Bestekâr
Belirsiz
Güfte Sâhibi
Belirsiz
Makam
Hüseyni
Form
Yürük Semai
Usûl
Yürük Semai
Kaynak
Hakan Cevher
Mesajlar
202
Tepki Puanı
327
Eser:
Vefâ Gelmek Muhâl Oldu Nigâr-ı Dil-Pesendimden

Bestekâr:
Belirsiz

Güfte Sâhibi:
Belirsiz

Makam:

Form:

Usûl:

Güfte:
Vefā gelmek muḥāl oldu nigār-ı dil-pesendimden
Ölümüm iḫtiyār ettim uṣandım kendi kendimden
Beni öldürmeğe va'deylemişken şimdi el çekdin
Umulmazdı bu deñlu bi-vefālıķ şeh-levendimden

Kaynak:
Hakan Cevher'in doktora tezi, "Ali Ufkî Bey ve Hâzâ Mecmû'a-ı Sâz ü Söz (Transkripsiyon, İnceleme)".

Diğer Bilgiler:
  • Eserin ilk mısrâını günümüz kurallarıyla yazıyorum.
  • Bu eser, verilen bilginin azlığı ve parçanın kısalığı açısından ilginçtir. Makamı belirten bir tabir de geçmemektedir, o yüzden makam fasıldan anlaşılmaktadır.
  • Form olarak da, usûl olarak da "Semâ'i", MSS'ün sözlü eserlerinde her zaman "Yürük Semâî" işaret eder.
  • İki not önce bahsettiğim gibi, bu eser beklenen yürüklükte çalındığında yarım dakika bile sürmemektedir. Bunun için birden fazla çözüm olabilir, veyâ eser olduğu gibi bırakılıp, son iki melodik cümlenin kendi içinde tekrârı ile yaklaşık 45 sâniyeye çıkarılabilir.
    • Bu çözümlerden biri, parçanın 17. yüzyılda bir semaîden beklenecek hızda değil, bunun çok altında çalınması olabilir. Bunu destekleyecek elimizdeki tek mâlûmat ise "va'deylemişken" kelimesinin yürük çalındığında doğal bir şekilde söylenmesinin zorlaşmasıdır. Ayrıca bkz. Bezmara'nın icrâsı.
 

Bütün Ekli Dosyaları İndir

Mesajlar
202
Tepki Puanı
327
Eser darb kalıbına daha çok uyuyor sanki? @Levent Çelik

Bir de ''veta'' nedir ya hu? :D
Usûl-melodi kalıplarına çok girmeden konuşayım, o konuda Levent Hoca'nın sözüne karşı bir şey söylemek istemem (ki Darb usûlü vurarak çalmayı denedim, uyuyor gibi), ancak tarihsel açıdan bakıldığında, 17. yüzyılda "Darb" adlı veyâ günümüzdeki Darb usûlüne benzer bir usûl yok. Hurşit Ungay'a göre zâten bu usûl Dede Efendi'nin tertib ettiği bir usûldür (o ne kadar doğrudur bilmem, ama 19. yüzyıldan önce karşımıza çıkmadığı belli). Belki Bezmara'nın icrâ hızı ve parçanın kısalığı üzerine MSS'de semaî olarak tasnif edilmiş bir eseri şu anki anlamda sengin semaiye çevirebiliz, ancak zamânın estetiği gereği, 17. yüzyılda parçanın bu kadar ağır çalındığına pek inanmıyorum.

Şu "Veta" meselesi de ayrı bir durum; nedense Bezmara'nın çoğu albümünde böyle hatalar yapılmış, parçayı arayınca bulamıyorum bâzen, sonra da "Ey Gönül Akın Sarayın Yıkdı Bir Nâ-Mihriban" gibi bir parça adıyla karşılaşıyorum.
 
Mesajlar
2121
Tepki Puanı
3187
Bu kıymetli bilgiler için çok teşekkür ederim.

17. yüzyılda "Darb" adlı veyâ günümüzdeki Darb usûlüne benzer bir usûl yok. Hurşit Ungay'a göre zâten bu usûl Dede Efendi'nin tertib ettiği bir usûldür
Zaharya'nın bazı eserlerinde (bkz: Terkeyledi gerçi...) darb usûlüne tesâdüf ediyoruz. Her ne kadar tesmiye edilmese de yürük semâilerin içinde vurulagelmiş. Levent Hoca'nın bu konu özelinde çokça çalıştığını biliyorum, bir açıklık getirir diye umut ediyorum. Ben daha fazla gevezelik etmeyeyim. :)

sonra da "Ey Gönül Akın Sarayın Yıkdı Bir Nâ-Mihriban" gibi bir parça adıyla karşılaşıyorum.
😂
 
Üst Alt