- Mesajlar
- 1639
- Tepki Puanı
- 2029
Türk müziğinin icrasının nasıl olması gerektiğini düşünüyorsunuz? İlk videodaki gibi mi yoksa ikinci videodaki gibi mi? Ya da olay bu kadar siyah/beyaz değil mi?
Son düzenleme:
İkisi de benim zevkime tam olarak uymuyor ama bu herkesin kendi görüşüne bakan bir olay.Türk müziğinin icrasının nasıl olması gerektiğini düşünüyorsunuz? İlk videodaki gibi mi yoksa ikinci videodaki gibi mi? Ya da bu kadar kesin konuşamayız mı?
Bu şekilde de gelişemiyoruz.En iyisi dinlememek Ustaları hâriç tabi
Ama o da Avrupa'nın klasik tarzını biliyor ve ona göre çalıyor. Bize pek uygun değil.Bence Jordi Savall icra etmeyi iyi beceriyor.
Bu şekilde de gelişemiyoruz.
Ama o da Avrupa'nın klasik tarzını biliyor ve ona göre çalıyor. Bize pek uygun değil.
Tabii ki o seviyeyle kıyas değil. Adam belki de Batı'nın en iyi müzisyeni "eski müzik" ile ilgili. Ne yapsa kaliteli oluyor ama yine de bizim müziğimizin eğitimini almamış olanlar her zaman kendi eğitiminin yönünde gidecektir. Yâni kendi içimizden bir şey ortaya koymamız lâzım. Bu toprakları bilen, bu kültürü hazmetmiş olan insanlar ile bir yere gidebiliriz.Bemce okadarda değil. Şu renkli ışıklı discomatik arabeskden yadan popkültürlü türk klasik müzikisinden iyi bence.
Evet, bizim hâlâ kaliteli müziğimiz var ama ilerleme yok. Bestekârlar kalmadı, yeni formlar, yeni sesler yok. Koruyabildiğimiz kadar iyisini korumaya çalışanlar var Allah'a şükür ama onlar da göç edince bu dünyâdan, ne yapacağız?Ama Tabiki anliyorm görüşünü. Saf, klasik müzikisinde çok kaliteli olan bence İttmt nin Yenikapı mevlevihanesini müziki icraformu
Elbette Mudikide de muhafazekar kalmamız lazım. İttmt başka autenik /gerçekciye yakın bir mevlevihane yok zaten. Mehteri gerçek usulde icra eden takım da yok, türk klasik müziğide küreselleşeden dolayı popkültüre yakın olmuş.Tabii ki o seviyeyle kıyas değil. Adam belki de Batı'nın en iyi müzisyeni "eski müzik" ile ilgili. Ne yapsa kaliteli oluyor ama yine de bizim müziğimizin eğitimini almamış olanlar her zaman kendi eğitiminin yönünde gidecektir. Yâni kendi içimizden bir şey ortaya koymamız lâzım. Bu toprakları bilen, bu kültürü hazmetmiş olan insanlar ile bir yere gidebiliriz.
Evet, bizim hâlâ kaliteli müziğimiz var ama ilerleme yok. Bestekârlar kalmadı, yeni formlar, yeni sesler yok. Koruyabildiğimiz kadar iyisini korumaya çalışanlar var Allah'a şükür ama onlar da göç edince bu dünyâdan, ne yapacağız?
Evet zamanında bu siyasi politikalar yüzünden halka bir takım şeyler yasaklandı, unutturuldu ve yeterli eğitim götülmedi. Ben bunu Marş musikisinde fark ettim, en son bilinen Bestekarlar Fethis Sazcalan ve Halit recep arman ve oda osmanlı bahriye mızıkasında ders almış. Diğerleri pek yok artık. Alaturka küreselleşme ile pop-laştırıldı, birçok kültüri maddeler kayboldu.Tabii ki o seviyeyle kıyas değil. Adam belki de Batı'nın en iyi müzisyeni "eski müzik" ile ilgili. Ne yapsa kaliteli oluyor ama yine de bizim müziğimizin eğitimini almamış olanlar her zaman kendi eğitiminin yönünde gidecektir. Yâni kendi içimizden bir şey ortaya koymamız lâzım. Bu toprakları bilen, bu kültürü hazmetmiş olan insanlar ile bir yere gidebiliriz.
Evet, bizim hâlâ kaliteli müziğimiz var ama ilerleme yok. Bestekârlar kalmadı, yeni formlar, yeni sesler yok. Koruyabildiğimiz kadar iyisini korumaya çalışanlar var Allah'a şükür ama onlar da göç edince bu dünyâdan, ne yapacağız?
Mızıkayu humayunu arştıran birisi olarak diyebilirimki, şu "modern" veyahut çoksesli müzik de Osmanlı tarzdaki çok sesli müzik, eğer bugüne kadar devam etseydi, ozaman çokdan ileride olurduk! Paul Lange Bey, Callisto Guatelli Paşa, veya Dikran Tchouhadjian gibi kişiler ve talebleri hala olsaydı, ozaman Osmanlı usulunde, Senfoni olurdu. Mesela Osmanlı döneminde Bando takımı olk önce benim bildiğime göre çok sesli notalama sisteme aranjman edilmiş bir Peşrev icra ediliyordu, bu eski bir gelenekdi. Bence T.C. nin kuruluşundan beri uyguladığı kapitalistik bir sisteminden dolayı buna ne ilgi gösterdi ( ilahilere zaten değil) ve Kültür Bankanlılığı Turizime bağlı olarak hep "para kazanmak" düşüncesiile buna ihmalkarlık yapmış.Söylediklerinize katılıyorum, çok güzel tespitleriniz var @liberace87
Yâni tabii ki her ikisi de olmalı, imkan oldukça her çeşit, her tür, her farklı ses olsun. Ama ben o patronaj isteyen türü daha çok benimsiyorum. Ama toplum önemsemiyor, sıkıntı orada dediğiniz gibi, yâni talep yok. Burjuva sınıfı da olmayınca destekleyen, tam bir ölüm gerçekleşmiş oluyor.
Evet, Münir Bey bile gelse rağbet olmayacaktır ve zâten sorun burada yatıyor. Devlet desteği ve sivil toplum örgütleri ile bir yere kadar gidiyor bu gemi. Mesele bu müziği nasıl popüler hâle getirebiliriz. O zaman Münir Bey gelmiş olsa esip kavurabilsin ortalığı.
Modern dünyâya ayak uyduramadık, Batı'da da bu problem var. Ayak uyduramadığımız sürece hep küçük bir kesimde sıkışmış kalacak bu kültür. Bu konuda ise başka bir sorun daha yatıyor. Modern dünyâya ayak uyduramadığımız bir yana, diğer yandan o küçük kesime de hitap edecek kalite azalıyor veyâ yok. Yâni bir senfoni orkestrası bizi üçe katlayıp cebine koyar. Onlar ile en azından kıyas olabilsek, yine üzülmeyeceğim. Çok gerideyiz ama çok.
Tek sesli bir müziğe rağbeti artırmak için onda çok sesli ve elektronik düzenlemeler yapmak ak sakallı bir dedeye jean pantolon giydirmek gibi geliyor bana.
Şu nokta da biraz farklı bir nokta. Çok seslilik rağbeti arttırsaydı, Batı'nın klasik müziği bizim gibi aynı problemleri yaşamazdı.Tek sesli bir müziğe rağbeti artırmak için onda çok sesli ve elektronik düzenlemeler yapmak ak sakallı bir dedeye jean pantolon giydirmek gibi geliyor bana.
Budur kardeşim.Cinuçen Tanrıkorur'un bir yazısı var:
""120 kişilik senfoni orkestrası Şefkefzâ makamında taksim yapan bir neyin önününde âciz, yapayalnız, çırılçıplaktır. Senfoni orkestrası Şefkefza makamında neden taksim yapsın, diyeceksiniz. O niye ben olmaya çalışsın? Ben niye o olmaya çalışayım? Onun dili ona güzeldir, çünkü onun tarih inanç, geleneklerini anlatır. Benim dilimse bana güzeldir, çünkü benim tarih, inanç, geleneklerimi yansıtır."
Bu sözler birçok şeyi açıklıyor sanırım. Tek sesli bir müziğe rağbeti artırmak için onda çok sesli ve elektronik düzenlemeler yapmak ak sakallı bir dedeye jean pantolon giydirmek gibi geliyor bana. Kültür ögesi çerçevesinden konuşacak olursak, bir kültür ögesine talebin az veya çok olması o ögenin değerini belirlemez diye düşünüyorum. Her müzik kendi içinde kendi yapısıyla değerlidir, birinin diğerine üstünlüğü son derece göreceli ve hatta biraz da gerekli olmayan bir konu bence. Yahyâ Kemal'in dizelerinde belirttiği gibi "Sönmez seher-i haşre kadar şi’r-i kadim/Bir meşaledir, devredilir elden ele" az veya çok olsun Türk müziği herhangi bir değişime ihtiyaç duymadan, özünden kopmadan ve değerini koruyarak kendisine daima dinleyici, icracı bulacaktır.