Ana Sayfa
Yeni Mesajlar
Forumlarda Ara
Eser (Nota) Arşivi
Yeni Mesajlar
Kayıt Arşivi
Yeni Mesajlar
Köşe Yazıları
Yeni yazılar
Yeni yorumlar
Yazı dizisi
Yazıları ara
Ansiklopedi
Yeni maddeler
Yeni yorumlar
Yeni puanlamalar
Ansiklopedi'de ara
Bizimle Paylaşın!
Giriş Yap
Kayıt Ol
Türkçe (TR)
Dil Seçici
English (US)
Türkçe (TR)
Neler Yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni Mesajlar
Menü
Giriş Yap
Kayıt Ol
Install the app
Yükle
Eser (Nota) Arşivi
Eser (Nota) Arşivi
Saz Semaisi - Fikret Esat Karakaya - Bezmârâ
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="orkun zafer özgelen" data-source="post: 68821" data-attributes="member: 393"><p>Hocam Rob'un tanburu bırakması açıkçası onun bileceği iştir. Nazari sistem ile alakalı ise, Avrupa müziğinde de bir çok ekol var. Mesela armoni sisteminde Rus ekolü vardır, Alman ekolü vardır, Fransız ekolü vardır vs. Bunların genel anlamda bakış açısı aynıdır, ama formülleri farklıdır. Örneğin mükemmel kadansta bir ekol 1. dereceden sonra, 4. derece getirir, öteki 2. dereceyi getirir ama her ikisi de 5. dereceye gider. Rus ekolü kromatizmi daha çok kullanır vs.. Bunlar zenginliktir. Mutlak doğrunun olmaması gibi.</p><p>Kimse nasıl öğretirse öğretsin. Rob da bir hoca bulmalıydı belki daha iyi anlamak için. Meşk de olsun, şu anki nazari sistem de olsun. Öğrenmek isteyen her kaynaktan beslensin. Ama meşki nasıl anladığımız çok önemli. Eğer olay şeyh-mürit ilişkisine döner ve mürit olarak tabir edeceğimiz kişi artık şeyhinden başka kimseyi tanımama ukalalığına girerse bu olayı zorlaştırır. Kişi her şeye açık olmalıdır. Bakın bir menkıbe vardır. Kaygusuz Abdal müritleri ile geziyormuş, yorulmuşlar, şu iğde ağacının altında oturalım demiş Kaygusuz Abdal müritlerine. Müritlerinden biri şeyhim o iğde değil armut ağacıdır demiş (tam olarak ağacı hatırlamıyorum, önemli değil şu mevzuda). Kaygusuz Abdal bilmiyor mu onun iğde ağacı olduğunu? elbette biliyor. Kaygusuz tamam dönelim o halde demiş. Ve o müride yol vermiş. Çünkü bir mürit şeyhinin her dediğine inanması gerekir o doktrinde. Bu şu anki rasyonalitede yanlıştır. Elbette bu menkıbe bir misaldir yani itimat meselesi. Belki de Kaygusuz Abdal müridini denemek istemiştir. Ama iş bu noktaya varınca, o mürit artık kimseyi dinlemez, görmez oluyor. Dogmatik bir şey çıkıyor ortaya. Meşk hoca-talebe ilişkisi ile gitmeli ama hoca artık yetemediği yerde talebeyi serbest bırakmalı. Hatta şu hocaya git demeli. Nitekim Sadettin Kaynak Kani Karaca ile meşk ederken, onu Sadettin Heper ile tanıştırıp "eğer bana bir şey olursa, bu hocaya emanet ediyorum seni" demiştir. Bunlar olur.</p><p>Bir de araştırmanın görevinin mutlak doğruyu bulmak olmadığı bilinmelidir. Araştırmacı tarihsel süreci, belgeleri inceler. Bu da o zamanlar böyle imiş der. Yani kimse ona itibar etmek zorunda değil. Karşılaştırmalı gitmek araştırmacının görevidir. Kimsenin de müstehzi şekilde güleceğini sanmam. Nihayet belgeler ortaya konmaktadır.</p><p>Şu anki nazariyat sisteminin yetemediği yerler vardır. Ama bunun için bir sürü makaleler yazılmaktadır. Bunları araştırmak, okumak lazım. Arel'in yetmediği yerde, Rauf Yekta'ya başvurulur. O yetmezse, Nasır Dede'ye, o da yetmiyorsa Kantemiroğlu'na vs.. Yani bir de yerleşmiş şeyler var. Birileri şu aralar Rast aslında Pençgâh-ı Asl deyiptir duruyor. Tamam da, artık herkesin mutabık olduğu ve yerleştiği bir konuda bunda ısrar etmenin sebebi nedir. Yani biz Rast'a Pençgâh-ı Asl desek ne olur, demesek ne olur?. Bu tamamen kafa karışıklığına yol açmaktadır. Ha tarihsel olarak denir. O zaman buydu, şimdi bu. Tamamdır. Bu zaten araştırmacının görevi.</p><p>Velhasıl müziği yapmak gerek. Nazariyatla müzik öğrenilmez. Asıl kaynak eserler ve icradır. Bugün Meragi'ye atfolunan Rast eserleri geçince tamamdır. Rast öğrenilmiş olur. Onun karşılaştırmalı incelenmesi akademinin işidir.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="orkun zafer özgelen, post: 68821, member: 393"] Hocam Rob'un tanburu bırakması açıkçası onun bileceği iştir. Nazari sistem ile alakalı ise, Avrupa müziğinde de bir çok ekol var. Mesela armoni sisteminde Rus ekolü vardır, Alman ekolü vardır, Fransız ekolü vardır vs. Bunların genel anlamda bakış açısı aynıdır, ama formülleri farklıdır. Örneğin mükemmel kadansta bir ekol 1. dereceden sonra, 4. derece getirir, öteki 2. dereceyi getirir ama her ikisi de 5. dereceye gider. Rus ekolü kromatizmi daha çok kullanır vs.. Bunlar zenginliktir. Mutlak doğrunun olmaması gibi. Kimse nasıl öğretirse öğretsin. Rob da bir hoca bulmalıydı belki daha iyi anlamak için. Meşk de olsun, şu anki nazari sistem de olsun. Öğrenmek isteyen her kaynaktan beslensin. Ama meşki nasıl anladığımız çok önemli. Eğer olay şeyh-mürit ilişkisine döner ve mürit olarak tabir edeceğimiz kişi artık şeyhinden başka kimseyi tanımama ukalalığına girerse bu olayı zorlaştırır. Kişi her şeye açık olmalıdır. Bakın bir menkıbe vardır. Kaygusuz Abdal müritleri ile geziyormuş, yorulmuşlar, şu iğde ağacının altında oturalım demiş Kaygusuz Abdal müritlerine. Müritlerinden biri şeyhim o iğde değil armut ağacıdır demiş (tam olarak ağacı hatırlamıyorum, önemli değil şu mevzuda). Kaygusuz Abdal bilmiyor mu onun iğde ağacı olduğunu? elbette biliyor. Kaygusuz tamam dönelim o halde demiş. Ve o müride yol vermiş. Çünkü bir mürit şeyhinin her dediğine inanması gerekir o doktrinde. Bu şu anki rasyonalitede yanlıştır. Elbette bu menkıbe bir misaldir yani itimat meselesi. Belki de Kaygusuz Abdal müridini denemek istemiştir. Ama iş bu noktaya varınca, o mürit artık kimseyi dinlemez, görmez oluyor. Dogmatik bir şey çıkıyor ortaya. Meşk hoca-talebe ilişkisi ile gitmeli ama hoca artık yetemediği yerde talebeyi serbest bırakmalı. Hatta şu hocaya git demeli. Nitekim Sadettin Kaynak Kani Karaca ile meşk ederken, onu Sadettin Heper ile tanıştırıp "eğer bana bir şey olursa, bu hocaya emanet ediyorum seni" demiştir. Bunlar olur. Bir de araştırmanın görevinin mutlak doğruyu bulmak olmadığı bilinmelidir. Araştırmacı tarihsel süreci, belgeleri inceler. Bu da o zamanlar böyle imiş der. Yani kimse ona itibar etmek zorunda değil. Karşılaştırmalı gitmek araştırmacının görevidir. Kimsenin de müstehzi şekilde güleceğini sanmam. Nihayet belgeler ortaya konmaktadır. Şu anki nazariyat sisteminin yetemediği yerler vardır. Ama bunun için bir sürü makaleler yazılmaktadır. Bunları araştırmak, okumak lazım. Arel'in yetmediği yerde, Rauf Yekta'ya başvurulur. O yetmezse, Nasır Dede'ye, o da yetmiyorsa Kantemiroğlu'na vs.. Yani bir de yerleşmiş şeyler var. Birileri şu aralar Rast aslında Pençgâh-ı Asl deyiptir duruyor. Tamam da, artık herkesin mutabık olduğu ve yerleştiği bir konuda bunda ısrar etmenin sebebi nedir. Yani biz Rast'a Pençgâh-ı Asl desek ne olur, demesek ne olur?. Bu tamamen kafa karışıklığına yol açmaktadır. Ha tarihsel olarak denir. O zaman buydu, şimdi bu. Tamamdır. Bu zaten araştırmacının görevi. Velhasıl müziği yapmak gerek. Nazariyatla müzik öğrenilmez. Asıl kaynak eserler ve icradır. Bugün Meragi'ye atfolunan Rast eserleri geçince tamamdır. Rast öğrenilmiş olur. Onun karşılaştırmalı incelenmesi akademinin işidir. [/QUOTE]
Alıntı ekle...
Kullanıcı Doğrulaması
Gönder
Eser (Nota) Arşivi
Eser (Nota) Arşivi
Saz Semaisi - Fikret Esat Karakaya - Bezmârâ
Üst
Alt