Bildiğimiz üzere özellikle 16-17. hatta 18. yüzyıllarda fasıl toplulukları vardı ki bunlar beraber çalma söyleme işlevini yerine getiriyorlardır. Mehter de buna dahildir. Bu toplulukları idare edenler genelde serhanende denilen kişilerdi. 19. yüzyılda ise batılılaşma hareketleri ile ikiye ayrıldı bu topluluklar: fasl-ı atik (eski fasıl) ve fasl-ı cedid (yeni fasıl). Fasl-ı atik geleneksel sazlardan oluşan topluluklardı. Fasl-ı cedid ise batı sazlarından ya da batı ve geleneksel sazların karmasından oluşuyordu. Bunlar da ne olursa olsun sarayda idiler ve huzurda çalıyorlardı. Ali Rifat ve İsmail Hakkı Bey hem batı tarzı şeflik kavramını bu topluluklara getirmişler, hem de bir konser salonunda seyirciler karşısında, sazların ve seslerin çeşitlerine göre ayrıldığı bir düzende sergilenmesini sağlamışlardır. Yani Mesut Cemil Bey'in Tarihi Türk Müziği Topluluğu'na doğru büyük bir adımdır. Demek istediğim bugünkü Cumhurbaşkanlığı Türk Müziği Korosuna gelen sürecin başlangıcı İsmail Hakkı ve Ali Rifat Bey sayesindedir.