Öncelikle form demişsiniz, her milletin şarkı & türkü formları da var bunların sınıflandırılmasının/tür isminin aynı olması aynı şey oldukları anlamına gelmez. Muhtemelen tertiblerin (takım gibi mesela) benzeşmesi daha önemlidir. Fakat şu yok, bu musıki benziyordu diyelim; karşıda misli yok eserlerin kıyas için. Varsa benzerliğini gösterecek kayıtlar sunun seçeceğiniz bir makamı inceleyelim, yakın dönemden 5-10 eser olabilir. Eski var ise bir iki de olabilir, farklarını vs tartışalım.
Musıki en başta sadâdır, bunda koparsak Mozartın türk marşına nihavend başlayıp rast karar ediyor dememiz lazım. Piyanoda perde olsa meyanını uşşak yapardı demek gibi birşey. Aynı şey olmuyor benzemesi, İran nere bura nere. Viyana istanbula daha yakın.
Musıkiyi biraz meşkedince ortaya çıkan bir örüntü var, nihavendin meyanı ya uşşakdır, ya hicazdır ya sabadır, bunların musıki üslubumuzda derince kök salmış şeyler hem de ifade şekilleri ve müşahhas cümleleri var. İki ayrı şeyi ayırmak zordur demek zevksizliktir. Sütlü türk kahvesi lattenin bir çeşididir deyince oluyor mu? Tadı hakkında bir fikir veriyor mu hayır.
İranlılar belki rast yapıyor nihavendin meyanında, ama bu da muhal; eser olacak ki duyalım. Rast nasıl bir rast, segahlı mı uşşaklı mı şu bu. Yani bize garip gelebilecek derecede ayrık iki musıkiden bahsediyor olabiliriz. Dinlersiniz ve bu da ne dersiniz, saçma gelir yani. Sebep de iranın arapların kendi musıkilerinin olması, onlara da saygı duymak lazım. Bırakalım benzemesin, biz oryantalist miyiz herşeyi birbirine bitiştirelim.
Ben türküm dedem aşık olmuş şiir yazmış, diğer biri almış bestelemiş annem ninni okumuş yani bana işler mi farsi müziğiyle senin müziğin aynı müzik veya aynı tavır demek? Yutmam için bu müziği bilmemem lazım. Sizi tenzih ederek söylüyorum.
Sokaktan geçen biri istiklal marşını türk müziği zannedebilir veya kenan doğulu türk müziği der. Bilmemek akademik seviyede iş yapan biri için utanç verici. Bu amerikan heyeti için diyorum. Gelip bizim neyzenlerimizin talebesi olacak adamlar türk müziği şöyle böyle diyor. Doğu müziği varsa ben de bir söz atıyorum ortaya; dünya müziği. Bütün notalar var, sesler iniyor çıkıyor. Genişlettim hepsini kapsadı. Yani benziyor neticede, ben de öyle bir zevksizim.
Bunu geçtim, tavır uslub diye birşey var türklere dahi öğretemiyoruz. Ya da şöyle diyelim gayri müslimler dahi farklı tavırla okuyordu; plakları açın bakın. Farsiler bizle nasıl aynı oluyor ben hayret ediyorum. Bu amcaları R. Garfias’a emanet ediyorum. Türk musıkisini anlatırken gözü parlıyor.
Makamlarda icra edilmedi ise ismi itibariyle varolmuş değildir, icrası mecburîdir; kağıt üzerindeki makamlar bu sebeble canlanmıyor. Eserdir asıl olan. Bir makamı tarif eder, karakterini ortaya koyar. Buselikle nihavendin farkını eser olmasa kendimize de anlatamazdık heralde. Nitekim farisileri kendimize çekememişiz ki orada öyle birşey yoktur diye zannediyorum. Sizin mantığınızla benim şunu demem lazım fars mutfağı türklerle 19.yy veya 18yya kadar ayrılmazdı. İş burada kopuyor. Elimizde kendi yemek risalelerimiz var, tarif de var ama biz dahi yapamıyoruz bugün. Tecrübeye dayalı şeyler yazıyla ifade edilemez. Asıl sorun bu. Fakat diyelim ki kayıt var nota var alırım elime bir bakarım göz var izan var benziyor mu diye. Yoksa, gösterdiğiniz makaleler “uslub benzerliği vardı” açısından hiçbirşey ifade etmez, vakit kaybı. Eserleri olmadığı için makam anlayışları diye bir başlık da açamazsınız. Ne kadar kaliteli eser o kadar ilim, dedeleri birşey bırakmadıysa bana onları iliştirmeye çalışan Amerikalılar benim ilmimi tahkir etmek niyetinde veya cahilliğindedir. Başka bir netice yok burada. Ben iran müziği yapmıyorum. Yapabilirim mevzu o değil, milliyet de değil. Fakat buranın kıymetini anlamak bizim asıl borcumuz biz millet olarak kimiz neyiz. Bu musıkiyle savaştık biz. Bizim değil veya çok da bir farkı yoktu demek şehidlerimize dahi saygısızlıkdır, ya da milliyetsizleştirmedir. Kuran bizi tanışalım diye kavimlere ayırdığını söylüyor. Elimizde birşey olmasaydı üzülmemiz lazımdı, iran şimdi bizden çok sahip çıkıyor kendi müziklerine ve daha çok duyuldular. Siz diyorsunuz diye demiyorum misal olsun diye söylüyorum, “biz icra olarak onlarla aynı müziği yapıyoruz zaten” diyerek onlar kadar bir renkli icra ortaya koyamıyoruz bugün. Daha çok ve tafsilatlı eser var ama yeni birşeyler ortaya koyamıyoruz.
Eserlerin meşk yoluyla değişmesi hususu, ayan beyan zaten. Bir yanlış anlaşılma oldu herhalde. Böyle birşey demedim.
Bilmediğimiz birşeyi kıyaslamak daha büyük bir porte mi yoksa bir tahayyül mü?
Şunu hiç düşünmemiştim, Kantemiroğlu ve Ali Ufkî’de aynı eserin varolması hakikaten eserin nasıl olduğuna dair bizi bir doğruya götürebilir. Bununla beraber başka bir eserin meşk tarikiyle gelmesi de muazzam. Bunlara bakacağım notalarıyla da kıyas edeceğim. Şu var bu eserin ilk kaydı bahsettiğim ibtidai şekilde olabilir meşkle geleni de aslıdır muhtemelen. Şunu dikkate almak lazım, sultan selim veya meşhur dede’miz bir eser yaptığında etrafındaki eserler aynı cinste sanatlı olmalı. Sizin yaklaşımınız hiçbir eserin birbirinin üstünde olamayacağını ortaya koyuyor. İbtidai bir eser yok demek ki. Fakat musıkiyle uğraşanlar bunu iyi bilir, sanatta her ilimde olduğu gibi derinlik vardır. Siz tesadüfen iyi bir eser yapamazsınız. Ayrıca kevseriden yaptığınız kıyasta iki tane bizim nota/kayıt arşivimizden aynı eseri kıyaslıyorsunuz. Bundan farisilerle tavır ortaklığı gibi bir yorum çıkarmak mümkün değil, sadece bir peşrevdir. Veya ne ise. Sade olması sonradan tavırıyla veya değişip notaya alınması bunlarla alakalı değil.
Önemli olan şu, bir tavır birliği iddiası veya aynı musıkiyi yaptığımız fikri; sakıt ve nakıs cümlelerin bahsettiğim tahayyül ile birleşmesi demek. Eser yok ortada fakat bu benzerliğin var olduğunu varsayıyoruz. İstemsizce bir tüp bebek operasyonu gibi düşünebiliriz. Ki orada bir netice çıkar genelde.
Şu çok basit, lübnan fas iran vs. bunlar da aynı musıkiyi yapıyor denebilir. Aa uşşak aynı bizimki deriz. Veya hicaz oh mis, rast biraz bekleseler zaten aynı biz onlar gibi okuyacağız, kürdi desen perdeleri göçürüp bütün uşşak esereri kitaptan silecekler neredeyse.. belki 100 sene sonra zaten sizin dediğiniz gibi bizim taklide düştüğümüz bir musıki ortaya çıkabilir ama tersten aynı durum yok.
Şunu da anımsattı, bir tarikat bir halife/şeyh çıkarınca; o sülbden yetişen bu yeni şeyh de bir şeyh yetiştirmeye muhayyerdir artık, rüşdünü isbat etmiştir. Biz de öyle bir noktaya gelmişiz ve artık yeni nesiller bir öncekini geçmiş. Bir ortak müziği yaşamışız fakat biz disipline etmişiz, gözyaşı döküp ezberlemişiz; yeni evlatlar yetiştirimişiz bir öncekilerin yolunda eser vermişiz. Bu büyük bir emeğin sonucu ve biz altında eziliyoruz. Dışardan bakan da şu ikisi aynı diyorsa isbat etmeye mecbur. Bu hassalar bizi bu sahada iyi bir örnek yapmış ve bundan ibret almaları lazım. Ben mümtaz derken delilsiz birşey söylemiyorum, hakikat. Bu açıdan bakılmalı musıkimize. Bu forumda Owen wrong, amerikada right olabilir. Dünyada kaç tane 4-5 asırlık eser sahibi musıki var. İran veya arap ülkeleri bunlardan değil.
Tavır dediğimiz şey hem öyle taklidi kolay değil, hem bu bir makam idraki-anlayışıdır, hem de bildiğimiz nağme cümleleri-gruplarıdır.
Onun için gözünden tanırsınız türk musıkisini. Veya arabî olanları da.
Söylediklerimde ilmi nasıl yaklaşılır bilemem dediğiniz şeyler sizin eksikliğiniz, ben makam veya icra anlamında söylediğim şeyleri yapmaya veya isbata muktedirim. İcra olur örneklememi istersiniz o da olur. Siz de bana benzerliğinden bahsettiğiniz iran-arap eserlerinin benzerliğini burada paylaşın bakalım. Kim nasıl makamları kullanmış, beylik makamlar da olur. Bu ayrımı yapmak bilen biri için çok kolaydır. Amerikalılar nerden girdi bu mevzuya hayret ediyorum. Kuran hakkında bir makalede bir tane müslüman alimden referans olmaması gibi. Neşet ertaşı tercih ediyorum bu konuda ilmen. Ne diyor çekmediğimiz acının türküsünü yakmadık