Ben de kendi perspektifimi buraya yazayım, şair ve besteci arasındaki ahenk konusunda konuyu çok daha iyi bilen biri varken ben çok konuya girmeyeyim. Diğer soruları ise ilk konuda cevaplayıp, öneriler yaparım.
Yani çok basitçe söyleyeyim, "hazır müziğe konmuşuz" olayı yanlıştır, çünkü bu mantıklı bir bakış açısı değildir. Türklerin yaptıkları müzik başka kültürlerden çıkmış teorik altyapıları, enstrümanları, formları almış olsa da, "hazır müziğe konmak" nedir ki? Eğer teorik altyapı her şeyse o zaman Bach'ın, Mozart'ın müziği de Antik Roma'dan kalma kilise müziğine "hazır müziğe konmak" mı oluyor? Teorik altyapı, enstrümanlar başka bir yerden gelse de Itrî veya Dede Efendi'nin eserleri, kendi yaşadıkları coğrafyanın, kültürün beğenilerini yansıtmıyor mu diye sormak lâzım. Onu geçtim, kullanılan terminoloji gereği, Türk müziği, ya da Feldman'ın terimiyle "Osmanlı Yeni Sentez Devri", teorik altyapısını İslam dünyasını etkileyen önceki "sentez" olan, bazen Sistemci Devir diye adlandırıldığını duyduğum (bu sınıflandırma ne kadar belgelere dayalıdır o sıkıntı) müzik döneminden getirmiştir. Bizans müziği ise 1500'lere kadarki Batı müziği gibi ağırlıklı olarak modaldir, makam sistemi gibi musıkî kompleksleri içeren, seyir, tavır gibi durumları etkileyen durumlar mod, yani echos/ikhos'a hep ikincildir. Tabii ki de bu birbirlerinden etkilenmelerini engellemez.
Şöyle bir durum vardır zâten, sınıflandırma hep ideolojiktir. Batı müziğine bu adı vermek de ideolojiktir, çünkü Batı'nın sınırı belli değildir. Ben yine de, en azından Avrasya'daki müzikleri sınıflandırırken melodik materyali nasıl sınıflandırdıklarına bakmayı tercih ederim. Bu konuda daha detaylı konuşabilirim bir ara, ancak şu an sadece size Owen Wright ve Walter Feldman'ı önermekle yetineceğim, her söylediklerine katılmasam da aşağı yukarı bir tarihleme oluşturabilmişlerdir; Feldman'dan da iki makale yükleyerek bununla birlikte bir özet çıkarmaya çalışacağım.
(Son bölümü sildim, yazdığım fazla iddialıydı.)