvarda önemli bir yere sahip olduğu düşüncesini akla getirmektedir. Kantemiroğlu Edvarında ise bestekâr Hasan Can olarak geçer.
  • Eserde usûl bilgisi vardır, makâm ise fasıl vasıtasıyla belirtilmiştir.
  • Hakan Cevher'in açıklamasına göre, MSS'de görülen Düyek, vuruluşu açısından günümüzdeki Düyek ile aynı değildir, ve "2+2+2+2 düzeninde bir gidişi" vardır. Zaman sayısı değişmediğinden Düyek olarak kaydetmeyi tercih ettim, ancak ritm sazı çalan musıkîşinaslar buna dikkat etmelidir.
  • Eserde yazılı "Mü." kısaltması "Mülazime", "Temmet" kelimesi ise "Son" demektir.
 

Bütün Ekli Dosyaları İndir

Moderatörün son düzenlenenleri:
Mesajlar
202
Tepki Puanı
328
Eser:
Şükufezar

Bestekâr:
Hasan Can

Güfte Sâhibi:
Yok

Makam:
Hüseyni

Form:
Peşrev

Usûl:
Düyek

Güfte:
-

Kaynak:
Hakan Cevher'in doktora tezi, "Ali Ufkî Bey ve Hâzâ Mecmû'a-ı Sâz ü Söz (Transkripsiyon, İnceleme)".

Diğer Bilgiler:
  • Şükufezar kelimesinin 17. yüzyılda telaffuzu Şukūfezār şeklindedir, ki kaynakta da böyle yazılıdır; sadece kolay bulunması için günümüz telaffuzuyla kaydediyorum.
  • Ali Ufki bestekâr olarak kimseyi vermemiştir, ancak bu eserin nazîresi (makâm ve usûl ölçümü açısından aynı olup, makâm ve usûl kullanımı açısından benzerlik göstermesi için yazılmış bir eser) olması repertuvarda önemli bir yere sahip olduğu düşüncesini akla getirmektedir. Kantemiroğlu Edvarında ise bestekâr Hasan Can olarak geçer.
  • Eserde usûl bilgisi vardır, makâm ise fasıl vasıtasıyla belirtilmiştir.
  • Hakan Cevher'in açıklamasına göre, MSS'de görülen Düyek, vuruluşu açısından günümüzdeki Düyek ile aynı değildir, ve "2+2+2+2 düzeninde bir gidişi" vardır. Zaman sayısı değişmediğinden Düyek olarak kaydetmeyi tercih ettim, ancak ritm sazı çalan musıkîşinaslar buna dikkat etmelidir.
  • Eserde yazılı "Mü." kısaltması "Mülazime", "Temmet" kelimesi ise "Son" demektir.
 

Bütün Ekli Dosyaları İndir

Son düzenleme:
Mesajlar
202
Tepki Puanı
328
Şu an fark ettim, bu eser zâten varmış. Nâziresini göremedim, ama tekrar bir baksam iyi olabilir.

Bu arada şu an öğreniyorum; eserin bestekârı da belliymiş, ama Ali Ufkî yazmamış. Ya da belki yanlış bir atıftır, ancak her türlü Kantemiroğlu Hasan Can yazmış bestekâra.

Bir de eğer bu notayı oraya taşımayı düşünüyorsanız, o eserin bilgilerini buradan alırsanız çok memnun olurum. Şu an eserin adı güfte sâhibinde duruyor, bestekâra da belirsiz yazılmış.
 
Son düzenleme:
Mesajlar
2516
Tepki Puanı
3912
İnternet Sayfası
link
Facebook
link
Estağfirullah, ne özrü. Hasan Can maddesine baktım, üstüne iki peşrev kayıtlı ama sizin eklediğinizle örtüşmedi gözümde, yanlış olmasın diye sordum. Ve sonuç olarak bu konunun aynısıymış, güfte sâhibi eserin ismiymiş :).

Gerekli düzenlemeleri yapıyorum birazdan, teşekkürler bilgilendirme için.
 
Mesajlar
202
Tepki Puanı
328
Burada çifte düyek olarak kayıtlımış, sanırım doğru terim bu imiş.
Pek emin değilim. Gördüğüm bütün notalar (Kantemiroğlu'dan veya Ufkî'den gelenler) bunu Düyek olarak sınıflandırmış. Belki de birileri ezginin düyek düzümünden farklı özellikler gösterdiğini görüp sisteme çifte düyek olarak girmiş olabilir. Ben hâla notu burada tutup Düyek olarak kaydetme, ancak eğer daha tecrübeli birisi "O zamanki Düyek'in bu mertebesi, Çifte Düyek'e dönüşmüştür" gibi bir şey derse değiştirme taraftarıyım. Ancak bunun olacağını zannetmiyorum, çünkü Kantemiroğlu zamanına düyek olarak gelmişse günümüzdeki düyekle yeterince yakındır.
 
Son düzenleme:
Mesajlar
140
Tepki Puanı
264
Yaş
37
YouTube
link
Rica ederim Kantemiroğlu'nda da kayıtlı olan bu peşrev Düyek usulünde geçmektedir, ki Kantemiroğlu'da Çifte Düyek diye bir usül geçmemektedir.

Eserin orijinal notası ile transkripsiyonu Yalçın Tura hocamızın çalışmasında şu şekildedir:

Tura, transkripsiyonları verilen perdelere göre yapmıştır. Yani bugün Dügâh kararlı Hüseyni makamını Hüseyni aşiran üzerinden yazmıştır ve değerler iki katıdır.

Ezcümle usül Düyektir :D
 

Bütün Ekli Dosyaları İndir

  • 294.8 KB Görünüm: 137
  • 153.1 KB Görünüm: 135
Mesajlar
202
Tepki Puanı
328
Rica ederim Kantemiroğlu'nda da kayıtlı olan bu peşrev Düyek usulünde geçmektedir, ki Kantemiroğlu'da Çifte Düyek diye bir usül geçmemektedir.

Eserin orijinal notası ile transkripsiyonu Yalçın Tura hocamızın çalışmasında şu şekildedir:

Tura, transkripsiyonları verilen perdelere göre yapmıştır. Yani bugün Dügâh kararlı Hüseyni makamını Hüseyni aşiran üzerinden yazmıştır ve değerler iki katıdır.

Ezcümle usül Düyektir :D
Yardımınız için teşekkürler.
Bir sorum olacak, eğer sizin için sorun değilse. Kantemiroğlu zamanındaki düyekle şu anki düyek arasında ne kadar fark vardır? Kantemiroğlu Edvarına hazırda sahip olmayan biri olarak hep notaların üstünden gittim, ve bu bana arada çok bir fark olmadığını düşündürttü. Edvarı araştırmış biri olarak siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
 
Son düzenleme:
Mesajlar
202
Tepki Puanı
328
Rica ederim. Kantemiroğlu'ndaki Düyek usulü, bugün kullandığımız usul ile aynıdır. Edvara göre çevrilen şekline de bakarsanız (saat yönünde okunmalıdır) hiç fark yoktur. Darplar da aynıdır.
İlginç, o zaman Hakan Cevher'in açıklamasını da ciddiye alınca Ali Ufkî ile Kantemiroğlu arasındaki yarım yüzyılda Düyek usûlünün değişikliğe uğradığı sonucu çıkıyor. Ya da Ali Ufkî'nin notalama yaparken sürekli aynı şekilde bir hata yaptığı. Her neyse, ben yukarıdaki yorumumun o bölümünü sileyim, insanlar yanlış bilgi almasınlar.
 
Mesajlar
140
Tepki Puanı
264
Yaş
37
YouTube
link
Ali Ufki'deki bir çok usuller yanlıştır. Dediğiniz gibi Düyek yazıyor ama Semai ya da Devr-i Hindi usulüne uyuyor melodik yapı. Böyle bir çok eser var. Ali Ufki'de usulleri yazmadan önce, esere bakmak lazımdır.
 
Mesajlar
202
Tepki Puanı
328
Ali Ufki'deki bir çok usuller yanlıştır. Dediğiniz gibi Düyek yazıyor ama Semai ya da Devr-i Hindi usulüne uyuyor melodik yapı. Böyle bir çok eser var. Ali Ufki'de usulleri yazmadan önce, esere bakmak lazımdır.
Ali Ufkî'nin birçok eserde yanlışı olduğu kesindir zaten, ancak buradaki durum biraz farklı, anlaşılan sürekli bir şekilde yapılmış farklılıklar var. Aslında galiba kaynaktan göndersem daha iyi olacak, bu şekilde alıntılayarak zor oluyor. Şöyle göstereyim:
(Burada mesela Düyek usûlüne yanlış bir şekilde tasnif edilmiş eserler dışında, doğru belirlenmiş eserlerin de farklılıklar içerdiği belirtiliyor, ya da en son paylaştığım türküdeki gibi, Devr-i Kebir olarak belirtilmiş eserlerin tahmin edilebilir bir şekilde günümüzdeki Devr-i Hindi'ye denk geldiği söyleniyor. Benim daha kendi başıma böyle bir araştırma yapıp 'bilgiler' kısmına yazacak haddim yok zâten, ben genellikle bir yerde yazan bilgileri buraya aktarıyorum.)
 

Bütün Ekli Dosyaları İndir

Son düzenleme:
Mesajlar
140
Tepki Puanı
264
Yaş
37
YouTube
link
Ali Ufkî'nin birçok eserde yanlışı olduğu kesindir zaten, ancak buradaki durum biraz farklı, anlaşılan sürekli bir şekilde yapılmış farklılıklar var. Aslında galiba kaynaktan göndersem daha iyi olacak, bu şekilde alıntılayarak zor oluyor. Şöyle göstereyim:
(Burada mesela Düyek usûlüne yanlış bir şekilde tasnif edilmiş eserler dışında, doğru belirlenmiş eserlerin de farklılıklar içerdiği belirtiliyor, ya da en son paylaştığım türküdeki gibi, Devr-i Kebir olarak belirtilmiş eserlerin tahmin edilebilir bir şekilde günümüzdeki Devr-i Hindi'ye denk geldiği söyleniyor. Benim daha kendi başıma böyle bir araştırma yapıp 'bilgiler' kısmına yazacak haddim yok zâten, ben genellikle bir yerde yazan bilgileri buraya aktarıyorum.)
Hangi durumun farklı olduğunu ben anlamadım. Şükufezar adlı eser Kantemiroğlu'nda Düyek olarak geçmektedir. Bunu kaynak göstererek belirttim zaten. Dediğim gibi Çifte Düyek diye bir usul Kantemiroğlu'nda yok. Cem Behar'ın "Saklı Mecmua" olarak adlandırdığı, Ali Ufki Bey'in Fransız Milli Kütüphanesinde orijinali olan yazmada bu usul Zencir usulünün içinde verilmektedir. Bununla beraber o yazma bende mevcuttur, baya inceledim. Buradaki usullerin Ali Ufki tarafından yazıldığı biraz şaibeli görülmektedir. Ama elimizde başka kanıt yokken, şimdilik onun olduğunu kabul etmeliyiz.
Ben bir araştırmacı olarak bu peşrevin düyek olarak yazılması gerektiğini öneriyorum.
 
Mesajlar
202
Tepki Puanı
328
Hangi durumun farklı olduğunu ben anlamadım. Şükufezar adlı eser Kantemiroğlu'nda Düyek olarak geçmektedir. Bunu kaynak göstererek belirttim zaten. Dediğim gibi Çifte Düyek diye bir usul Kantemiroğlu'nda yok. Cem Behar'ın "Saklı Mecmua" olarak adlandırdığı, Ali Ufki Bey'in Fransız Milli Kütüphanesinde orijinali olan yazmada bu usul Zencir usulünün içinde verilmektedir. Bununla beraber o yazma bende mevcuttur, baya inceledim. Buradaki usullerin Ali Ufki tarafından yazıldığı biraz şaibeli görülmektedir. Ama elimizde başka kanıt yokken, şimdilik onun olduğunu kabul etmeliyiz.
Ben bir araştırmacı olarak bu peşrevin düyek olarak yazılması gerektiğini öneriyorum.
Affedin, galiba kendimi çok iyi açıklayamadım, sonra da başka bir konuya girmiş oldum. Bu eserin usûlü hakkında size herhangi bir itirazım yoktur. Benim bahsettiğim mesele, MSS'ün geneliyle ilgilidir ve usûllerin yorumu ve tarihsel gelişimini ilgilendirir. Bununla berâber sizi daha çok yormak, konuyu da çok farklı bir yere taşımak istemem, belki başka bir gün konu tekrar açılırsa bakarız.
 
Mesajlar
4
Tepki Puanı
0
Efruhte Hocam , kafamı çok karıştıran bir mevzu var, size danışmak isterim. Hasan Can , Cennetmekan Sultan Selim Han'ın nedimiydi. Vefat tarihini de göz önüne alırsak, daha ziyade 16. yy 'ın ilk yarısında aktif olduğunu düşünmemiz mantıklı olur. Acaba, 16. yy ilk yarısında Peşrevler enstrümental miydi? Ya da elimizde gerçekten de 16. yy ilk yarısından kalmış Musiki eserimiz var mı?
Walter Feldman kitabında Peşrevleri periyodik olarak tasnif etmeye çalışmıştı.. Hatta Hasan Can'ın peşrevlerini 16. yy ilk yarısı için örnek olarak kitabına koymuştu. İtiraz olarak , Feldman'ın bu tasnifinin keyfi olduğu , hiçbir eserimizin 16. yy ikinci yarısından hatta hatta 17. yydan daha erken olamayacağını ifade eden yazı da var.
16. yy ilk yarısında sözlü eserler için bazı güfte mecmuası diyebileceğimiz yazma eserler mevcud. O yazmalarda, Peşrev ikai terennümlerle bezeli sözlü bir form. Acaba mehteran bu tarz musikiden farklı bir musiki tarzı mı kullanıyordu. Acaba , enstrümental Peşrev mehteranın bulduğu ve kullandığı bir form muydu? Evveli ne zamandı, Sultan II. Mehmed devrinde Mehteran ne icra ederdi. Ne yazık ki hiçbir bilgimiz yok.
16. yy gibi kültürümüz açısından kritik bir devirde ne yazık ki musiki üzerine bilgi bulmak çok zor.
Cem beharın 16. yy ikinci yarısındaki musikimiz üzerine kitabını okudum. Ancak orada da Mehteran üzerine bilgi yok. Sizce mehteranın çaldığı eserler üzerine Osmanlı arşivini taramak bir sonuç çıkarır mı.( Aslen o konuda da çok umudum yok, sivil mimarimiz üzerine araştırmalarda da benzer bir vaziyetimiz var. Fiziki vaziyeti tarif eden keşif belgeleri ancak 18. yy ikinci yarısında sonra ortaya çıkar. Önceki tamir defterleri yapıyı değil , ancak kullanılan sarf malzemesinin masrafını yazar . Misal Olarak Edirne sarayı Keşif ve tamir defterlerini verebilirim.)
Saygılarımla..
 
Üst Alt