Mesajlar
31
Tepki Puanı
42
Notada nutuk (Üsküplü Şeyh Sırrî Efendi) ve beste (Şeyh Sadeddin Rifâî Efendi) farklı kişilere ait verilmiş. Kesin olmamakla beraber, şurada güftenin ve bestenin Şeyh Sadeddin Sırrî Efendi'ye ait olduğu belirtilmiş; yukarıdaki iki ismin bileşimi aslında.

Şu makalede de Şeyh Efendinin bestelenen ilahileri içerisinde yer alıyor Devran bu devran ilahisi. Sanırım yazar da yukarıdaki sayfadan faydalanmış; kaynak belirtilmemiş nedense. Şeyh Efendi'nin musıki ıstılahını saydığı şiirini de zevk ehline arz ederim (kaynak makalede mevcuttur).

Istılâhât-ı Mûsikiyye

Reh-i râstın budur âyîn-i evvel mûsikî ehli
Usûl üzre yola bir pîş-revle ibtidâ eyler

Sürûr-ı aşk ezel bezminde taksîm-i ilâhîdir
Gazel tarzında güftârım o remzi âşikâr eyler

Verir aks-i sadâ her perdeden bir âh-ı cân-gâhım
Hem âheng-i segâhım çârgâha müsteâr eyler

Dügâh-ı şekden geçdim, yegâh-ı vahdeti buldum
Beni ehl-i hakîkat pencgâhımdan ayâr eyler

Bayâtî beyt-i dilde mahşer-i uşşâkı cem' etse
Kopar âhım hüseynîden cihânı zâr zâr eyler

Hicâzkârâne feryâdım hicâzı sûznâk etdi
Zebânım sûz-i dilden dillere âteş nisâr eyler

Aşîrân-ı Acem duysa nevâ-yı âteşînim âh
Emînim Isfahânîler Nihâvende karâr eyler

Perîşân oldu gönlüm kâkül-i beste-nigârımdan
Sabâ devrinde bir fasl-ı ferahnâk intizâr eyler

Ferah-efzâ vü şevk-efzâ olursa sözlerim çok mu?
Muhayyer diler ise şâhnâzı gül-izâr eyler

Dedi üstâd-ı büzürg nağme-i aşka pesendîde
Hezâr-ı tab'ımın elhânı vahy behredâr eyler

Nühüft olmaz evic evcinde mâhûr-ı hümâyûnum
Çıkar bir zemzemem âfâka ebr-i eşk-bâr eyler

Evic-ârâda tâhir meşrebim bir rind-i şeydâyım
Ne dilkeş-hâverânım var havâ-yı karcigâr eyler

Olur rikkat-fezâ-yı merd-i Hak hüzzâm-ı hüzn-âver
Dayanmaz kalb-i nikrîzi hisârı ihtisâr eyler

Budur âdâb-ı mutrib bed' eder devr-i kebîrden dem
Dü-yekden devr eder sâgar dimâğı pür-mesâr eyler

Usûl-bendân-ı bezmin ihtirâmı var makāmâta
Hatâ-yı düm-tekâ hânendegânı şermsâr eyler

Per-efşân fâhtem pervâz eder gāyet hafîf ammâ
Düşer zencîr-i kayda darb-ı fethinden güzâr eyler

Amân ey sofiyânım pek sakîldir çenber-i devrân
Ağır aksak gider bu devr-i Hindî câna kâr eyler

Dokunma sâzıma zinhâr mızrâb-ı taabbüsle
Seni bir sayham ey zâhid o demde târümâr eyler

Budur kānûn-ı Cem çek sîneye sen bir kemân-ebrû
Çıkar dil micmerinden dûdu ûdun intişâr eyler

Dedem cânlar bağışlar nefh edince nây-ı mansûru
Bu savt-ı dil-fezâyı duysa Dâvud iftihâr eyler

Görünmezse def elde def'-i gam mümkün değil dilden
Cihân bezminde erbâb-ı hevâ hep inkisâr eyler

Kalan yok bir nidâdan başka çünkü kubbede bâkî
Bakın bu güfteyi kim erganûnum yâdigâr eyler

Teessürle dü-nîm olmakda bağrım düm-tekâ-tekden
Çekince bir meded hânende yüz bin i'tizâr eyler

Zemîn ağlar, zamân ağlar miyân ağlar figānımla
Garîbim garb u şarkı âh ü zârım gam-güsâr eyler

Semâî şevkle teşnîfe sâ'îdir terennümler
Gezer dillerde destânım, kalenderde karâr eyler

Ele geçmez o dilber koşma bî-hûde a cânım gel
Kaçar durmaz atar mânî cefâyı ihtiyâr eyler

Murakkas bir havâ tutdurdu çeng-i âleme hilkat
Cihân oynar keşâkeş âdemi hayret-şiâr eyler

Nedir bu nakş-ı gûnâgûn dünyâ bestekârında
Birer tavr ile her dem bir girişden başka kâr eyler

Çıkar yüz bin kafâdan dehr içinde tîz ü pesden ses
Birer nağme bulur herkes tesellîye medâr eyler

Sırrî.
 
Mesajlar
31
Tepki Puanı
42
Notada nutuk (Üsküplü Şeyh Sırrî Efendi) ve beste (Şeyh Sadeddin Rifâî Efendi) farklı kişilere ait verilmiş. Kesin olmamakla beraber, şurada güftenin ve bestenin Şeyh Sadeddin Sırrî Efendi'ye ait olduğu belirtilmiş; yukarıdaki iki ismin bileşimi aslında.

Şu makalede de Şeyh Efendinin bestelenen ilahileri içerisinde yer alıyor Devran bu devran ilahisi. Sanırım yazar da yukarıdaki sayfadan faydalanmış; kaynak belirtilmemiş nedense. Şeyh Efendi'nin musıki ıstılahını saydığı şiirini de zevk ehline arz ederim (kaynak makalede mevcuttur).

Istılâhât-ı Mûsikiyye

Reh-i râstın budur âyîn-i evvel mûsikî ehli
Usûl üzre yola bir pîş-revle ibtidâ eyler

Sürûr-ı aşk ezel bezminde taksîm-i ilâhîdir
Gazel tarzında güftârım o remzi âşikâr eyler

Verir aks-i sadâ her perdeden bir âh-ı cân-gâhım
Hem âheng-i segâhım çârgâha müsteâr eyler

Dügâh-ı şekden geçdim, yegâh-ı vahdeti buldum
Beni ehl-i hakîkat pencgâhımdan ayâr eyler

Bayâtî beyt-i dilde mahşer-i uşşâkı cem' etse
Kopar âhım hüseynîden cihânı zâr zâr eyler

Hicâzkârâne feryâdım hicâzı sûznâk etdi
Zebânım sûz-i dilden dillere âteş nisâr eyler

Aşîrân-ı Acem duysa nevâ-yı âteşînim âh
Emînim Isfahânîler Nihâvende karâr eyler

Perîşân oldu gönlüm kâkül-i beste-nigârımdan
Sabâ devrinde bir fasl-ı ferahnâk intizâr eyler

Ferah-efzâ vü şevk-efzâ olursa sözlerim çok mu?
Muhayyer diler ise şâhnâzı gül-izâr eyler

Dedi üstâd-ı büzürg nağme-i aşka pesendîde
Hezâr-ı tab'ımın elhânı vahy behredâr eyler

Nühüft olmaz evic evcinde mâhûr-ı hümâyûnum
Çıkar bir zemzemem âfâka ebr-i eşk-bâr eyler

Evic-ârâda tâhir meşrebim bir rind-i şeydâyım
Ne dilkeş-hâverânım var havâ-yı karcigâr eyler

Olur rikkat-fezâ-yı merd-i Hak hüzzâm-ı hüzn-âver
Dayanmaz kalb-i nikrîzi hisârı ihtisâr eyler

Budur âdâb-ı mutrib bed' eder devr-i kebîrden dem
Dü-yekden devr eder sâgar dimâğı pür-mesâr eyler

Usûl-bendân-ı bezmin ihtirâmı var makāmâta
Hatâ-yı düm-tekâ hânendegânı şermsâr eyler

Per-efşân fâhtem pervâz eder gāyet hafîf ammâ
Düşer zencîr-i kayda darb-ı fethinden güzâr eyler

Amân ey sofiyânım pek sakîldir çenber-i devrân
Ağır aksak gider bu devr-i Hindî câna kâr eyler

Dokunma sâzıma zinhâr mızrâb-ı taabbüsle
Seni bir sayham ey zâhid o demde târümâr eyler

Budur kānûn-ı Cem çek sîneye sen bir kemân-ebrû
Çıkar dil micmerinden dûdu ûdun intişâr eyler

Dedem cânlar bağışlar nefh edince nây-ı mansûru
Bu savt-ı dil-fezâyı duysa Dâvud iftihâr eyler

Görünmezse def elde def'-i gam mümkün değil dilden
Cihân bezminde erbâb-ı hevâ hep inkisâr eyler

Kalan yok bir nidâdan başka çünkü kubbede bâkî
Bakın bu güfteyi kim erganûnum yâdigâr eyler

Teessürle dü-nîm olmakda bağrım düm-tekâ-tekden
Çekince bir meded hânende yüz bin i'tizâr eyler

Zemîn ağlar, zamân ağlar miyân ağlar figānımla
Garîbim garb u şarkı âh ü zârım gam-güsâr eyler

Semâî şevkle teşnîfe sâ'îdir terennümler
Gezer dillerde destânım, kalenderde karâr eyler

Ele geçmez o dilber koşma bî-hûde a cânım gel
Kaçar durmaz atar mânî cefâyı ihtiyâr eyler

Murakkas bir havâ tutdurdu çeng-i âleme hilkat
Cihân oynar keşâkeş âdemi hayret-şiâr eyler

Nedir bu nakş-ı gûnâgûn dünyâ bestekârında
Birer tavr ile her dem bir girişden başka kâr eyler

Çıkar yüz bin kafâdan dehr içinde tîz ü pesden ses
Birer nağme bulur herkes tesellîye medâr eyler

Sırrî.

Şu videoda Şeyh Sadeddin Sırrî Efendi'yi Üsküp'teki tekkesinde görüyoruz:

10:00 Tekkeye giriş.
12:34 Şeyh Sadeddin Sırrı Efendi ilk defa gözüküyor.
15:27 Meydan ve zikir.
15:35 Şeyh Sadeddin Sırrı Efendi meydana giriyor.
 
Üst Alt