Ana Sayfa
Yeni Mesajlar
Forumlarda Ara
Eser (Nota) Arşivi
Yeni Mesajlar
Kayıt Arşivi
Yeni Mesajlar
Köşe Yazıları
Yeni yazılar
Yeni yorumlar
Yazı dizisi
Yazıları ara
Ansiklopedi
Yeni maddeler
Yeni yorumlar
Yeni puanlamalar
Ansiklopedi'de ara
Bizimle Paylaşın!
Giriş Yap
Kayıt Ol
Türkçe (TR)
Dil Seçici
English (US)
Türkçe (TR)
Neler Yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni Mesajlar
Menü
Giriş Yap
Kayıt Ol
Install the app
Yükle
Eser (Nota) Arşivi
Eser (Nota) Arşivi
Peşrev - Gazi Giray Han (Tatar) - Zirefkend
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Semih Özdemir" data-source="post: 88271" data-attributes="member: 2487"><p>Arif Bey burada konuşulanları çok takip edemedim ama şu buselik perdesine koma diyezi konulan notalarla ilgili birkaç şey arz edeyim. Öncelikle 19. yy'ın başından bu yana yaygınlık kazanıp kullanılmaya başlayan porteli müzik yazısının temsil ettiği sesler ile Türk makam müziğimizin sesleri, bir oktavlık skalada çokça örtüşemezler malumunuz. Ali Ufki Bey'in 17. yy'daki denemelerini bir kenara bırakacak olursa, yaklaşık 200 yıldır bu müzik yazısı sistemiyle kendi müziğimizin seslerini ifade etmeye çalışmışız. Akademik yaklaşımlarda bile statik perdelerimizin nicelik ve niteliklerine dair bir görüş birliğinden söz etmek güçken, musikişinas kesimin bireysel kabullerinden doğan karmaşa yine hepimizin malumudur. İşte yukarıda bahsettiğiniz durum da porteli müzik yazısıyla makam müziğimizi ifade etme çabalarından birinin örneğidir. Avrupa müziğiyle ilgilenenler, piyanonun beyaz tuşlarına atadıkları sesleri "doğal" (do, re, mi...) kabul edip siyahlara atadıklarını beyazlara referansla (do diyez, mi bemol...) nasıl ifade ediyorlarsa, biz de çizgiler üzerine gelecek arızasız seslerimizi referans kabul edip, diğerlerini bunlar üzerinden çeşitli arıza işaretleriyle temsil etmişiz. İşte bu arızasız seslerin ne olduğuna dair görüş farklılıkları, bu müzik yazısı sistemini makam müziğimize uyarlarken farklı uygulamalar ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Mesela bugün oldukça yaygın olan müzik yazısı sistemi, Hüseyin Sadettin Arel'in müzik teorisine dayandırılır ve "arızasız/doğal" seslerden biri de buselik'tir. Ancak kendisinden evvel bu benzer bir teori öne süren Rauf Yekta Bey için buselik doğal bir ses değildir; arızasız gösterilemez. Bu civardaki arızasız olan ses segah'tır. Dolayısıyla porteye baktığınızda si çizgisine yerleştirilen notayı bugün buselik kabul ederiz ama Arel'in teorisi yaygınlaşmadan evvel orataya çıkmış olan Rauf Yekta Bey'in müzik yazısı ekolünde si çizgisinde arızasız olarak görülen nota segah'tır. O yüzden, o anlayışa göre buselik yazmak isteyen kişi segah'a göre koma diyezi kadar tiz kalan buselik'i, sizin de fark ettiğiniz gibi koma diyeziyle gösterir. Olay bundan ibarettir. Mesela bu iki yazım türü aslında birbirine çok benzese de ciddi farklar görmek isterseniz Abdülkadir Töre-Ekrem Karadeniz teorisini incelemenizi tavsiye ederim. Hem değiştirici işaretler, hem perde isimleri ve frekansları hem de yazım stili oldukça farklıdır.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Semih Özdemir, post: 88271, member: 2487"] Arif Bey burada konuşulanları çok takip edemedim ama şu buselik perdesine koma diyezi konulan notalarla ilgili birkaç şey arz edeyim. Öncelikle 19. yy'ın başından bu yana yaygınlık kazanıp kullanılmaya başlayan porteli müzik yazısının temsil ettiği sesler ile Türk makam müziğimizin sesleri, bir oktavlık skalada çokça örtüşemezler malumunuz. Ali Ufki Bey'in 17. yy'daki denemelerini bir kenara bırakacak olursa, yaklaşık 200 yıldır bu müzik yazısı sistemiyle kendi müziğimizin seslerini ifade etmeye çalışmışız. Akademik yaklaşımlarda bile statik perdelerimizin nicelik ve niteliklerine dair bir görüş birliğinden söz etmek güçken, musikişinas kesimin bireysel kabullerinden doğan karmaşa yine hepimizin malumudur. İşte yukarıda bahsettiğiniz durum da porteli müzik yazısıyla makam müziğimizi ifade etme çabalarından birinin örneğidir. Avrupa müziğiyle ilgilenenler, piyanonun beyaz tuşlarına atadıkları sesleri "doğal" (do, re, mi...) kabul edip siyahlara atadıklarını beyazlara referansla (do diyez, mi bemol...) nasıl ifade ediyorlarsa, biz de çizgiler üzerine gelecek arızasız seslerimizi referans kabul edip, diğerlerini bunlar üzerinden çeşitli arıza işaretleriyle temsil etmişiz. İşte bu arızasız seslerin ne olduğuna dair görüş farklılıkları, bu müzik yazısı sistemini makam müziğimize uyarlarken farklı uygulamalar ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Mesela bugün oldukça yaygın olan müzik yazısı sistemi, Hüseyin Sadettin Arel'in müzik teorisine dayandırılır ve "arızasız/doğal" seslerden biri de buselik'tir. Ancak kendisinden evvel bu benzer bir teori öne süren Rauf Yekta Bey için buselik doğal bir ses değildir; arızasız gösterilemez. Bu civardaki arızasız olan ses segah'tır. Dolayısıyla porteye baktığınızda si çizgisine yerleştirilen notayı bugün buselik kabul ederiz ama Arel'in teorisi yaygınlaşmadan evvel orataya çıkmış olan Rauf Yekta Bey'in müzik yazısı ekolünde si çizgisinde arızasız olarak görülen nota segah'tır. O yüzden, o anlayışa göre buselik yazmak isteyen kişi segah'a göre koma diyezi kadar tiz kalan buselik'i, sizin de fark ettiğiniz gibi koma diyeziyle gösterir. Olay bundan ibarettir. Mesela bu iki yazım türü aslında birbirine çok benzese de ciddi farklar görmek isterseniz Abdülkadir Töre-Ekrem Karadeniz teorisini incelemenizi tavsiye ederim. Hem değiştirici işaretler, hem perde isimleri ve frekansları hem de yazım stili oldukça farklıdır. [/QUOTE]
Alıntı ekle...
Kullanıcı Doğrulaması
Gönder
Eser (Nota) Arşivi
Eser (Nota) Arşivi
Peşrev - Gazi Giray Han (Tatar) - Zirefkend
Üst
Alt