Eğer vaktim olursa yazarım, yazmam gereken bir kaç nota daha varVersiyon 3'ü bilgisayarda yazacak bir sahib-i himmet var mı?
Vakit konusunda bir problem olursa lûtfen bana yazın, ben de yazabilirim.Eğer vaktim olursa yazarım, yazmam gereken bir kaç nota daha var
Hocam siz yazacaksanız lütfen buyurun
Teşekkür ederim
İlk haneyi yazdım ama v3'ten okumak biraz zor ve teyit istiyor.
Metronomu kaldırmayı unutmuşum1- Üçüncü ölçü do. si do re do2 re2 olacak.
2- Dördüncü ölçü: re do re do do re do si; son not la değil.
3- Ondördüncü ölçü: si do si la sol la
Not: Azizim epeyce karışmış si'ler la yazılmış, ölçü düzeni karışmış. Bu sebeple daha fazla yürütemedim. Bir de metronom vermemiş notayı yazan zat, birebir çeviride böyle bir tercihten kaçınalım. Metronomu kendi zevkimiz doğrultusunda belirlememiz bir sıkıntı yaratabilir.
Faruk Bey kardeşimizle beraber bir bakın arzu ederseniz, sonra tekrar bakabiliriz. Levent hocam da bakarsa iyi olur. Ne kadar göz, o kadar sağlam iş. Divanmakam çalışıyor..
Onları düzeltip atacağım inaşallah
logo d'yi yutmuş, ben bu notayı sitemizde kabul edemem
Düzelttim.Dünyânın en güzel notası oldu şu an
.
Arif Bey burada konuşulanları çok takip edemedim ama şu buselik perdesine koma diyezi konulan notalarla ilgili birkaç şey arz edeyim. Öncelikle 19. yy'ın başından bu yana yaygınlık kazanıp kullanılmaya başlayan porteli müzik yazısının temsil ettiği sesler ile Türk makam müziğimizin sesleri, bir oktavlık skalada çokça örtüşemezler malumunuz. Ali Ufki Bey'in 17. yy'daki denemelerini bir kenara bırakacak olursa, yaklaşık 200 yıldır bu müzik yazısı sistemiyle kendi müziğimizin seslerini ifade etmeye çalışmışız. Akademik yaklaşımlarda bile statik perdelerimizin nicelik ve niteliklerine dair bir görüş birliğinden söz etmek güçken, musikişinas kesimin bireysel kabullerinden doğan karmaşa yine hepimizin malumudur. İşte yukarıda bahsettiğiniz durum da porteli müzik yazısıyla makam müziğimizi ifade etme çabalarından birinin örneğidir. Avrupa müziğiyle ilgilenenler, piyanonun beyaz tuşlarına atadıkları sesleri "doğal" (do, re, mi...) kabul edip siyahlara atadıklarını beyazlara referansla (do diyez, mi bemol...) nasıl ifade ediyorlarsa, biz de çizgiler üzerine gelecek arızasız seslerimizi referans kabul edip, diğerlerini bunlar üzerinden çeşitli arıza işaretleriyle temsil etmişiz. İşte bu arızasız seslerin ne olduğuna dair görüş farklılıkları, bu müzik yazısı sistemini makam müziğimize uyarlarken farklı uygulamalar ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Mesela bugün oldukça yaygın olan müzik yazısı sistemi, Hüseyin Sadettin Arel'in müzik teorisine dayandırılır ve "arızasız/doğal" seslerden biri de buselik'tir. Ancak kendisinden evvel bu benzer bir teori öne süren Rauf Yekta Bey için buselik doğal bir ses değildir; arızasız gösterilemez. Bu civardaki arızasız olan ses segah'tır. Dolayısıyla porteye baktığınızda si çizgisine yerleştirilen notayı bugün buselik kabul ederiz ama Arel'in teorisi yaygınlaşmadan evvel orataya çıkmış olan Rauf Yekta Bey'in müzik yazısı ekolünde si çizgisinde arızasız olarak görülen nota segah'tır. O yüzden, o anlayışa göre buselik yazmak isteyen kişi segah'a göre koma diyezi kadar tiz kalan buselik'i, sizin de fark ettiğiniz gibi koma diyeziyle gösterir. Olay bundan ibarettir. Mesela bu iki yazım türü aslında birbirine çok benzese de ciddi farklar görmek isterseniz Abdülkadir Töre-Ekrem Karadeniz teorisini incelemenizi tavsiye ederim. Hem değiştirici işaretler, hem perde isimleri ve frekansları hem de yazım stili oldukça farklıdır.
