Notada nutuk (Üsküplü Şeyh Sırrî Efendi) ve beste (Şeyh Sadeddin Rifâî Efendi) farklı kişilere ait verilmiş. Kesin olmamakla beraber,
şurada güftenin ve bestenin Şeyh Sadeddin Sırrî Efendi'ye ait olduğu belirtilmiş; yukarıdaki iki ismin bileşimi aslında.
Şu makalede de Şeyh Efendinin bestelenen ilahileri içerisinde yer alıyor
Devran bu devran ilahisi. Sanırım yazar da yukarıdaki sayfadan faydalanmış; kaynak belirtilmemiş nedense. Şeyh Efendi'nin musıki ıstılahını saydığı şiirini de zevk ehline arz ederim (kaynak makalede mevcuttur).
Istılâhât-ı Mûsikiyye
Reh-i râstın budur âyîn-i evvel mûsikî ehli
Usûl üzre yola bir pîş-revle ibtidâ eyler
Sürûr-ı aşk ezel bezminde taksîm-i ilâhîdir
Gazel tarzında güftârım o remzi âşikâr eyler
Verir aks-i sadâ her perdeden bir âh-ı cân-gâhım
Hem âheng-i segâhım çârgâha müsteâr eyler
Dügâh-ı şekden geçdim, yegâh-ı vahdeti buldum
Beni ehl-i hakîkat pencgâhımdan ayâr eyler
Bayâtî beyt-i dilde mahşer-i uşşâkı cem' etse
Kopar âhım hüseynîden cihânı zâr zâr eyler
Hicâzkârâne feryâdım hicâzı sûznâk etdi
Zebânım sûz-i dilden dillere âteş nisâr eyler
Aşîrân-ı Acem duysa nevâ-yı âteşînim âh
Emînim Isfahânîler Nihâvende karâr eyler
Perîşân oldu gönlüm kâkül-i beste-nigârımdan
Sabâ devrinde bir fasl-ı ferahnâk intizâr eyler
Ferah-efzâ vü şevk-efzâ olursa sözlerim çok mu?
Muhayyer diler ise şâhnâzı gül-izâr eyler
Dedi üstâd-ı büzürg nağme-i aşka pesendîde
Hezâr-ı tab'ımın elhânı vahy behredâr eyler
Nühüft olmaz evic evcinde mâhûr-ı hümâyûnum
Çıkar bir zemzemem âfâka ebr-i eşk-bâr eyler
Evic-ârâda tâhir meşrebim bir rind-i şeydâyım
Ne dilkeş-hâverânım var havâ-yı karcigâr eyler
Olur rikkat-fezâ-yı merd-i Hak hüzzâm-ı hüzn-âver
Dayanmaz kalb-i nikrîzi hisârı ihtisâr eyler
Budur âdâb-ı mutrib bed' eder devr-i kebîrden dem
Dü-yekden devr eder sâgar dimâğı pür-mesâr eyler
Usûl-bendân-ı bezmin ihtirâmı var makāmâta
Hatâ-yı düm-tekâ hânendegânı şermsâr eyler
Per-efşân fâhtem pervâz eder gāyet hafîf ammâ
Düşer zencîr-i kayda darb-ı fethinden güzâr eyler
Amân ey sofiyânım pek sakîldir çenber-i devrân
Ağır aksak gider bu devr-i Hindî câna kâr eyler
Dokunma sâzıma zinhâr mızrâb-ı taabbüsle
Seni bir sayham ey zâhid o demde târümâr eyler
Budur kānûn-ı Cem çek sîneye sen bir kemân-ebrû
Çıkar dil micmerinden dûdu ûdun intişâr eyler
Dedem cânlar bağışlar nefh edince nây-ı mansûru
Bu savt-ı dil-fezâyı duysa Dâvud iftihâr eyler
Görünmezse def elde def'-i gam mümkün değil dilden
Cihân bezminde erbâb-ı hevâ hep inkisâr eyler
Kalan yok bir nidâdan başka çünkü kubbede bâkî
Bakın bu güfteyi kim erganûnum yâdigâr eyler
Teessürle dü-nîm olmakda bağrım düm-tekâ-tekden
Çekince bir meded hânende yüz bin i'tizâr eyler
Zemîn ağlar, zamân ağlar miyân ağlar figānımla
Garîbim garb u şarkı âh ü zârım gam-güsâr eyler
Semâî şevkle teşnîfe sâ'îdir terennümler
Gezer dillerde destânım, kalenderde karâr eyler
Ele geçmez o dilber koşma bî-hûde a cânım gel
Kaçar durmaz atar mânî cefâyı ihtiyâr eyler
Murakkas bir havâ tutdurdu çeng-i âleme hilkat
Cihân oynar keşâkeş âdemi hayret-şiâr eyler
Nedir bu nakş-ı gûnâgûn dünyâ bestekârında
Birer tavr ile her dem bir girişden başka kâr eyler
Çıkar yüz bin kafâdan dehr içinde tîz ü pesden ses
Birer nağme bulur herkes tesellîye medâr eyler
Sırrî.