Yine yeni bir eser ile tanışmış olduk, sağ olasınız.
Kaydı dinledim, bana bir marş havası vermedi. Sultan olsam pek hoşlanmazdım bu eserden
. Çok hafif ve sıradan, ihtişamlı değil.
Bu daha ziyade bir "Hymne". Yani resm-i geçitlerde çalınan hava tarzında değil, dahaziyade konserlerde verilen bir eser diyebiliriz. O dönemlerde ne television ne radiyo varken, çok operetler, canlı konserler verilirdi. Görüldüğü gibi Tenor sesleriyle. Melodik yapısında bir "Hymne"/"Anthem" ya yakışan güzel kısımları var.
İyi dikkat etmemiz gereken mesele ise şudur: bu tür eserler artık Osmanlının kendi vatandaşları tarafından besteleniyor. Artık "dışardan" veyahut "yabancı" yerden gelen bir eser değil. Çuhacıyan zaten Osmanlının bir Operette bestecisi. Bu tür tarz artık bundan kaynaklanmış olabilir.
Bunu daha iyi anlamak için, belki Yıdlız sarayındaki verilen konser listesine bakmak gerekti.
Bildiğim kadarıyla italyan operaları ünlüymüş. Ve Sultan Mehmed Reşad döneminde alman marşları / tarzları beğenilmiş. Böylece Alman beseticler kadoya alınmış, Paul Lange Beyin eserlerde sadece Sultana değil, halka sunulmuş.
Sonkez bunu mutlaka belirtmek isterim:
Birçok müzikologlar maalesef eseleri anca kendi gücü yettiği kadar veyahut istedikleri gibi arranjman edip, sadece yaylı orkestra yada Quartett (Yaylı enstrumanlar + Piano gibi) halinde icra ediliyor. Halbuki bunlar (genelde Guatelli Paşanın eserleri) asker-i bando darafından icra edilmesi gerekir. Bu farkı dinleyen, etkisinde ve sözde "batılılığında" farklılık görür.
Nedense yaylı orkestra çok "batılı" bir etki veriyor, bando ise biraz daha sert, ama daha karakteristik bir marş havası verir.