Merhabalar,
Bu platformdaki nota yazma meraklısı üyelerin bir eseri ses kaydından ilk kez notaya almaları gerektiğinde nasıl bir yol izlediklerini merak ediyorum. Mesela ben ses kayıtlarından hareketle nota yazarken "halk" müziği tabir edilen repertuvarın notalarında genellikle olduğu gibi duyulan her şeyi dikte etmek veya eserin yalnızca iskeletini anlamaya çalışıp onu yazarak üslubun dinamizmini icracılara bırakmak arasındaki uçurumda hep gider gelirim...
Son zamanlarda Tahir Karagöz'ün kayıtlarıyla ilgileniyorum. Karagöz'ün kendisine ait bir eseri (bakınız), önemli üstadlardan elde ettiği ve kendinde harmanladığı bir üslup üzere icra ettiği duyulabilir. Bu icrada da fark edileceği üzere eserin aynı bölümlerini farklı farklı, elbette dinamik ve lezzetli bir şekilde aktarıyor. Şarkının tekrarlayan hanelerini röprizle döndürürken bahsettiğim uçurum arasında nerede konumlanacağımdan pek emin olamıyorum; üstadın gönlüne düşmüş ilhamı ve arzuladığı üslubu eksiksiz temsil etmeye çalışırken notanın kolay okunabilmesi de sağlamalıyım diye düşünüyorum. Bu hususta akla Cemil Bey'in Şedaraban'ı geliveriyor. Cemil Bey'in saz semaisini elimizdeki Şedaraban Saz Semaisi notalarından çok farklı çaldığını ilgililer hemen hatırlayacaktır. Elbette bazı notaların, mesela Cinuçen Bey'in kaleminden çıkmış olan notanın, uzun uzadıya her dönüşü farklı çalmış olan Cemil Bey'i bir "sıcak takipte" bulunduğu söylenebilir. Ancak bu kez de, artık Cemil Bey'den çıkıp umuma mal olmuş bu eserin başka bir musikişinasın sadrındaki ilhamı sınırlandırabileceği ihtimalini düşünmeden edemiyorum. Belki birçokları bunun bir abartı olduğu düşünebilir ama içinde bulunduğum durumu, yani bir kültür hazinesinin tespitini onun hakikatini koruyarak yapabilmeyi bıçak sırtında yürümeye benzetiyorum. Notayı yazarken yaptığım tercihlerin beni eserin bestekarı başta olmak üzere kültür hazinesinin asıl sahibi olan gelmiş, geçmiş ve bu hazinenin varisleri olacak tüm kamuya karşı sorumlu hale getirmesi sebebiyle bir vebale girmekten de endişe duyuyorum. Hasıl-ı kelam, bu bıçak sırtı köprünün üstünde gidip gelerek nota yazıyorum. Buradaki tehlikeleri en aza indirmeyi, notayı eserin iskeletini temsil edebilecek mümkün olan en sade şekliyle yazmakla ve referans kaydını mutlaka notayla birlikte vermekle sağlayabileceğimi düşünüyorum. Bu hususta başka ne gibi yaklaşımlar ve düşünceler var, doğrusu merak ediyorum. @Levent Çelik hocam sizin fikirlerinizi de merak ediyorum.
Bu platformdaki nota yazma meraklısı üyelerin bir eseri ses kaydından ilk kez notaya almaları gerektiğinde nasıl bir yol izlediklerini merak ediyorum. Mesela ben ses kayıtlarından hareketle nota yazarken "halk" müziği tabir edilen repertuvarın notalarında genellikle olduğu gibi duyulan her şeyi dikte etmek veya eserin yalnızca iskeletini anlamaya çalışıp onu yazarak üslubun dinamizmini icracılara bırakmak arasındaki uçurumda hep gider gelirim...
Son zamanlarda Tahir Karagöz'ün kayıtlarıyla ilgileniyorum. Karagöz'ün kendisine ait bir eseri (bakınız), önemli üstadlardan elde ettiği ve kendinde harmanladığı bir üslup üzere icra ettiği duyulabilir. Bu icrada da fark edileceği üzere eserin aynı bölümlerini farklı farklı, elbette dinamik ve lezzetli bir şekilde aktarıyor. Şarkının tekrarlayan hanelerini röprizle döndürürken bahsettiğim uçurum arasında nerede konumlanacağımdan pek emin olamıyorum; üstadın gönlüne düşmüş ilhamı ve arzuladığı üslubu eksiksiz temsil etmeye çalışırken notanın kolay okunabilmesi de sağlamalıyım diye düşünüyorum. Bu hususta akla Cemil Bey'in Şedaraban'ı geliveriyor. Cemil Bey'in saz semaisini elimizdeki Şedaraban Saz Semaisi notalarından çok farklı çaldığını ilgililer hemen hatırlayacaktır. Elbette bazı notaların, mesela Cinuçen Bey'in kaleminden çıkmış olan notanın, uzun uzadıya her dönüşü farklı çalmış olan Cemil Bey'i bir "sıcak takipte" bulunduğu söylenebilir. Ancak bu kez de, artık Cemil Bey'den çıkıp umuma mal olmuş bu eserin başka bir musikişinasın sadrındaki ilhamı sınırlandırabileceği ihtimalini düşünmeden edemiyorum. Belki birçokları bunun bir abartı olduğu düşünebilir ama içinde bulunduğum durumu, yani bir kültür hazinesinin tespitini onun hakikatini koruyarak yapabilmeyi bıçak sırtında yürümeye benzetiyorum. Notayı yazarken yaptığım tercihlerin beni eserin bestekarı başta olmak üzere kültür hazinesinin asıl sahibi olan gelmiş, geçmiş ve bu hazinenin varisleri olacak tüm kamuya karşı sorumlu hale getirmesi sebebiyle bir vebale girmekten de endişe duyuyorum. Hasıl-ı kelam, bu bıçak sırtı köprünün üstünde gidip gelerek nota yazıyorum. Buradaki tehlikeleri en aza indirmeyi, notayı eserin iskeletini temsil edebilecek mümkün olan en sade şekliyle yazmakla ve referans kaydını mutlaka notayla birlikte vermekle sağlayabileceğimi düşünüyorum. Bu hususta başka ne gibi yaklaşımlar ve düşünceler var, doğrusu merak ediyorum. @Levent Çelik hocam sizin fikirlerinizi de merak ediyorum.