Ana Sayfa
Yeni Mesajlar
Forumlarda Ara
Eser (Nota) Arşivi
Yeni Mesajlar
Kayıt Arşivi
Yeni Mesajlar
Köşe Yazıları
Yeni yazılar
Yeni yorumlar
Yazı dizisi
Yazıları ara
Ansiklopedi
Yeni maddeler
Yeni yorumlar
Yeni puanlamalar
Ansiklopedi'de ara
Bizimle Paylaşın!
Giriş Yap
Kayıt Ol
Türkçe (TR)
Dil Seçici
English (US)
Türkçe (TR)
Neler Yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni Mesajlar
Forumlarda Ara
Menü
Giriş Yap
Kayıt Ol
Install the app
Yükle
Ana Sayfa
Klasik Türk Mûsikîsi (Alaturka)
Müzik Sohbetleri
Şair ve Bestecı̇ Arasındakı̇ Ahenk
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="efrūḫte" data-source="post: 84944" data-attributes="member: 3556"><p>Bu makâledeki problemin, prozodinin değişen önemini ve bu konuda Arel sonrası musıkîşinasların (bazılarının) kazandığı hassasiyeti açıklaması olduğunu düşünmüyorum. Bu "eskiden önemli olan makâm ve usûl kullanımı iken, artık prozodiye verilen hassasiyet de artmıştır, prozodiye uyan beste de x,y,z şekilde yapılır" şeklinde ifâde edilebilirdi.</p><p></p><p>Bu denebilecek iken, farklı insanların farklı musıkî değer yargıları olmasını "felâket" olarak algılayan, bireysel yargılarını ve retorik amaçlarını sanatın hiyerarşik sınıflandırılması için kullanan (ki bence bu, Batılı modernitenin kültürümüze getirdiği iyi ve kötü şeylerden, en çok tahribât yaratanı olabilir, eski edvarlarda bireysel görüşler belirtilse de hiçbir musıkîye "felâket", "sanatsız" olarak bakılmaz, musıkînin sanat değerini belirleyen objektif bir amacı olduğu düşüncesi, Batılı modernitenin bir bakış açısıdır), ve sonuçta hiçbir şekilde bilimsel olmayan "benim sanat demediğim sanat değildir" düşüncesine kendini kaptıran bir ton görüyoruz. Aslında bu biraz bizim modernleşme çabamızda aydınların sözde "yozlaşmış" toplumu "düzeltme" bakış açısıyla da çok bağlantılıdır zâten. Her şey, objektif bir neden olsun olmasın, yine sözde "evrensel" (yüzde doksan dokuz burada bahsedilen Batılı toplumun beğenileridir) standartlara göre düzeltilmeli, düzeltilemeyenler de bastırılmalıdır, Tanzimat'tan beri aydınlarımızın görüşünce. Bir yazar tabii ki kendi görüşlerini belirtip "bence bu daha güzel olur" der, bilimsel olarak "bu gelenekte bu böyle yapılır" der, ancak "bu benim istediğim şekilde yapılmazsa objektif olarak kötüdür, asla yapılmamalıdır" demesi makâleyi bilimsellikten yoksun ideolojik bir propaganda kağıdı yapar.</p><p></p><p>(İlginçtir, Batı'dan aşırılan modernist "konuştuğun gibi söyle" bakış açısıyla birlikte, opera da aşırılmıştır, ancak Cumhuriyet devrinde [tamamen aydın kesimin aklındaki sınıfsal imgeler nedeniyle] "sanatların en yükseği" olarak görülen operada asla böyle bir prensip yoktur.)</p><p></p><p>Bu arada bu yorumların hiçbiri sizi kötülemek için değildir, bu makâle ile siz de aynı fikirde olmayıp paylaşmaış olabilirsiniz, daha önce bahsettiğim gibi böyle bir özgürlüğümüz vardır. Sâdece bu tür makâlelerin arkasında yatan düşünce şekli, Cumhuriyet devrinde makâm müziğine vurulan darbeye yol açan düşünce şekliyle aynıdır, tepkili olmamın sebebi budur.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="efrūḫte, post: 84944, member: 3556"] Bu makâledeki problemin, prozodinin değişen önemini ve bu konuda Arel sonrası musıkîşinasların (bazılarının) kazandığı hassasiyeti açıklaması olduğunu düşünmüyorum. Bu "eskiden önemli olan makâm ve usûl kullanımı iken, artık prozodiye verilen hassasiyet de artmıştır, prozodiye uyan beste de x,y,z şekilde yapılır" şeklinde ifâde edilebilirdi. Bu denebilecek iken, farklı insanların farklı musıkî değer yargıları olmasını "felâket" olarak algılayan, bireysel yargılarını ve retorik amaçlarını sanatın hiyerarşik sınıflandırılması için kullanan (ki bence bu, Batılı modernitenin kültürümüze getirdiği iyi ve kötü şeylerden, en çok tahribât yaratanı olabilir, eski edvarlarda bireysel görüşler belirtilse de hiçbir musıkîye "felâket", "sanatsız" olarak bakılmaz, musıkînin sanat değerini belirleyen objektif bir amacı olduğu düşüncesi, Batılı modernitenin bir bakış açısıdır), ve sonuçta hiçbir şekilde bilimsel olmayan "benim sanat demediğim sanat değildir" düşüncesine kendini kaptıran bir ton görüyoruz. Aslında bu biraz bizim modernleşme çabamızda aydınların sözde "yozlaşmış" toplumu "düzeltme" bakış açısıyla da çok bağlantılıdır zâten. Her şey, objektif bir neden olsun olmasın, yine sözde "evrensel" (yüzde doksan dokuz burada bahsedilen Batılı toplumun beğenileridir) standartlara göre düzeltilmeli, düzeltilemeyenler de bastırılmalıdır, Tanzimat'tan beri aydınlarımızın görüşünce. Bir yazar tabii ki kendi görüşlerini belirtip "bence bu daha güzel olur" der, bilimsel olarak "bu gelenekte bu böyle yapılır" der, ancak "bu benim istediğim şekilde yapılmazsa objektif olarak kötüdür, asla yapılmamalıdır" demesi makâleyi bilimsellikten yoksun ideolojik bir propaganda kağıdı yapar. (İlginçtir, Batı'dan aşırılan modernist "konuştuğun gibi söyle" bakış açısıyla birlikte, opera da aşırılmıştır, ancak Cumhuriyet devrinde [tamamen aydın kesimin aklındaki sınıfsal imgeler nedeniyle] "sanatların en yükseği" olarak görülen operada asla böyle bir prensip yoktur.) Bu arada bu yorumların hiçbiri sizi kötülemek için değildir, bu makâle ile siz de aynı fikirde olmayıp paylaşmaış olabilirsiniz, daha önce bahsettiğim gibi böyle bir özgürlüğümüz vardır. Sâdece bu tür makâlelerin arkasında yatan düşünce şekli, Cumhuriyet devrinde makâm müziğine vurulan darbeye yol açan düşünce şekliyle aynıdır, tepkili olmamın sebebi budur. [/QUOTE]
Alıntı ekle...
Kullanıcı Doğrulaması
Gönder
Ana Sayfa
Klasik Türk Mûsikîsi (Alaturka)
Müzik Sohbetleri
Şair ve Bestecı̇ Arasındakı̇ Ahenk
Üst
Alt