Ezan makamları ne zamandan beri bu alıştığımız şekle geldi bilmiyoruz. Ama rivayetten Itri döneminden beri böyle olabileceğini kanaati var.
Ruhun her vakitte farklılık gösterdiğini ecdad keşfedip, ezan makamlarını 5 vakte göre tespit etmişler. Misal; Öğlen Ezanı Uşşak Makamından okunur. Dolayısıyla Öğlen civarı Uşşak makamının seslerini ihtiva eden isfahan, Beyâti, Neva karcigar, Beyâtiaraban hatta Kürdilihicazkar vs. Bir sürü makam sayilabilir. Okunabilir.
Şimdi; bu makamlarin tespit edildiğini düşündüğümüz Itri devrinden 1940lara kadar yaşam şeklimiz, insan profilimiz, hayat-memat anlayışımız neredeyse hiç değişmedi. Müzik açısından; saraydan başlayan akımla birlikte yüksek tabakada batı müziğine hayranliklari artsa da, okunan ezanın hangi makam olduğunu ayırt edebilmekten de öte bir bilgi ve görgüye sahiptik. Dolayısıyla okunan makamın tesir edebileceği bir ruh hali hazırda olduğu gibi, hazır durumda bekleyen ruha makamlar da hazır idi.
Bugünki insan profilimiz 100 sene önceki ruhu taşımıyor. Makam nedir? Ruh nedir? Birbiriyle alakası var mıdır?
Bunlar hiç bir şey ifade etmiyor bugünün insanı için.
Günde 8 saat derse giren bir müzik hocası, çalıştırmak zorunda olduğu siradaki makam ne ise vakte uyumuna bakmadan onu çalıştırır. Bir de geçim derdiyle, akşam extra düğün dernek işi de kovalarsa, 12-15 saate de ulaşan bu mesai sonuncunda, hangi vakit hangi makamdır sorusu, müzik kelimesini bile duymak istemezken aklina gelir mi bilmem