Türk makam müziğinde bestecilik konusunda Erol Sayan hocanın Ulusal Müziğimiz diye bir kitabı vardır. Bununla beraber bestecilik, Türk müziğinin klasik döneminde daha belirgindir. Öncelikle şiirler aruz vezni yani vezin ile yazılır. Bu vezinler örneğin Fâilatün... vs. diye gitmekle beraber, bunlar kalıplardır. İşin aslı kısa ve uzun heceler ve bunlara göre usul ve melodinin oturtulmasıdır. Bununla ilgili bir çok makale ve tez de vardır. Burada ufak bir şeye dikkat çekmek isterim; vezin için Arabi ve Farsi kelimelere ihtiyaç yoktur. Örneğin 'Beni reddetse de ağzın bilirim özler için' adlı güfte Türkçedir. Samim Arıksoy'a ait olan bu güftenin vezni: Feilâtün Feilâtün Feilâtün Feilün'dür. Hecelerin uzunluk kısalığına göre besteci önce bir usul bulur. Bu usul hemen hemen her usul olabilir. Bestecinin güfteleri nasıl oturtacağını bilmesi lazım. Ki Türk müziği konservatuarlarında bunun eğitimi verilmektedir. Bu güfteye uygun makamı da besteci, kendi belirler. Örneğin Erol Sayan bunu Acemkürdi makamında bestelemiş fakat ben Hicaz makamında besteleyebilirim. Bu biraz idarei maslahata ya da bestecinin iradesine bağlıdır. Bununla ilgili bir makale daha ekliyorum.
Türk makam müziğindeki klasik sözlü formlar: Kâr, Kârçe, Ağır Semai, Yürük Semai, Şarkıdır genel manada. Klasik bir takımdır aynı zamanda. Bunların kalıpları bellidir. Güfteler illaki vezin ile yazılmıştır. Ve taksimat bu güftelere göre, usule dağıtılır. Eğer detaya girersek çok uzar . Klasik dönemlerde yazılmış peşrev ve saz semaileri ise bu takımlar için bestelenir. Sizin bahsettiğiniz soru-cevap ilişkisi klasik Türk müziği eserlerinde yoktur çünkü peşrev faslın ya da takımın başında çalınmak için, saz semaileri ise sonunda çalınmak için bestelenir. Bunların formları da kesindir. Peşrevler 4 hane 1 mülazime, saz semaileri 4 hane 1 mülazimedir ki, 4. haneleri mutlaka yürük semai usulündedir. 19. yüzyılın başında başka usullerle de bestelenmiştir. Bunların en öncü örneği Refik Fersan'ın Nikriz Saz Semaisidir ki Atatürk'ün isteği üzerine 4. hanesi Zeybek tavrında 9 zamanlı bestelenmiştir. Bunlar dini eserler için de geçerlidir genellikle. Başka bir bilgi olarak Celaleddin Dede'nin bestelediği Dügâh ayin için peşrev besteleyen Fahreddin Dede, ayine uygun bir peşrev bestelemiştir. Yani ayinin melodik yapı ve havasına uygun olarak tasarlamıştır, ki klasik peşrevler ile aynıdır yapısı.
Türk makam müziğindeki klasik sözlü formlar: Kâr, Kârçe, Ağır Semai, Yürük Semai, Şarkıdır genel manada. Klasik bir takımdır aynı zamanda. Bunların kalıpları bellidir. Güfteler illaki vezin ile yazılmıştır. Ve taksimat bu güftelere göre, usule dağıtılır. Eğer detaya girersek çok uzar . Klasik dönemlerde yazılmış peşrev ve saz semaileri ise bu takımlar için bestelenir. Sizin bahsettiğiniz soru-cevap ilişkisi klasik Türk müziği eserlerinde yoktur çünkü peşrev faslın ya da takımın başında çalınmak için, saz semaileri ise sonunda çalınmak için bestelenir. Bunların formları da kesindir. Peşrevler 4 hane 1 mülazime, saz semaileri 4 hane 1 mülazimedir ki, 4. haneleri mutlaka yürük semai usulündedir. 19. yüzyılın başında başka usullerle de bestelenmiştir. Bunların en öncü örneği Refik Fersan'ın Nikriz Saz Semaisidir ki Atatürk'ün isteği üzerine 4. hanesi Zeybek tavrında 9 zamanlı bestelenmiştir. Bunlar dini eserler için de geçerlidir genellikle. Başka bir bilgi olarak Celaleddin Dede'nin bestelediği Dügâh ayin için peşrev besteleyen Fahreddin Dede, ayine uygun bir peşrev bestelemiştir. Yani ayinin melodik yapı ve havasına uygun olarak tasarlamıştır, ki klasik peşrevler ile aynıdır yapısı.
Bütün Ekli Dosyaları İndir
-
715.4 KB Görünüm: 25