Mesajlar
202
Tepki Puanı
328
Bir süredir Müzik Sohbetleri ve Köşe Yazıları'nda dolaşıyorum da, aklıma bugün geldi; burada musıkîyle ilgili (sayısı çok fazla olmasa da) gerçekten güzel makaleler, kitaplar var; ancak bu sanatın 20. yüzyıl öncesi tarihi konusunda, hem sayı, hem de kalite anlamında (Çinuçen Tanrıkorur da, Sâdeddin Arel de saygı duyduğum musıkîşinaslar olsa da müzik tarihi açısındaki görüşleri bugün bu konuda eriştiğimiz kompleksiteyi yansıtmamaktadır) makalelerde bir eksik varmış gibi hissettim. Yani ecdâdın edvarını buradan bulabilsek bile, orada yazan, çoğu zaman bağlamından uzak bilgileri birbiriyle harmanlayan makalelere buradan ulaşamıyoruz, ki bence bu bizim, özellikle tarihî icrâlar konusunda yaptığımız tartışmaları kötü bir şekilde etkiliyor (bir ara bu konuda da görüşlerimi paylaşmak isterim de, şu anki konu bu değil).
Zaten bu makalelerin bazıları internetten ulaşılabilir durumdadır da, hem bulmak zordur, hem de bu eserlerin önemli bir kısmı (belki biraz da buradaki ortamdandır) İngilizcedir. Buraya İngilizce makale de koyulabiliyor biliyorum, ancak çoğu makalenin dili de ağır olduğundan belki de Türkçe'ye çevirip köşe yazılarında paylaşmam daha mantıklı olabilir.

Uzattım yine ama sorum şu aslında, bu konuda görüşünüz, tercihiniz nedir? Çevirisini ya da paylaşmamı istediğiniz özel bir makale var mıdır?
 
Mesajlar
2517
Tepki Puanı
3914
İnternet Sayfası
link
Facebook
link
Keşke herkes her bulduğunu paylaşsa. Hepsini toplayalım burada. Herkesin ufku genişlesin. Sınır yok, her türlüsü olur. Dili İngilizce de olur. Bence çeviri yapmak çok sürer. Çok önemli olanlarda belki çeviri olabilir. Yoksa hangi birine yetişeceksiniz. Ama çeviriye de hâyır demeyiz elbette. Paylaştıkça istek olursa, ona göre bakarız.

Ben akademik dünyâda olmadığımdan bu tür şeylere uzak kalıyorum. Yâni paylaşılsa çok iyi olur. Kendimi geliştirmiş olurum. Kendi zevkime göre ilgilendiğim konular var ama onların makâleleri var mıdır bilmiyorum. Olsa bile ben her paylaşıma açığım, yâni zorla bir alanla ilgili olmasına gerek yok. Her alanı öğrenmek lâzım.
 
Mesajlar
202
Tepki Puanı
328
Keşke herkes her bulduğunu paylaşsa. Hepsini toplayalım burada. Herkesin ufku genişlesin. Sınır yok, her türlüsü olur. Dili İngilizce de olur. Bence çeviri yapmak çok sürer. Çok önemli olanlarda belki çeviri olabilir. Yoksa hangi birine yetişeceksiniz. Ama çeviriye de hâyır demeyiz elbette. Paylaştıkça istek olursa, ona göre bakarız.

Ben akademik dünyâda olmadığımdan bu tür şeylere uzak kalıyorum. Yâni paylaşılsa çok iyi olur. Kendimi geliştirmiş olurum. Kendi zevkime göre ilgilendiğim konular var ama onların makâleleri var mıdır bilmiyorum. Olsa bile ben her paylaşıma açığım, yâni zorla bir alanla ilgili olmasına gerek yok. Her alanı öğrenmek lâzım.
O zaman Pazartesi akşam bir şeyler paylaşırım. Siz de istediğiniz zaman nasıl bir konuya ilgili olduğunuzu söyleyin, benim aklımda bir şey varsa onları da eklerim.

Şu soru seçeneğinin konuyu farklı bir düzene getirdiğini bilmiyordum, galiba bu konu için çok uygun seçememişim ama güzelmiş böyle bir seçeneğin olması.
 
Son düzenleme:
Mesajlar
2517
Tepki Puanı
3914
İnternet Sayfası
link
Facebook
link
O zaman Pazartesi akşam bir şeyler paylaşırım. Siz de istediğiniz zaman nasıl bir konuya ilgili olduğunuzu söyleyin, benim aklımda bir şey varsa onları da eklerim.
Özellikle yurtdışında müziğimizin "Bizanslardan" alma olduğu iddia edliyor. Batı'da Greko-Roman kültüre indirgenir her şey. Biz de bu topraklara gelince hazır müziğe konmuşuz deniliyor. Bunun aslını öğrenmek isterim. Ya da Bizans Müziği ile Türk Müziği arasındaki farkları veyâ benzerlikleri. Aldıysak da aldığımızı bilmek isterim. Bu konu hakkında sâdece Arel Bey'in söylediklerini okudum.

Bestekârlık ile ilgili hiç bir kitap bulamadım. Nasıl bizimkiler bir eser ortaya çıkarıyorlar kimse anlatmıyor. Makam teorisi anlatılıyor elbet ama bir eseri oluştururken nasıl yapılıyor, bilmiyorum. Önce güfte mi belirleniyor, ona mı melodi giydiriliyor? Yoksa nağmeyi bulup, ona mı güfte uyduruluyor? Batı açıklamalarında "soru ve cevap" ilişkisi anlatılır. Yâni bir "soru" melodisiyle girilir, sonra ona "cevap" melodisi verilir. Bizdeki formlarda bunlar nasıl oluyor?

Günümüzün diliyle aruz kalıplarını nasıl kullanabiliriz? Yeni kalıplar gerekli midir? Yeni bir sistem olmalı mıdır (çünkü dilimizde artık Arap ve Fars etkisi yoktur, ve uzun hece problemi yüzünden aruz sisteminin sonu mu gelmiştir)?

Sonra saz eserleri var. Longalar, sirtolar, peşrevler, saz semâîleri vs. Buradaki kıvraklığı nasıl işliyor bizimkiler? Yâni eser analizleri ama "burada do basmış, şurada şu çeşni kullanılmış" bir şey ifâde etmiyor. Longayı longa yapan nedir?

Taksimler ise kendine öz bir dünyâ. Kanaatimce ancak iyi seviye bir müzisyen olduktan sonra taklit ve tecrübe ile gelişen bir olay. Ama yine de kağıda dökerek bir anlatımı da olması lâzım bunun. Ben aslâ o seviyede olamayacağım (çünkü enstrüman çalamıyorum ya da sesim de yok) ama teoride en azından bilmek isterim. Tabii ki serbest bir yapısı var ama yapısının olmaması da bir yapı oluyor ve usûle bağlı kalmadan o taksimden sonra gelecek olan eserin hissiyâtını nasıl verebiliyorlar, ya veriyorlar mı? Müşterek taksimler ile ilgili de sorular çok. Art arda solo yapmak ayrı, bir de berâber aynı anda taksim yapmak ayrı, yapılabilir mi?

Kontrpuan ile çok sesli nasıl makam bazlı eserler üretebiliriz? Denemeleri var, biliyorum ama teorik açıdan bir şey okumadım.

Sonra burada da belirttim, konser formatı ile ilgili büyük problemlerimiz var ama kimse ilgilenmiyor :).

Bas sesli enstrümanlarımız yok (ney dışında sanırım). Bu büyük bir eksiklik teşkil ediyor. Mecbur viyolonsel, kontrbas kullanmak zorunda kalınılıyor. Batı'da ise her çeşitten var orkestralarında gerektiğinde. Ne yapmalıyız?

Sorular çok, cevaplar yok :D. Bu tarz konular ile ilgili şeyler daha çok ilgimi çekiyor yâni. Tabii târihî bilgiler de önemli (en eski elimizdeki eser hangisidir, en eski makam hangisidir, hangi formlar, usûller, makamlar Türkler tarafından bulunmuştur, hangileri Araplar, Rumlar, Farsîler vs. tarafından?)


Şu soru seçeneğinin konuyu farklı bir düzene getirdiğini bilmiyordum, galibâ bu konu için çok uygun seçememişim ama güzelmiş böyle bir seçeneğin olması.
Düzenledim onu.
 
Son düzenleme:
Mesajlar
202
Tepki Puanı
328
Geriye kalan soruları da cevaplamaya çalışayım. Kısa tutmaya çalışacağım, buradaki cevabımla, özellikle bu kadar bilgili biri tarafından cevaplanmış bir soruda biraz haddimi aşmış gibi hissettim açıkçası. Sizden de @orkun zafer özgelen'den de özür dilerim, söylediklerimde bir yanlış varsa da söylerseniz çok mutlu olurum. Neyse, başlayayım.
Müşterek taksimler ile ilgili de sorular çok. Art arda solo yapmak ayrı, bir de berâber aynı anda taksim yapmak ayrı, yapılabilir mi?
Eğer bugün, tarihî olmayan bir icrada yapılabilir mi diye soruyorsanız tabii ki. Örnekleri var, istenirse yapılır. Ancak eskiden taksimler nasıl yapılırdı, tarihî icra nasıl yapılır konusunda daha az bilgimiz var. Birkaç tâne güzel makale var, ama oradaki bilgilerde de hep soru işaretleri var (bir süre sonra yüklerim). Kantemiroğlu da bu konuda yazmış, ancak işin nazarî kısmıyla daha çok ilgilenmiş. Genel olarak amelî konular daha az düşünülmüş, yazılmış anlaşılan.
Kontrpuan ile çok sesli nasıl makam bazlı eserler üretebiliriz? Denemeleri var, biliyorum ama teorik açıdan bir şey okumadım.
Benim alanımın biraz dışına çıkıyor, ancak şöyle bir durum var. Müzik teorisi her zaman yeniliğe açıktır, ancak "bu nasıl yapılır"ı kurallarıyla istiyorsanız bu beste/icra şeklinin o gelenekte oturmuş olması gerekir. Şu an yapılabilecek en mantıklı şey, Kontrpuan ve Makam nazariyatı öğrenip denemeye devam etmektir.
Sonra burada da belirttim, konser formatı ile ilgili büyük problemlerimiz var ama kimse ilgilenmiyor :).
Bence bu genel olarak icra teknikleriyle ilgili. Ben standardizasyon sevmeyenlerdenim, ancak "Klasik koro" tavrından tutun da, ornamentasyonu sınırlamaya kadar, kendi musıkîmizin tarihî icrasını mantıklı bir şekilde yapamıyoruz. Seyit Yöre'nin bu konuda "Osmanlı Sanat Müziği, Klasik Türk Müziği ve İcrâları" adlı bir makalesi var. Tabii güncel icrâlar farklı, onlarda topluluğun istekleri gözetilmeli diye düşünüyorum.
Bas sesli enstrümanlarımız yok (ney dışında sanırım). Bu büyük bir eksiklik teşkil ediyor. Mecbur viyolonsel, kontrbas kullanmak zorunda kalınılıyor. Batı'da ise her çeşitten var orkestralarında gerektiğinde. Ne yapmalıyız?
İlginç bir şekilde eskiden varmış, şehrud veya bazı kemançe türleri gibi. Hatırladığım kadarıyla @Marş Araştırmacı söylemişti, 16-17.yy'daki enstrümanların önemli bir kısmı bugün yok. 18.yy daki tanbur/ney ağırlıklı enstrümantasyona geçiş (ki anlaşılan bu tamamen müzisyen isteğiyle verilen bir karar), veya 19.yy'ın başında Türk müziğinin ve enstrümanlarının arka plana atılmasından olabilir. Bu konuda da makaleler var, hatta yarın göndereceğim Walter Feldman makalesinde bu olay geçiyor.
Tarihî icralar için bu eski enstrümanlar bulunabilir, bulunamayanlar tekrar yapılabilir (Bezmârâ'nın icra tekniğini sevmem ama enstrümanlar konusnda gerçekten kaliteli bir iş çıkarmışlar mesela). Güncel icrâlarda ise kontrabas kullanmakta bir problem görmüyorum.
 
Son düzenleme:
Üst Alt