Ana Sayfa
Yeni Mesajlar
Forumlarda Ara
Eser (Nota) Arşivi
Yeni Mesajlar
Kayıt Arşivi
Yeni Mesajlar
Köşe Yazıları
Yeni yazılar
Yeni yorumlar
Yazı dizisi
Yazıları ara
Ansiklopedi
Yeni maddeler
Yeni yorumlar
Yeni puanlamalar
Ansiklopedi'de ara
Bizimle Paylaşın!
Giriş Yap
Kayıt Ol
Türkçe (TR)
Dil Seçici
English (US)
Türkçe (TR)
Neler Yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni Mesajlar
Menü
Giriş Yap
Kayıt Ol
Install the app
Yükle
Eser (Nota) Arşivi
Eser (Nota) Arşivi
Saz Semaisi - Fikret Esat Karakaya - Bezmârâ
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="orkun zafer özgelen" data-source="post: 68813" data-attributes="member: 393"><p>Ben alınmam hocam, tam tersine böyle mütalaaları severim. Bu şuna benzer; herkes Ay'a çıkıldığına inanıyor ama ben inanmıyorum. Bence çıkılmadı diyorum. Sebeplerimi söylüyorum. Bu kadar. Burda Kürdi makam değil çeşnidir bence derken. 17-18. yüzyıllardaki Kürdi eserlere bakarak söylüyorum. Tanburi Cemil'in Kürdi taksimini dinlerseniz ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Kürdi Hüseyni yapıp yapıp en son Kürdi perdesini kullanarak bitirir seyrini, o dönemde. Bana göre çeşnidir. Ama Kürdi makamı diye bir şey yok mu karşımızda? var. Bana kalırsa Buselik de çeşnidir. Nedenini şöyle açıklıyorum. Bunlar takı olan çeşnilerdir. Mesela Acem-Kürdi, Acem-Buselik, Muhayyer-Kürdi, Tahir-Buselik. Dikkat ederseniz Kürdi- Acem yoktur. Yani bunlar perde ve çeşnilerdir. Ama dediğim gibi bunlara ecdat makam demiş. Benim görüşüm budur. Bu işte farklı bir önermedir. Tutar tutmaz, onu bilemem.</p><p>Hocam ben kendi adıma büyüklere de bir şey diyemem. Bizde yazma okuma kültürü zayıftır. Ne yazık ki. Yazanlar okumaz, okuyanlar yazmaz. Bir de bunlar var. Mesela Arel'i yerenler ya da sevenler, hiç biri Arel'i anlamamışlardır. Arel'in neleri var. Oturmuş her şeyi yazmış. Bütün görüşlerini kaleme almış. Binlerce eseri var. İnanın Atatürk kütüphanesinde o kadar çok el yazması, eser, makalesi var ki inanılmaz. Yani hatta çok sesli eserleri partisyonlarına kadar oturmuş yazmış. Bunları kimse bilmiyor. Arel o kadar çalışmış ki, onun sisteminin düşüncelerinin birilerini etkilememesi kaçınılmaz olmuş. Ama buna mukabil diğer üstadlar onun kadar çalışmamış belki de. Dediğim gibi suç kimsede değil. Ama inanın ki ben Türk makam müziğinin gelişmemesini bugünün "eskicilerin"de buluyorum. Seversiniz, sevmezsiniz bazı neyzen, tanburiler var ki, bunlar gençleri etkiliyor, onları müritleri yapmışlar. Adam konservatuarda okuyor, kafası açık olması gerekirken, yazılmış, emek verimişken "ben partisyon çalmam" diyebiliyor. İşte bunlar bu dışardaki kendini "ulvi" göstermeye çalışan, ne yazık ki eski kafalı insanlar yüzünden oluyor. Bunu da söylemek boynumun borcu olsun. Bunlar cemaatler gibi. Gençleri dogmalar ile zehirliyorlar.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="orkun zafer özgelen, post: 68813, member: 393"] Ben alınmam hocam, tam tersine böyle mütalaaları severim. Bu şuna benzer; herkes Ay'a çıkıldığına inanıyor ama ben inanmıyorum. Bence çıkılmadı diyorum. Sebeplerimi söylüyorum. Bu kadar. Burda Kürdi makam değil çeşnidir bence derken. 17-18. yüzyıllardaki Kürdi eserlere bakarak söylüyorum. Tanburi Cemil'in Kürdi taksimini dinlerseniz ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Kürdi Hüseyni yapıp yapıp en son Kürdi perdesini kullanarak bitirir seyrini, o dönemde. Bana göre çeşnidir. Ama Kürdi makamı diye bir şey yok mu karşımızda? var. Bana kalırsa Buselik de çeşnidir. Nedenini şöyle açıklıyorum. Bunlar takı olan çeşnilerdir. Mesela Acem-Kürdi, Acem-Buselik, Muhayyer-Kürdi, Tahir-Buselik. Dikkat ederseniz Kürdi- Acem yoktur. Yani bunlar perde ve çeşnilerdir. Ama dediğim gibi bunlara ecdat makam demiş. Benim görüşüm budur. Bu işte farklı bir önermedir. Tutar tutmaz, onu bilemem. Hocam ben kendi adıma büyüklere de bir şey diyemem. Bizde yazma okuma kültürü zayıftır. Ne yazık ki. Yazanlar okumaz, okuyanlar yazmaz. Bir de bunlar var. Mesela Arel'i yerenler ya da sevenler, hiç biri Arel'i anlamamışlardır. Arel'in neleri var. Oturmuş her şeyi yazmış. Bütün görüşlerini kaleme almış. Binlerce eseri var. İnanın Atatürk kütüphanesinde o kadar çok el yazması, eser, makalesi var ki inanılmaz. Yani hatta çok sesli eserleri partisyonlarına kadar oturmuş yazmış. Bunları kimse bilmiyor. Arel o kadar çalışmış ki, onun sisteminin düşüncelerinin birilerini etkilememesi kaçınılmaz olmuş. Ama buna mukabil diğer üstadlar onun kadar çalışmamış belki de. Dediğim gibi suç kimsede değil. Ama inanın ki ben Türk makam müziğinin gelişmemesini bugünün "eskicilerin"de buluyorum. Seversiniz, sevmezsiniz bazı neyzen, tanburiler var ki, bunlar gençleri etkiliyor, onları müritleri yapmışlar. Adam konservatuarda okuyor, kafası açık olması gerekirken, yazılmış, emek verimişken "ben partisyon çalmam" diyebiliyor. İşte bunlar bu dışardaki kendini "ulvi" göstermeye çalışan, ne yazık ki eski kafalı insanlar yüzünden oluyor. Bunu da söylemek boynumun borcu olsun. Bunlar cemaatler gibi. Gençleri dogmalar ile zehirliyorlar. [/QUOTE]
Alıntı ekle...
Kullanıcı Doğrulaması
Gönder
Eser (Nota) Arşivi
Eser (Nota) Arşivi
Saz Semaisi - Fikret Esat Karakaya - Bezmârâ
Üst
Alt