Bestekâr
Murat Ağa (Şeştari)
Güfte Sâhibi
Hâcû-yi Kirmânî
Makam
Buselik
Form
Nakış
Usûl
Muhammes
Kaynak
Sanat Müziği Notaları
Nota Yazarı
Alaeddin Yavaşça, Ferit Sıdal, Halil Can

Makam

DîvânMakam Robotu
Mesajlar
45071
Tepki Puanı
484
Eser:
Sünbül-i siyeh ber-semen mezen

Bestekâr:

Güfte Sâhibi:

Makam:

Form:
Nakış

Usûl:

Güfte:
-

Kaynak:

Diğer Bilgiler:
Arşiv No: 10312 -
v2 | Nota Yazarı: Halil Can
v3 | Nota Yazarı: Ferit Sıdal
v4 | Nota Yazarı: Alaeddin Yavaşça
Efendim bu güfte Hâcû-yi Kirmânî'ye aittir. Eski kaynaklarımızda hep Hüseyin Baykara'ya ait olarak gösterilmesi bir zuhûl eseridir.
 

Bütün Ekli Dosyaları İndir

Moderatörün son düzenlenenleri:
Mesajlar
202
Tepki Puanı
318
Benim de bu eserle ilgili bir şey dikkatimi çekti, onu söyleyeyim. En azından nota yoğunluğu, usûl-melodi-güfte ilişkisi, ve melodik tavır açısından MSS'deki nakışlarla büyük bir benzerlik var bu eserde. Yâni en azından saz eserlerinde ve bazı semaîlerde gördüğümüz, yüzyıllar içinde oluşmuş ciddi tavırsal farklılıklar yerine süsleme farkları vb. görüyoruz. Bu eseri MSS'de aynı usûldeki Uşşak Nakş ile yan yana getirdiğimizde de bu benzerlikler daha da belli oluyor.
Bu Ali Ufkî'nin notalarının icrâya büyük bir ölçüde benzediğini düşündürmek dışında, eserin günümüze çok değişmeden (ve bir Nakış olarak, kendine özgü tavrını koruyarak) geldiği izlenimini veriyor diye düşünüyorum (olan değişikliğin çoğunlukla Buselik makamının kullanımı, ya da eklenen bazı süslemelerle ilgili olması lâzım herhâlde). Bu da Ali Ufkî'nin notaya almadığı kâr türündeki eserlerin eski bir tavra görece olarak yakın bir şekilde gelebilme ihtimalini de düşündürüyor aslında.
 
Son düzenleme:
Mesajlar
200
Tepki Puanı
315
İçindeki bazı yerler “dü-çeşmimden” şarkısıyla bazı yerler de acem-buselik “ah elveda” ramazan ilahisiyle birebir aynı. Tarihlendirme için belki bir ipucu olabilir. 19.yya benziyor naçizane fikrim. Acaba kaynak nota nereden?
 
Mesajlar
202
Tepki Puanı
318
İçindeki bazı yerler “dü-çeşmimden” şarkısıyla bazı yerler de acem-buselik “ah elveda” ramazan ilahisiyle birebir aynı. Tarihlendirme için belki bir ipucu olabilir. 19.yya benziyor naçizane fikrim. Acaba kaynak nota nereden?
Ben bestekâr atfına bakarak eserin 17. yüzyıl olduğunu varsayıp bu yorumu yapmıştım aslında. Sonuçta 18. yüzyıl sonrasında bu tarz nakış besteleyen pek kalmadığı söylenir, zâten bu eserlerin günümüzde hep kârçe ya da beste olarak adlandırılmasının sebebi de o olması lâzım. Tavra bakınca da aslında çok yeni bir eser gibi gelmedi bana, ancak sözlü eserlerde bu konuda yeterince tecrübeli değilim, net bir yorum yapmak istemem. Tabii sizin söylediğiniz doğru ise bestekâr yanlış da olabilir, ezgi gerçekten Hisarbuselik şarkıdan veyâ ah elvedâ'dan alınmış ise.

İlk kaynağın ne olduğunu bilmemekle birlikte bu notaların tek bir kaynaktan çıkmadığını, kendi başlarına standardize edilmiş iki ayrı kaynaktan geldiğini söylemek için yeterli bilgimiz var diye düşünüyorum. v1, v3, v4 aslında bir kaynak, v2 de başka bir kaynak olacak şekilde. Sâdece çarpma farklılıklarıyla bu yorumu yapmak zor olurdu ancak v2'deki atıf ve özellikle form farklılıkları bunu çok daha mantıklı bir açıklama yapıyor. Hattâ ayrı meşk silsileleri bile olabilir, ancak onun için daha fazla bilgiye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
 
Son düzenleme:
Mesajlar
1178
Tepki Puanı
1766
Yaş
33
Bu
Benim de bu eserle ilgili bir şey dikkatimi çekti, onu söyleyeyim. En azından nota yoğunluğu, usûl-melodi-güfte ilişkisi, ve melodik tavır açısından MSS'deki nakışlarla büyük bir benzerlik var bu eserde. Yâni en azından saz eserlerinde ve bazı semaîlerde gördüğümüz, yüzyıllar içinde oluşmuş ciddi tavırsal farklılıklar yerine süsleme farkları vb. görüyoruz. Bu eseri MSS'de aynı usûldeki Uşşak Nakş ile yan yana getirdiğimizde de bu benzerlikler daha da belli oluyor.
Bu Ali Ufkî'nin notalarının icrâya büyük bir ölçüde benzediğini düşündürmek dışında, eserin günümüze çok değişmeden (ve bir Nakış olarak, kendine özgü tavrını koruyarak) geldiği izlenimini veriyor diye düşünüyorum (olan değişikliğin çoğunlukla Buselik makamının kullanımı, ya da eklenen bazı süslemelerle ilgili olması lâzım herhâlde). Bu da Ali Ufkî'nin notaya almadığı kâr türündeki eserlerin eski bir tavra görece olarak yakın bir şekilde gelebilme ihtimalini de düşündürüyor aslında.
Bu yaklaşımınızı isabetli buluyorum dostum. Bu konu derinlemesine incelenmeli.
 
Mesajlar
1178
Tepki Puanı
1766
Yaş
33
Ben bestekâr atfına bakarak eserin 17. yüzyıl olduğunu varsayıp bu yorumu yapmıştım aslında. Sonuçta 18. yüzyıl sonrasında bu tarz nakış besteleyen pek kalmadığı söylenir, zâten bu eserlerin günümüzde hep kârçe ya da beste olarak adlandırılmasının sebebi de o olması lâzım. Tavra bakınca da aslında çok yeni bir eser gibi gelmedi bana, ancak sözlü eserlerde bu konuda yeterince tecrübeli değilim, net bir yorum yapmak istemem. Tabii sizin söylediğiniz doğru ise bestekâr yanlış da olabilir, ezgi gerçekten Hisarbuselik şarkıdan veyâ ah elvedâ'dan alınmış ise.

İlk kaynağın ne olduğunu bilmemekle birlikte bu notaların tek bir kaynaktan çıkmadığını, kendi başlarına standardize edilmiş iki ayrı kaynaktan geldiğini söylemek için yeterli bilgimiz var diye düşünüyorum. v1, v3, v4 aslında bir kaynak, v2 de başka bir kaynak olacak şekilde. Sâdece çarpma farklılıklarıyla bu yorumu yapmak zor olurdu ancak v2'deki atıf ve özellikle form farklılıkları bunu çok daha mantıklı bir açıklama yapıyor. Hattâ ayrı meşk silsileleri bile olabilir, ancak onun için daha fazla bilgiye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Bestekar doğru, yani sonradan bestelenmiş eserlerin bu esere benzemesi neden ilginç bir veri olsun? Önce bestlenenden etkilenmişlerdir, ne olacak..Bu kadar ayrıntılı gözlem yapmak zaten mümkün değil. Hepsinin notası muahhar kaynakalardan alınma.
 
Mesajlar
202
Tepki Puanı
318
Bu kadar ayrıntılı gözlem yapmak zaten mümkün değil. Hepsinin notası muahhar kaynakalardan alınma.
Efendim, eserin iki ayrı kaynaktan gelmiş olma yorumunu mantık yürüterek yapmaya çalıştım; v2'nin hem çarpmalarda, hem de atıf ve formda fark gösterdiğini düşündüğümde, v2'nin, v1,v3 ve v4'ün (büyük ihtimalle ortak) kaynağından farklı bir bağlamda yazılması en mantıklı seçenek gibi göründü gözüme.
Hem çarpma, hem de atıf, form farkları aynı kaynaktan gelen eserlerde oluşabilir tabii, bilerek ya da sehven. Ancak bunların üçünün aynı anda olduğunu ve bazı yerlerdeki nota farklarının ciddiliğini düşünürsek, bu kaynakların tek bir 'ortak notadan' gelmesinin çok düşük bir ihtimâl olduğunu düşündüm. Aynı kişinin/kişilerin icrâsından bile olsa, farklı şekillerde yazılmış ve birbirinden (en azından ilk başta) etkilenmeden intikâl etmiş olmaları bana çok daha mantıklı geldi. Yâni arada kaç tâne 'nota geçirme' işlemi olursa olsun, Leon Hancıyan'ın koleksiyonundaki varyantın farklı bir 'ilk nota/icrâ'dan geldiğini düşünmek için yeterince bilgimiz olduğunu düşünüyorum. Bunun olmadığı durumlar da aklıma gelmiyor değil, ancak çok karmaşık, ve daha önce nüsha farklarında pek rastlamadığım bir durumu gerektirdiğinden aklımda bu ihtimalleri çok yüksek görmedim.
Tabii özellikle siz doğru bulmuyorsanız hatâlı bir yorum yapmış olma ihtimâlim yüksek. Ancak söylemek istediğimi de anlatamamış olmayayım.

Eserlerin birbirine benzemesi konusunda aynı fikirdeyim sizinle, ancak gerçekten bahsi geçen, iki ayrı eserin belirli ezgilerini kullanarak yapılmış bir eser gibi bir durum varsa (ki bunun bu eser bağlamında çok istisnaî olacağını bilsem de) eserin bestekârının yanlış olacağı yorumunu yapmamıza neden olacağından, analiz etmeden net bir yorum yapmak istemedim.
 
Mesajlar
5
Tepki Puanı
18
Hacu-yi Kirmani'ye ait gazelin ilk beytinden bestelenen bu eserin sözü bazı mecmualarda da مزن (mezen) yerine مژن yazılmış ve notalarda müjen olarak okunmuş. Fakat iyi ki Lamekan Ensemble'ın çalışmasında o hataya düşülmemiş ve mezen olarak okunmuş. Bir de eserin ismi nağmeye giydirildiği gibi ''Sünbüli sünbüli sünbüli siyeh'' değil de ilk mısraı ''Sünbül-i siyeh ber-semen mezen'' olduğundan bu şekilde kaydedilse daha doğru olur kanaatindeyim.

Güfte olarak kullanılan beyit şu şekilde:

Sünbül-i siyeh ber-semen mezen
Leşker-i Habeş ber-Huten mezen

1700813136577.png
 

Bütün Ekli Dosyaları İndir

Mesajlar
1549
Tepki Puanı
1974
Hacu-yi Kirmani'ye ait gazelin ilk beytinden bestelenen bu eserin sözü bazı mecmualarda da مزن (mezen) yerine مژن yazılmış ve notalarda müjen olarak okunmuş. Fakat iyi ki Lamekan Ensemble'ın çalışmasında o hataya düşülmemiş ve mezen olarak okunmuş. Bir de eserin ismi nağmeye giydirildiği gibi ''Sünbüli sünbüli sünbüli siyeh'' değil de ilk mısraı ''Sünbül-i siyeh ber-semen mezen'' olduğundan bu şekilde kaydedilse daha doğru olur kanaatindeyim.

Güfte olarak kullanılan beyit şu şekilde:

Sünbül-i siyeh ber-semen mezen
Leşker-i Habeş ber-Huten mezen

Ekli dosyayı görüntüle 77990
Teşekkür ederiz, “Sünbüli sünbüli sünbüli siyeh" olan konu başlığını “Sünbül-i siyeh ber-semen mezen” olarak değiştirdim.
 
Üst Alt