Biraz bozulmakla beraber, güfte Abdülkâdir-i Gulâmî'ye aittir.
“Ey bâd-ı sabâ var sana bir gizli niyâzım
Hâk-i der-i cânâne varıp söyle bu râzım
Uşşâka geçer söylemesin şimdiki nâzım
Vaz geldi gönül gayri onun nâzı ne lâzım
Dün gece kenara çekip ağyâre yüzünden
Sad cilve ile vermiş amân bûse gözünden
Gözü çıkası cümleye der belli sözünden
Vaz geldi gönül gayri onun nâzı ne lâzım
Küstüm ona pervâne gibi bâlimi yakmam
Şem’-i rûhuna bezm-i safâda dahi bakmam
Bin kerre niyâz eylese bir ip bile takmam
Vaz geldi gönül gayri onun nâzı ne lâzım
Meclisimize uğramasın öyle sitemkâr
Yâr oldu ona zevkini sürdü nice ağyâr
Râzı değiliz eylese de özrünü ikrâr
Vaz geldi gönül gayri onun nâzı ne lâzım
Bir pâreye indirse eğer narh-ı visâli
Bâzâr-ı muhabbette iken kıymeti kâli
Almam, el uzatmam, taleb etmem rûh-ı âli
Vaz geldi gönül gayri onun nâzı ne lâzım
Kör olası bigâneler ol yâri şaşırmış
Âşıklara cevr etmesini baştan aşırmış
Baştan ne demek belki cihan içre taşırmış
Vaz geldi gönül gayri onun nâzı ne lâzım
Bîhûde rica eylemesin âşık inanmaz
Şimden geri râm olsa Gulâmî buna kanmaz
Od-ı dilimiz micmer-i vuslatlara yanmaz
Vaz geldi gönül gayri onun nâzı ne lâzım.”
Gulâmî, Dîvân, s.61-62; Terzibaşı, a.g.e., II, 41-42.