Ana Sayfa
Yeni Mesajlar
Forumlarda Ara
Eser (Nota) Arşivi
Yeni Mesajlar
Kayıt Arşivi
Yeni Mesajlar
Köşe Yazıları
Yeni yazılar
Yeni yorumlar
Yazı dizisi
Yazıları ara
Ansiklopedi
Yeni maddeler
Yeni yorumlar
Yeni puanlamalar
Ansiklopedi'de ara
Bizimle Paylaşın!
Giriş Yap
Kayıt Ol
Türkçe (TR)
Dil Seçici
English (US)
Türkçe (TR)
Neler Yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni Mesajlar
Menü
Giriş Yap
Kayıt Ol
Install the app
Yükle
Eser (Nota) Arşivi
Eser (Nota) Arşivi
Saz Semaisi - Fikret Esat Karakaya - Bezmârâ
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Derûnhân" data-source="post: 68812" data-attributes="member: 5"><p>Bu söylediklerinizde hemfikiriz. Eski çağlarda aralarında ya yıllar olduğu için, ya da iletişim eksikliği olduğu için, ya da zâten büyük bir bölümü ezberden olduğu için muhakkak farklılıklar ve aynı şeyi değişik bir biçimde anlatılmış olması gâyet normaldir bana göre.</p><p></p><p>Sorun geçmişimizde yok o bakımdan. Olanlar olmuş, henüz oturmamış bir sistem olduğu için farklı varyasyonlar olabilir. Ancak Arel-Ezgi-Uzdilek'ten sonra bir sistem oturmuş iyisiyle kötüsüyle. Mesele bundan sonra kaynaklanan problemlerde bence. Bundan sonra biz bu işi 100 yıl sonra hâlâ sâbitleyemediysek, bu sâdece bir ayıbımız değildir. Bu yüzden kültürün ölmesine de neden oluyor.</p><p></p><p>Çoçuklarımız hâlihazırda oturmuş Batı sistemi varken, her çalgının yüzlerce metodu varken, biz daha doğrusunu bilemediğimiz bir müziği neden öğrensinler? Ben hâlâ şaşıyorum. Bizim müziğimizde bass seslerini verebilen hangi çalgımız vardır? Hiç kimse bundan rahatsız olmuyor mu? Bugün her popüler müzik bir bass kullanırken arka planda, bizim bass seslerini verebilecek bir çalgımız bile yok. Belki neylerin en pes olanı karşılıyordur ama emin değilim, en azından kullanıldıklarını görmedim.</p><p></p><p>Değişebilmek güzel bir şey dediniz. Bence de ama olanın üstüne koyarak. Biz daha ne elimizde olduğuna bile karar verememişiz. Bir eserin makamını konuşurken bana göresi, sana göresi olmamalıdır bana kalırsa (haddime olmadan söylüyorum). Yâni eski eserler için bu olabilir, onları tenzih ettim, ama son 100 yıl için bu geçerli olmamalıdır. Tabii ki burada sözüm size değil, sakın yanlış anlamayınız beni. Ben biraz bu konuda üzüntülüyüm. Ben büyüklerimize kızgınım açıkçası. Zamânında bu işi halletmeleri gerekirdi. Ama bir yandan da kızamıyorum. Bir altın çağı diyebileceğimiz döneme bakarsak 1920-70 arası, o zaman devlet kamçıyı vurmuş ve müziğimizi yasaklamış. Tam konservatuar açıldığı zaman da zâten Münir Bey vefat ediyor bir kaç sene sonra ve onunla bütün her şeyimiz. Kaç tâne ondan sonra bestekâr kalmış? Hâlâ o dönem bestelenmiş eserleri dinliyor ve çalıyoruz.</p><p></p><p>Umarım bir gün değişir bu durumlar.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Derûnhân, post: 68812, member: 5"] Bu söylediklerinizde hemfikiriz. Eski çağlarda aralarında ya yıllar olduğu için, ya da iletişim eksikliği olduğu için, ya da zâten büyük bir bölümü ezberden olduğu için muhakkak farklılıklar ve aynı şeyi değişik bir biçimde anlatılmış olması gâyet normaldir bana göre. Sorun geçmişimizde yok o bakımdan. Olanlar olmuş, henüz oturmamış bir sistem olduğu için farklı varyasyonlar olabilir. Ancak Arel-Ezgi-Uzdilek'ten sonra bir sistem oturmuş iyisiyle kötüsüyle. Mesele bundan sonra kaynaklanan problemlerde bence. Bundan sonra biz bu işi 100 yıl sonra hâlâ sâbitleyemediysek, bu sâdece bir ayıbımız değildir. Bu yüzden kültürün ölmesine de neden oluyor. Çoçuklarımız hâlihazırda oturmuş Batı sistemi varken, her çalgının yüzlerce metodu varken, biz daha doğrusunu bilemediğimiz bir müziği neden öğrensinler? Ben hâlâ şaşıyorum. Bizim müziğimizde bass seslerini verebilen hangi çalgımız vardır? Hiç kimse bundan rahatsız olmuyor mu? Bugün her popüler müzik bir bass kullanırken arka planda, bizim bass seslerini verebilecek bir çalgımız bile yok. Belki neylerin en pes olanı karşılıyordur ama emin değilim, en azından kullanıldıklarını görmedim. Değişebilmek güzel bir şey dediniz. Bence de ama olanın üstüne koyarak. Biz daha ne elimizde olduğuna bile karar verememişiz. Bir eserin makamını konuşurken bana göresi, sana göresi olmamalıdır bana kalırsa (haddime olmadan söylüyorum). Yâni eski eserler için bu olabilir, onları tenzih ettim, ama son 100 yıl için bu geçerli olmamalıdır. Tabii ki burada sözüm size değil, sakın yanlış anlamayınız beni. Ben biraz bu konuda üzüntülüyüm. Ben büyüklerimize kızgınım açıkçası. Zamânında bu işi halletmeleri gerekirdi. Ama bir yandan da kızamıyorum. Bir altın çağı diyebileceğimiz döneme bakarsak 1920-70 arası, o zaman devlet kamçıyı vurmuş ve müziğimizi yasaklamış. Tam konservatuar açıldığı zaman da zâten Münir Bey vefat ediyor bir kaç sene sonra ve onunla bütün her şeyimiz. Kaç tâne ondan sonra bestekâr kalmış? Hâlâ o dönem bestelenmiş eserleri dinliyor ve çalıyoruz. Umarım bir gün değişir bu durumlar. [/QUOTE]
Alıntı ekle...
Kullanıcı Doğrulaması
Gönder
Eser (Nota) Arşivi
Eser (Nota) Arşivi
Saz Semaisi - Fikret Esat Karakaya - Bezmârâ
Üst
Alt