Mesajlar
140
Tepki Puanı
264
Yaş
37
YouTube
link
Bu konuda bir şeyler yazmak istedim.

Öncelikle Türk makam müziğimiz Bizans'tan mı alınmıştır? sorusu oldukça mütalaalı bir konudur. Bu bir kültürel etkileşim meselesidir. 1453'te İstanbul alındıktan sonra, İstanbul'a yerleşim peyderpey olmuştur. Unutmamalı ki, Türkler İstanbul'a geldiğinde burada Bizanslılar, Yunanlılar, Ermeniler, Yahudiler ve başka din ve menşeiden bir sürü güruh vardı. Bunların arasında gerek kültürel, gerek ticari, gerekse sosyal olarak alışverişler hasıl olmuş ve müktesebatlar gelişmiştir. Bununla beraber Bizans müziği kilise müziğidir. Bildiğimiz gibi Bizans notasyonu var ve bu notasyon gerçekten zor ve şifrelerle doludur. Çünkü kilise bunları kolayca herkesin öğrenmesini ve bilmesini istemez. O yüzden böyle bir alışveriş oldukça zordur. Bununla beraber İstanbul'a yerleşim esnasında bu alışveriş kaçınılmazdır. Fakat tam tersi kilise özellikle modları tanımlarken makam isimlerinden faydalanmıştır. İhos derler ilahilerine. Bununla ilgi bir makalemde bahsetmiştim. Bizans ve Türk müziği ilişkisi hakkında. Okumak isteyen için ekliyorum. 113. sayfada kısa bir açıklama vardır.
 

Bütün Ekli Dosyaları İndir

Son düzenleme:
Mesajlar
2516
Tepki Puanı
3912
İnternet Sayfası
link
Facebook
link
Okudum makaleyi ama soruya cevap vermiyor maalesef. Ali Ufki Bey üzerinde duran bir makale, gayet de bilgilendirici. Alman bir bestekar ile olan bağlantıyı sergiliyor, aklıma aslâ gelmeyecek bir olay.

Kültürel etkileşimler tabii ki olmuştur, kaçınılmaz. Ama takip edilemiyor mu makam sisteminin ve makam türlerinin geçmişleri. Örnek olarak diyelim rast makâmı 11. yy Bizanz Müziğinde bulunmuş diyelim, daha öncesi yok bunun. O halde rast oradan gelme diyebiliriz. Ne bileyim. Somut deliller lâzım. Yoksa suçlamalara karşı bir cevâbınız olmuyor. Buradaki üyelerin hepsi iyi niyetli, yâni zâten ırkçılık yapacak hâlimiz yok. Ama dışarıda iftirâlara mâruz kalıyoruz. Bunlara deliller ile karşılık vermek gerekiyor. Türk yemeklerinden, Türk müziğinden, Türk danslarından hepsi "Greek" diye bahsediyor. Propaganda meselesi bu maalesef.
 
Mesajlar
140
Tepki Puanı
264
Yaş
37
YouTube
link
Her defasında bir anlatamama oluyor sanırım. Ben de bu durumu anlamıyorum açıkçası. Ben anlatamıyorum sanırım. Bizans müziğinde 'makam' ya da makam adları yoktur. Mod üzerine kuruludur. İstabul'un fethinden sonra bu etkileşim içinde kilisede "makam adları" kullanılmıştır. Çünkü tavır ve okuyuş biçimleri benzerlik gösterir. Özellikle dini formlarda.
Aslında ben size açıkçası söyleyim. Makam müziğini Türk müziği olarak ele almazlar yurtdışında pek. Arap etkisi daha güçlüdür, ki verdiğim örneklerde bu görülmektedir. Bizans müziğindeki diyatonik moda, Arap müziğindeki Bayati diyorlar işte. Daha nasıl açık olabilir. Yani İstanbul'daki kültürel etkileşimler isimlendirmelerde rol oynamıştır.
Ayrıca bu aynı dil meselesi gibi. Yani Türkçe dünyada geçerli bir dil midir allah aşkına? Müziğimiz referans olsun. Bu olay siyasidir biraz da elbette. Makalenin 113. sayfasını okuyunuz. Ali Ufki'den ziyade, kilise müziği, Türk makam müziği alışverişinden söz edilmektedir. Verdiğim linkte de görülüyor ki, yabancılar Bizans modlarını açıklarken, açık açık Arap müziği karşılıklarını vermektedirler. Çünkü Arap müziği bir tam sesi eşit böler ve bu Bizans modlarına daha uygundur. Türk müziğinde ise gayri müsavi yani eşit olmayan aralıklara bölünmüştür. Bu anlatımı ve anlamayı zorlaştırır. 1932 Kahire Kongresinde, Araplar sekizlinin 24 eşit parçaya bölünmesini kabul etmişlerdir.

Türk müziği Bizans'tan mı alınmıştır? sorusu bu meyanda oldukça yerel kalmaktadır. Fakat bana göre ikisi de birbirinden hem tavır hem de teorik olarak etkilenmişlerdir.


 

Bütün Ekli Dosyaları İndir

  • 306 KB Görünüm: 152
Mesajlar
2516
Tepki Puanı
3912
İnternet Sayfası
link
Facebook
link
Her defasında bir anlatamama oluyor sanırım. Ben de bu durumu anlamıyorum açıkçası. Ben anlatamıyorum sanırım.
Buna çok takılmamak gerekir. Anlatamamak değil, anlayamamak da var içinde :). Her şeyi kavrayamıyorum. Ve düz metin olarak iletişim hâlinde sohbet edince, ister istemez konunun odak noktası kayıyor. Yâni ben diyelim a konusunda yoğunlaşmak isterken, siz örnek olarak b konusunda yoğunlaşıyorsunuz çünkü sohbet 1-2 satır ile yürümüyor, bir çok noktaya değiniyoruz. Doğalında farklı yollara ayrılabiliyor. Ayrıca bilgilenmek istediğim için soruyorum, yâni karşı çıkmak için değil elbette.

Peki bizimkiler Anadolu'ya gelmeden önce, Orta Asya'da makam sistemi kullanıyorlar mıydı? Yâni bugün Uygurlara kadar dayanan makam sistemi var ama bu sonradan mı oraya geldi, yoksa vardı da bizimle Anadolu'ya mı geldi?
 
Mesajlar
140
Tepki Puanı
264
Yaş
37
YouTube
link
Buna çok takılmamak gerekir. Anlatamamak değil, anlayamamak da var içinde :). Her şeyi kavrayamıyorum. Ve düz metin olarak iletişim hâlinde sohbet edince, ister istemez konunun odak noktası kayıyor. Yâni ben diyelim a konusunda yoğunlaşmak isterken, siz örnek olarak b konusunda yoğunlaşıyorsunuz çünkü sohbet 1-2 satır ile yürümüyor, bir çok noktaya değiniyoruz. Doğalında farklı yollara ayrılabiliyor. Ayrıca bilgilenmek istediğim için soruyorum, yâni karşı çıkmak için değil elbette.

Peki bizimkiler Anadolu'ya gelmeden önce, Orta Asya'da makam sistemi kullanıyorlar mıydı? Yâni bugün Uygurlara kadar dayanan makam sistemi var ama bu sonradan mı oraya geldi, yoksa vardı da bizimle Anadolu'ya mı geldi?
Bu sorduğunuz soru o kadar karışık bir olaydır ki, hiç kimse işin içinden çıkamaz. Bunu ciddi olarak söylüyorum. Böyle bir netlik asla yoktur. Bakın size bir örnek vereyim. Azerbaycan, İran, Suriye, Irak bize yakın makam sistemi de kullanan coğrafyalardır. İnanın bizdeki makam adlarının aynısı onlarda da var ama bütünüyle farklı. İTÜ konservatuarında okuyan İran, Azeri ya da Arap asıllı öğrencilerimiz var. Onlarla konuşunca gördüm ki, bizdeki makamlar ile onlardaki makamların isimleri aynı fakat seyir ve perdeleri tamamen farklı. Rast bile farklı. Çünkü makam öğretisi bir şifai gelenekten geliyor. Onlar bunları melodiler ile tarif ediyor. Destgâh dedikleri bir gelenek var vs. Türk müziğindeki gibi bir durak, güçlü ya da perde anlayışından bahsedemiyoruz. O yüzden Orta Asya'daki müzik ise bambaşkadır eminim, ki benim bilgim pek yok.
Ama şunu diyebilirim; makam coğrafyasındaki her kaynak mutlaka Safiyuddin Urmevi ve Abdülkadir Meragi'den bahseder ve sistemi bu kaynaklara dayandırır. Bu da ancak 14. yüzyıla götürür bizi. Öncesi zaten Pisagor ya da Farabi'dir.
 
Mesajlar
202
Tepki Puanı
328
Ben de kendi perspektifimi buraya yazayım, şair ve besteci arasındaki ahenk konusunda konuyu çok daha iyi bilen biri varken ben çok konuya girmeyeyim. Diğer soruları ise ilk konuda cevaplayıp, öneriler yaparım.

Yani çok basitçe söyleyeyim, "hazır müziğe konmuşuz" olayı yanlıştır, çünkü bu mantıklı bir bakış açısı değildir. Türklerin yaptıkları müzik başka kültürlerden çıkmış teorik altyapıları, enstrümanları, formları almış olsa da, "hazır müziğe konmak" nedir ki? Eğer teorik altyapı her şeyse o zaman Bach'ın, Mozart'ın müziği de Antik Roma'dan kalma kilise müziğine "hazır müziğe konmak" mı oluyor? Teorik altyapı, enstrümanlar başka bir yerden gelse de Itrî veya Dede Efendi'nin eserleri, kendi yaşadıkları coğrafyanın, kültürün beğenilerini yansıtmıyor mu diye sormak lâzım. Onu geçtim, kullanılan terminoloji gereği, Türk müziği, ya da Feldman'ın terimiyle "Osmanlı Yeni Sentez Devri", teorik altyapısını İslam dünyasını etkileyen önceki "sentez" olan, bazen Sistemci Devir diye adlandırıldığını duyduğum (bu sınıflandırma ne kadar belgelere dayalıdır o sıkıntı) müzik döneminden getirmiştir. Bizans müziği ise 1500'lere kadarki Batı müziği gibi ağırlıklı olarak modaldir, makam sistemi gibi musıkî kompleksleri içeren, seyir, tavır gibi durumları etkileyen durumlar mod, yani echos/ikhos'a hep ikincildir. Tabii ki de bu birbirlerinden etkilenmelerini engellemez.

Şöyle bir durum vardır zâten, sınıflandırma hep ideolojiktir. Batı müziğine bu adı vermek de ideolojiktir, çünkü Batı'nın sınırı belli değildir. Ben yine de, en azından Avrasya'daki müzikleri sınıflandırırken melodik materyali nasıl sınıflandırdıklarına bakmayı tercih ederim. Bu konuda daha detaylı konuşabilirim bir ara, ancak şu an sadece size Owen Wright ve Walter Feldman'ı önermekle yetineceğim, her söylediklerine katılmasam da aşağı yukarı bir tarihleme oluşturabilmişlerdir; Feldman'dan da iki makale yükleyerek bununla birlikte bir özet çıkarmaya çalışacağım.

(Son bölümü sildim, yazdığım fazla iddialıydı.)
 
Son düzenleme:
Üst Alt