Türk müziği eğitimi ve gelecek nesillere aktarımı

Bu ikinci yazımda sizlerle Türk müziği eğitimi ve gelecek nesillere aktarımı konusunda tecrübe ve görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Öncelikle belirtmeliyim ben bu yazıyı yazığım zamanda halen Türk müziği eğitiminin bir standardı var gibi görünse de malesef bulunmamaktadır. Bu da hem öğrencileri hem eğitmenleri hem de icracıları zor duruma düşürmektedir. Bu konuda en çok kullanılan sistem 1930'larda oluşturulan Arel-Ezgi-Uzdilek sistemidir. Bu sistem aşağı yukarı 500 yıllık usta çırak ilişkisiyle nesilden nesile geçen yazılı olmayan (yada kısmı yazılı) bir sistemi batı müziği temelleri üzerinde bir standarda oturtma çalışmasıydı. Epey de iş gördü diyebiliriz fakat 21. yüzyılda insanların sorgulaması bu sistemin yetersizliğini ortaya koydu. Son birkaç yıldır da başta Türk müziği araştırma ve öğretim görevlisi (yazıyı yazdığım dönemde) Sühan İrden, Kağan Ulaş gibi isimler olmak üzere bir grup araştırmacı/müzikolog eski el yazmalarını ve notları inceleyerek eski ustaların bu müziği nasıl aktardığını detaylı bir şekilde gözler önüne serdiler. Bu şekliyle günümüzde kullanılandan daha basit ve kolay anlaşılabilir olduğunu farkettik. Bu arada, ben de makam müziğini her ne kadar konservatuvarda AEU sistemiyle öğrensem de sonrasında ustalarımdan aldığım eğitimin aslında o, eski sisteme dayalı olduğunu farkettim. Eski sistemde öğrenme ve öğretme bir şekilde devam ediyor. Fakat yakın zamana kadar bunu yazıya döken kimse olmamıştı. Sühan İrden yayınladığı çalışmalarla hepimize bu konuda bir kapı almış oldu.

AEU sistemi üzerinden eğitim görmüş biri olarak, okuldayken bu sistemi her ne kadar yalayıp yutmuş olsam da sıra icraya geldiğinde hep birşeylerin eksik kaldığını farkediyordum. Yanımda çalan hiç okul okumamış, nazariyat eğitimi almamış benden genç arkadaşlarımda böyle bir sorun olmuyordu. Zaman içinde farkettim ki AEU sistemi sadece bir temel veriyor bize sonrasını (asıl işi) icra ederek, ustalarla çalarak, bazen sohbet ederek, bazen de azarlanarak :) öğrenmek daha kalıcı ve doğru bir yöntemmiş, eskilerin yaptığı gibi. Açıkçası, eğitim verdiğim ilk 10 yılımda ben de öğrencilerime veya bana birşey soranlara hep Dörtlü-Beşli, TKST, SAS, TBTT gibi makamların formülleri olduğunu vs söyleyip tamamen teorik hiçbirinin anlamadığı matematiksel işlemleri anlattım. Sonraları farkettim ki bu sistem insanların kafasını çok karıştırıyor ve insanlar bu müziği öğrenmeyi ve icra etmeyi gözlerinde büyütüyor, korkuyorlar. Bir de benim sonradan yani uygulama yönüyle öğrendiğim şekilde basit melodilerle öğretmek geldi aklıma. Bunu uyguladığımda daha faydalı olduğunu, insanların çok daha basit bir şekilde algıladığını farkettim.

Londra'ya taşındıktan sonra da bu iki sistemi Türk olmayan ve daha önce Türk müziği dinlememiş veya çok çok az dinlemiş kişilere anlatmaya çalıştım. Batı müziği gibi anlatmaya çalıştığımda bana "sen ne anlatıyorsun bu sistem böyle değil ki", bu nasıl bir sistem, tutarsızlık var, biz nasıl anlayacağız hangi sesin 1 koma hangisinin 2 koma çalınacağını" gibi haklı sorular sordular. Sonrasında eski sistemle(aşağıda açıklayacağım) anlattığımda evet bu daha mantıklı dediler. Böyle olunca "bu müziğin kendine ait bir sistemi var, bunu batı müziği yapısı gibi düşünmemeliyiz, ayrı bir yapı olarak düşünmeliyiz" minvalinde geri dönüşler aldım. Bu deneyimi Cambridge Üniversitesi müzik bölümde düzenlediğim 3 atölye çalışmasında da katılımcılarla konuşup tecrübe etme imkanım oldu. Sonuç olarak; Makam müziğini kendi yapısı içinde ve kendi geleneğiyle anlatmak, aktarmak daha doğru bir yaklaşık oluyor.

Gelelim eski sistem nedir sorusuna. Bazılarınız belki biliyordur fakat bilmeyenlere kısaca açıklayayım. Bu arada, makamlar hakkında daha fazla detay merak edenler Türkçe videolar için Youtube kanalımı, İngilizce videolar için de superpeer.com/bahayetkin adresinden eğitim kanalımı takip edebilirler.

Eski sistemde mantık aslında çok basit, elimizde Yegah'tan(Re'den) Tiz Hüseyni'ye (Mi'ye) kadar 2 oktavlık bir dizi var. Bu dizinin seslerini diyez ve bemollerle farklılaştırıp belli başlı ana diziler oluşturuyoruz. Bu ana dizilere de perde sistemleri demiş eskiler. Bütün makamları ve birbirleriyle olan ilişkilerini bu perde sistemleri üzerinden açıklayabiliyoruz. Bu şekilde ilgili makamları da otomatik olarak görmüş ve öğrenmiş oluyoruz. Geçki diye tabir ettiğimiz ve herkesi korkutan konu bir anda çok basit bir hal almaya başlıyor.

Hemen bir örnek vereyim; ana seslerimiz Rast perde sistemi sesleri olsun(Sühan İrden'in Türk müziğinde düzen, perde, makam, terkip uygulamaları kitabından diğer dizilere de bakabilirsiniz). Bu dizi üzerinde Aşiran ve Neva perdeleri aralığında Rast perdesi odaklı bir melodik cümle kurup diğer hiçbir notada durmadan Rast perdesinde durursanız/karar ederseniz yaptığınız bu melodinin ismi Rast olacaktır. Aynı aralıkta dolaşıp Segah perdesi(1 koma) yerine Uşşak perdesi (2 koma) kullanarak Dügah perdesinde kalırsanız da yaptığınız melodinin adı Uşşak olacaktır. Bu iki makamında kendi yapılarını gösterdikten sonra ilk geçkileri Neva perdesine yani Neva makamına olacaktır. Melodik cümlelerimizin odağını, karar sesini bu perdeye taşıyınca artık Neva makamında melodiler yapıyor olacağız. Neva makamında Fa naturel(Acem) de çalınabilir Fa diyez(Evç) de çalınabilir. Bunu bir çok Rast, Uşşak ve Neva eserde de göreceksiniz. Bu aynı zamanda Rast içinde Uşşak, Uşşak içinde Rast yapılabileceğini de gösterir. Böyle bağlantılar kurdukça bu müziği öğrenmemiz, beste çalışmaları yapmamız ve bu müziği batı müziği ezgilerinin içinde yer vermemiz daha da kolaylaşır.

Son zamanlarda Türk müziğini teorik olarak ele alırken batı müziği yapısı ile mi yoksa makam müziğinin yüzyıllardır süre gelen eğitim yapısıyla mı ele almak gerektiği çok tartışılıyor. Bence bu müziği kendi düzeniyle açıklamak ve öğretmek daha doğru olacaktır. Çünkü bu bir kültür ve gelenek. Bizler bir dili nasıl o kültürün bir parçası olarak görüp öğreniyorsak bu da müzik dili. Her ülkenin veya bölgenin müzik kültürünü aynı şekilde açıklayamayız. Örnekleri çok, Flamenko, Hint Raga, Çin yerel müzikleri vs. Bu müziklerin hepsi bir şekilde batı müziği notasyonunu ve teorik bilgisini bazı şeyleri açıklama için kullanıyor fakat tamamen batı müziği üzerine kurulu bir düzenleri yok. Otantik ve geleneksel yöntemlerle öğretmeye devam ediyorlar. Bizlerin de makam müziğini bu doğrultuda geliştirip yeni yöntemler bulup, insanların bu müziği dinlemelerini, faydalanmalarını ve sanatçıların da kendi müzikleri içinde kullanmalarını sağlamayalıyız diye düşünüyorum.

Ben uyguladığım sistemi basitçe şöyle açıklayabilirim; makamların herbirini kendi karakteristik yapıları ve örnek cümleleriyle anlatıyor, anlatıklarımı da birkaç eser icra ederek uygulamasını da gösteriyorum, bir başka deyişle meşk sistemine dayalı öğretiyorum. Bunu yaparken de 1930'lardan bu yana Arel-Ezgi-Üzdilek sistemi olarak adlandırılan sistemden ve batı müziği sisteminden destek alarak otantik eğitim sisteminindeki isim ve anlatımlara da bağlı kalarak anlatıp aktarırsak karşıdaki kişi hangi müzik disiplininden veya kültüründen gelirse gelsin konuyu algılaması daha hızlı oluyor ve olacak. Bunu yaklaşık 100 kişide deneyimledim ve çok kısa bir sürede makam müziğine bakışları değişti ve makamları algılamaları ve tanımlamaları gelişti. Bu konuda hazırladığım makam müziği eğitim video serimin Türkçe versiyonlarını Youtube kanalımda İngilizce versiyonlarını da superpeer.com/bahayetkin adresinde bulabilirsiniz.

Günümüzde daha çok mikrotonal müzik adıyla anılan müzik türleri gittikçe artmaya başladı. Avustralyalı grup King Wizard Gizard'ın yaptığı müzik dünya çapında beğeni kazandı. Tolgahan Çoğulu'nun icadı mikrotonal ve ayarlanabilir mikrotonal gitarlar da dünya çapında ses getirdi. Bu sayede de epey insan böyle bir müzikten haberdar oldu. Dünyanın en önemli caz festivallerinde çalan Ortadoğu kökenli İbrahim Maalouf, Dhafer Youssef, Anour Brahem gibi isimler batı müziği veya jazz kökenli bestelerine veya müziklerine küçük makamsal/microtonal dokunuşlarla insanları büyülüyorlar. Tabiki yıllardır birçok festivallerde, özel organizasyonlarda vs bu müziği icra eden kültür bakanlığı sanatçıları, ve İstanbul Sazendeleri gibi grupları da bir çok ülkede beğeni kazanıp izleyicileri etkilemektedir.

Burada hemen bir sorum olacak sizlere! Peki, dünya çapında bir çok isim bu müziği kullanıp dünya çapında bir isim yaparken ve müzikleriyle dinleyicilerini büyülerken Türkiye'de veya makam müziğinin icra edildiği ülkelerden neden 3-4 kişi veya grubun haricinde kimse dünya çapında ses getirecek birşeyler yapamıyor??? Bu, üzerine düşünülmesi hatta araştırmalar yapılması gereken bir konu bence. Benim görüşüm ise; eksik eğitim, vizyon eksikliği ve pazarlama bilgisi eksikliğinden kaynaklanıyor.

Dünyada ve Türkiye'de makamsal müziği ağır bulan insanlar aynı elementleri kullanan Avrupalı veya Amerikalı bir grubun müziğine bayılabiliyor. "Neden" diye sormak gerekiyor…

Saygılarımla

Baha Yetkin

Asıl Kaynak

  • Baha Yetkin
  • Baha Yetkin
Yazar Hakkında
Baha Yetkin
Türk ud sanatçısı ve besteci Baha Yetkin, iki kıtanın buluşma noktası, Avrupa ve Orta Doğu müzik kültürlerinin verimli buluşma noktası İstanbul'da büyüdü. Böylece, hem İstanbul müziğini hem de Ortadoğu müziğini kucaklayan çok özgün bir sanatsal üslubu şekillendirmeyi başarmış olması şaşırtıcı değil; bunun karşılığında Mustafa Keser, Zeki Çetin, İnci Çayırlı, Melihat Gülses, Petros Klampanis, Michalis Kouloumis gibi Türk ve Avrupalı müzik ustalarıyla verimli işbirliklerinin önünü açtı.

Yetkin, İspanya'da flamenko çalmak ve Royal Albert Hall'da solo resital vermek üzere davet edilen ilk Türk ud sanatçısı olarak da dikkatleri üzerine çekti. Ayrıca Cemal Reşit Rey Konser Salonu(TR), Zorlu Performans Sanatları Merkezi(TR), Angora Theatre(ES),Union Halle gibi Türkiye'nin, Avrupa'nın ve İngiltere'nin önde gelen konser mekanlarında gerçekleşen bu mihenk taşı etkinliklerin öncesinde ve sonrasında performanslar gerçekleştirilmiştir. (GER), RAH(İngiltere), Asia House(İngiltere), RAS(İngiltere), Swan Theatre(İngiltere), Vortex(İngiltere), Green Note(İngiltere), daha pek çoğu. Almeria'da Alamar World Music Fest, İstanbul'da Yeldeğirmeni Bahar Caz Festivali ve Londra'da Rebetiko Karnavalı gibi festivallerde sahne aldı. Royal Shakespeare Company'de sahne aldı. Ayrıca İstanbul, Londra, Cambridge ve Madrid'de Ud ve Makam Müziği atölyeleri yaptı. Son atölye çalışmalarını Şubat 2022'de Cambridge Üniversitesi'nde gerçekleştirdi. Youtube kanalında ve Superpeer kanalında Osmanlı müziği makamlarını anlatan videolar çekiyor. 2022'de Londra'da Donmar Warehouse Tiyatrosunda bir Broadway müzikali olan "The Band's Visit"te ud sanatçısı ve aktör olarak yer aldı.

İlk teklisi "Emperian" ve ilk albümü "İnci" 2019'da, ikinci ve üçüncü teklisi "Shine Again" ve "Tears of the Pearl" 2020'de çıktı. Son albümü "The Turkish Ud" 2021'de çıktı. ARC Music/Naxos World imzalı. Tüm dijital platformlarda. Son olarak Haziran 2022'de ilk kitabı Türk Ud Method Vol.1'i yayınladı. Bandcamp sayfasında basılı kopyası, Superpeer, Apple store ve Google store'da dijital versiyonları mevcut. Amazon'dan da sipariş verilebilir. İngiltere'de ve çevrimiçi platformlarda performans sergilemeye ve öğretmenlik yapmaya devam ediyor.

Diğerleri: Köşe Yazıları

FERİT TAN (1096-1991) Atatürk'ün yanında ve TRT'de Hanende, Opera' da Müdür. Diğer musiki büyüklerim gibi, Ferit Tan'ı da Hocam Cahit Gözkân'ın musiki meşk ve meclislerinde tanıdım. Kendisi benden elli kusur yaş büyük ve iki kuşak öncenin musiki insanı olmasına rağmen, herkes gibi ben de O'na...
İlk olarak Şakir Ağa'dan meşk etmiştir. Daha sonra Hamâmîzâde İsmail Dede Efendi'yle derslerine devam etmiştir. Tarz-ı Nevin makamını terkip etmiştir. Ayin, beste, semai, şarkı ve köçekçe formlarında seksenin üzerinde bestesi vardır. Bunlardan 66 tanesi şarkı formunda bestelenmiştir...
Üniversite Korosu ve Süheyla Altmışdört Kültürümüze hizmet edenlere bir vefâ nişânesi olarak armağanlar verilir. Mûsıkîmiz de kültürümüzün içinde olduğundan, mûsıkî bahsinde kimlere üstün hizmet armağanı verilir sualimin, zihnimdeki liste başlarında hep Süheyla Hoca gelir. Neden mi? Millî...
Tanburi Fahrettin Çimenli Fahrettin Çimenli'yi 1979 yılında talebesi olduğum ve ilk seneden itibaren, yirmi yıl süreyle, hususi ve umumi musiki meşklerine katıldığım, Hocam Cahit Gözkan'ın(1909-1999) önceleri Salı, sonraları Cuma akşamları icra edilen musiki toplantılarında tanıdım. Bizden...
İlk olarak Şakir Ağa'dan meşk etmiştir. Daha sonra Hamâmîzâde İsmail Dede Efendi'yle derslerine devam etmiştir. Tarz-ı Nevin makamını terkip etmiştir. Ayin, beste, semai, şarkı ve köçekçe formlarında seksenin üzerinde bestesi vardır. Bunlardan 66 tanesi şarkı formunda bestelenmiştir...

Daha Fazlası: Baha Yetkin

Baha Yetkin
Görünüm
1799
Tepki Puanı
3
Merhaba, Ben ud sanatçısı, besteci ve eğitmen Baha YETKİN. 2000 yılından bu yana müzik camiasının içinde bilfiil yer alan bir sanatçı ve eğitmen olarak tecrübelerim sonucunda edindiğim bilgi ve izlenimleri yazıya dökerek müzikle ilgilenenlere ve müzikte kariyer yapmak isteyenlere bir nebze de...
Sohbete katıl

Yazı Ayrıntısı

Yazar
Baha Yetkin
Görünüm
6
Son güncelleme

Bunu Paylaş

Üst Alt