- Mesajlar
- 6
- Tepki Puanı
- 2
Kaydın Adı:
Kayıtta Yer Alan(lar):
Kayıt Linki:
Bestekâr:
Güfte:
Kaynak:
Diğer Bilgiler:
Tarif Formu
Kayıtta Yer Alan(lar):
Tarifhanlar: Ahmet NAZLI, Kamil BÜYÜKER, Muhammed DOĞAN, Halil İbrahim GÜNEŞER, Ali AKKAN, Mehmet ÇELİK, Fatih CANKURTARAN.
Kayıt Linki:
Bestekâr:
Hafız Fatih KOCA
Güfte:
BAHR-İ EVVEL
Orta boylu ahsen idi kâmeti
Ne katı ebyâz ne esmerdi katı
Ne kıvırcık ne saçı uzun idi
Cismi ahsen hey’eti mevzun idi
Hiç sinek konmazdı derler yüzüne
Gölgesi düşmezdi yerler yüzüne
Kim ki baksa yüzüne hayran idi
Sanki yüzünde güneş seyran idi
Zîrâ nûrun önü ardı bir olur
İçi dışı sâhibü’t-tedbîr olur
Onun için uyusa gözü onun
Uyumazdı gönlü der özü onun
Onun için arşa ferşe zeyn idi
Onun için Seyyidü’l-kevneyn idi
BAHR-İ SANİ
Hem mübarek başı idi müstedir
Cebhesinin sathı idi müstenîr
Gözleri de’ca idi a’lâ nazar
Sürmeliydi ince mâ zâga’l-basar
Her gece sürme çekerdi gözüne
Yattığı vakt resm idi kendüzine
Kirpiği uzun kaşı esna idi
Kâbe kavseyn idi ev ednâ idi
Kara idi hem sakalı sık idi
Sanasın boynı gümüş ibrîk idi
BAHR-İ SALİS
Parmağı uzun idi hem çün kalem
Ne kadar vasf eylesem âciz kalam
Ayası yassı idi yumşak harîr
İlle yapışmazdı dîbâc u serîr
Sadrı vâsi’di berâber batnına
Kim ne bilûr zâhiri ne batnı ne
Var idi göğsünde biraz ince kıl
Bir kılı kırk yâr ve kâli ince kıl
İki çigninde biraz kıl var idi
İçi dışı dopdolu envâr idi
Hem yağırnında celâdet hâtemi
Var idi derler risâlet hâtemi
Var idi keklik yumurtasınca ol
Günden ezhardı risâletde resul
BAHR-İ RABİ
Terlese dürler dökerdi taneler
Müşgden eltâf idi ol dürdâneler
Ökçesinde az idi Iahmi onun
Mu’tedildi lahm ile şahmı onun
Yürüse kuvvetli yürürdi katı
Ansuzun gören alırdı heybeti
Kim otursa meclisinde bir nefes
Gitmeğe etmezdi ömrünce heves
Söylese gayet belîğ idti fasîh
Sözine susuz idi Hızr u Mesîh
Hulle-i hamrâ giyerdi gâh gâh
Cübbe-i hadrâ giyerdi gâh gâh
DUA
Dîvânında eli bağlı kulundur yâ Rasûlallâh
Yazıcıoğluna eyle şefâat ola kim dilşâd
Orta boylu ahsen idi kâmeti
Ne katı ebyâz ne esmerdi katı
Ne kıvırcık ne saçı uzun idi
Cismi ahsen hey’eti mevzun idi
Hiç sinek konmazdı derler yüzüne
Gölgesi düşmezdi yerler yüzüne
Kim ki baksa yüzüne hayran idi
Sanki yüzünde güneş seyran idi
Zîrâ nûrun önü ardı bir olur
İçi dışı sâhibü’t-tedbîr olur
Onun için uyusa gözü onun
Uyumazdı gönlü der özü onun
Onun için arşa ferşe zeyn idi
Onun için Seyyidü’l-kevneyn idi
BAHR-İ SANİ
Hem mübarek başı idi müstedir
Cebhesinin sathı idi müstenîr
Gözleri de’ca idi a’lâ nazar
Sürmeliydi ince mâ zâga’l-basar
Her gece sürme çekerdi gözüne
Yattığı vakt resm idi kendüzine
Kirpiği uzun kaşı esna idi
Kâbe kavseyn idi ev ednâ idi
Kara idi hem sakalı sık idi
Sanasın boynı gümüş ibrîk idi
BAHR-İ SALİS
Parmağı uzun idi hem çün kalem
Ne kadar vasf eylesem âciz kalam
Ayası yassı idi yumşak harîr
İlle yapışmazdı dîbâc u serîr
Sadrı vâsi’di berâber batnına
Kim ne bilûr zâhiri ne batnı ne
Var idi göğsünde biraz ince kıl
Bir kılı kırk yâr ve kâli ince kıl
İki çigninde biraz kıl var idi
İçi dışı dopdolu envâr idi
Hem yağırnında celâdet hâtemi
Var idi derler risâlet hâtemi
Var idi keklik yumurtasınca ol
Günden ezhardı risâletde resul
BAHR-İ RABİ
Terlese dürler dökerdi taneler
Müşgden eltâf idi ol dürdâneler
Ökçesinde az idi Iahmi onun
Mu’tedildi lahm ile şahmı onun
Yürüse kuvvetli yürürdi katı
Ansuzun gören alırdı heybeti
Kim otursa meclisinde bir nefes
Gitmeğe etmezdi ömrünce heves
Söylese gayet belîğ idti fasîh
Sözine susuz idi Hızr u Mesîh
Hulle-i hamrâ giyerdi gâh gâh
Cübbe-i hadrâ giyerdi gâh gâh
DUA
Dîvânında eli bağlı kulundur yâ Rasûlallâh
Yazıcıoğluna eyle şefâat ola kim dilşâd
Kaynak:
Diğer Bilgiler:
Malumunuz olduğu üzere musikimiz iki başlığa ayrılmıştır: Dînî Mûsikî ve Lâ Dînî Mûsikî. Dînî Mûsikîmiz de kendi içerisinde icrâ edildiği mekâna göre yine ikiye ayrılmaktadır: Câmi Mûsikîsi ve Tekke Mûsikîsi. Câmi Mûsikîsi Ezan, Kamet, Salâ, Tesbih, Temcid, Mevlid gibi formları ihtiva ederken Tekke Mûsikîsi ise İlahi, Nefes, Şuğul, Tarif, Âyin gibi formları ihtiva eder.
Hadis kitaplarında Hz. Ali (k.v) efendimizden rivayet edilen, Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in şemâil-i şerifinin anlatıldığı bir metin bulunmaktadır. Asırlardır hattatlarımız Hilye-i Şerif olarak bu metni yazarlar. Mensur haldeki bu metin, Yazıcıoğlu Mehmed Efendi tarafından "Fâilâtün Fâilatün Fâilün" vezninde manzum hale getirilmiştir. İşte bu haliyle Tekke Mûsikîmizin formlarından biri olan Tarif, Hz. Peygamber (s.a.v)in şemâil-i şerîfini anlatan bir eserdir.
Tarif, bir Âşirhân tarafından Eûzü Besmele çekilip bir aşır okunmasıyla başlar. Kıraati bir Duâhân'ın okuyacağı Gülbânk takip eder. Gülbânk'tan sonra Târifhânlardan biri Eûzü Besmele çekip Enbiyâ Sûresi 107. âyeti okur. Âyetin ardından aynı kişi ya da bir başka kişi Hz. Ali (k.v)'den rivayet olunan Tarif rivayetini okur. Dört bahirden (bölümden) oluşan bu eserin Bahr-i Evveli (Birinci Bölüm) Sabâ, Bahr-i Sânîsi (İkinci Bölüm) Uşşak, Bahr-i Sâlisi (Üçüncü Bölüm) Rast ve Bahr-i Râbi'si (Dördüncü Bölüm) Hicaz makamlarındadır. Her bahirden sonra o makamla bestelenmiş olan Salât-ı Ümmiye okunur. Dördüncü bahirden sonra son olarak bir de Duâ bölümü vardır. Hicaz makamında irticâlî okunan Duâ bölümünden sonra Fâtiha çekilir ve Târif kıraati tamam olmuş olur. Târif okuyan kişiye Târifhân ya Muarrif denir.
Mûsikî tarihimizde bazı mühim besteler nota sisteminin Türk Müziğinde geç kabul görmesi, meşk sisteminin semâî usul devam etmesi ya da bazı bestelerin çok zor olması, nadiren icra edilmesi gibi pek çok sebeplerle günümüze ulaşamamıştır. Bu duruma verilebilecek en önemli örnek Kutbu'n Nâyî Osman Dede'nin Miraciyye'sinin Nevâ bahridir. Bu bahir maalesef günümüze ulaşamamıştır. Târif formunun asıl bestesi de bu gibi sebeplerden günümüze ulaşamamıştır. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden Prof. Dr. Fatih KOCA tarafından tekrar aslına uygun olarak bestelenen Târif, bizlerin zevkine sunulmuştur.
Hadis kitaplarında Hz. Ali (k.v) efendimizden rivayet edilen, Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in şemâil-i şerifinin anlatıldığı bir metin bulunmaktadır. Asırlardır hattatlarımız Hilye-i Şerif olarak bu metni yazarlar. Mensur haldeki bu metin, Yazıcıoğlu Mehmed Efendi tarafından "Fâilâtün Fâilatün Fâilün" vezninde manzum hale getirilmiştir. İşte bu haliyle Tekke Mûsikîmizin formlarından biri olan Tarif, Hz. Peygamber (s.a.v)in şemâil-i şerîfini anlatan bir eserdir.
Tarif, bir Âşirhân tarafından Eûzü Besmele çekilip bir aşır okunmasıyla başlar. Kıraati bir Duâhân'ın okuyacağı Gülbânk takip eder. Gülbânk'tan sonra Târifhânlardan biri Eûzü Besmele çekip Enbiyâ Sûresi 107. âyeti okur. Âyetin ardından aynı kişi ya da bir başka kişi Hz. Ali (k.v)'den rivayet olunan Tarif rivayetini okur. Dört bahirden (bölümden) oluşan bu eserin Bahr-i Evveli (Birinci Bölüm) Sabâ, Bahr-i Sânîsi (İkinci Bölüm) Uşşak, Bahr-i Sâlisi (Üçüncü Bölüm) Rast ve Bahr-i Râbi'si (Dördüncü Bölüm) Hicaz makamlarındadır. Her bahirden sonra o makamla bestelenmiş olan Salât-ı Ümmiye okunur. Dördüncü bahirden sonra son olarak bir de Duâ bölümü vardır. Hicaz makamında irticâlî okunan Duâ bölümünden sonra Fâtiha çekilir ve Târif kıraati tamam olmuş olur. Târif okuyan kişiye Târifhân ya Muarrif denir.
Mûsikî tarihimizde bazı mühim besteler nota sisteminin Türk Müziğinde geç kabul görmesi, meşk sisteminin semâî usul devam etmesi ya da bazı bestelerin çok zor olması, nadiren icra edilmesi gibi pek çok sebeplerle günümüze ulaşamamıştır. Bu duruma verilebilecek en önemli örnek Kutbu'n Nâyî Osman Dede'nin Miraciyye'sinin Nevâ bahridir. Bu bahir maalesef günümüze ulaşamamıştır. Târif formunun asıl bestesi de bu gibi sebeplerden günümüze ulaşamamıştır. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden Prof. Dr. Fatih KOCA tarafından tekrar aslına uygun olarak bestelenen Târif, bizlerin zevkine sunulmuştur.