Bu eserin makâmına Rehâvi demek daha doğru olacaktır diye düşünüyorum. Günümüzde bakıldığında Rast gibi gelebilir, ancak Kantemiroğlu'nun açıklamalarına baktığımızda 17. yüzyılda Rast-Rehâvi ayrımı tam anlamıyla seyirle değil, daha çok melodik aralıklara göre yapıldığını görüyoruz. Bu dönemde, Rehâvi melodileri dörtlü, beşli, hattâ sekizli aralıkları sıklıkla bir notada atlarken, Rast melodileri bu şekilde oluşturulmamıştır. Zâten bu eserin Rast makâmına tasnifi Owen Wright'a göre sâdece Arel nüshâsında görülür; Edvâr'da bu eser Rehâvi olarak tasnif edilmiştir (v2 Edvâr'daki versiyondur).
Edvâr sf. 47-48 [?] (Tura sf. 95-96) [Günümüz kuralları, zaman Türkçesiyle]:
Bu makâmın ismi var cismi yok dediğimiz için kimse ta'acüb eylemesin. Zîrâ teşrihi beyân olduktan sonra, her kimsenin müşkili hallolur.
Makâm-ı merkûm, agâze-i hareketini Rast perdesinden şürû' eder ve temâm perdeler ile, gerek nermde, gerek tizde, Rast makâmın şeklinde hareket eder ve Rast perdesinde gelip karar û istirâhat kılar.
Teşrih-i meşruh üzre beyân ü ayân oldu ki, Rast makâmından bir vech'ile [?] farkı yoktur.
Lâkin âgâh ol ki bu zamânın musıkîşinasları, Rehâvi'yi Rast'tan ne vech üzre fasl ederler: Demek isterler ki Rehâvi makâmı, Frenk trompetini [or. Efrenc tıranpetesini] taklit edip, yanlız revîş-i nağmesi ile fark olunur.
Bundan hemen sonra, Kantemiroğlu'nun "hüküm" adı verdiği bölümde, bize daha yakın gelecek bir Rehâvi tanımı yapılmış; Rehâvi makâmı için Yegâh'a inmenin önemi açıklanmıştır. Ancak, birçok makâmda olduğu gibi, çoğu eser (hocası Angeli'nin Rehâvi Çenber Peşrevi dâhil) "hüküm" bölümüne tam uymayıp, "teşrih" bölümüne uymakla yetinmiştir. Bu, Kantemiroğlu Edvârında çok görülür. Anlaşılan, "teşrih" bölümü bir makâmın sınırlarını açıklarken "hüküm" bölümü, ideal bir seyir örneği vermektedir. Zîra "hüküm"den hemen sonra Kantemiroğlu, Rehâvi için tekrar: "sâdece trompet nağmesini taklîd eden bir Rast makâmıdır" demiştir.
Temponun nereden geldiğini de pek anlamış değilim doğrusu, günümüz estetiğine uysun diye herhâlde.