Ana Sayfa
Yeni Mesajlar
Forumlarda Ara
Eser (Nota) Arşivi
Yeni Mesajlar
Kayıt Arşivi
Yeni Mesajlar
Köşe Yazıları
Yeni yazılar
Yeni yorumlar
Yazı dizisi
Yazıları ara
Ansiklopedi
Yeni maddeler
Yeni yorumlar
Yeni puanlamalar
Ansiklopedi'de ara
Bizimle Paylaşın!
Giriş Yap
Kayıt Ol
Türkçe (TR)
Dil Seçici
English (US)
Türkçe (TR)
Neler Yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni Mesajlar
Forumlarda Ara
Menü
Giriş Yap
Kayıt Ol
Install the app
Yükle
Ana Sayfa
Klasik Türk Mûsikîsi (Alaturka)
Müzik Sohbetleri
"Keşke Müziğimizde Bu Olsaydı" Dediğiniz Bir Şey Var mı?
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="efrūḫte" data-source="post: 85215" data-attributes="member: 3556"><p>Biraz geç cevap veriyorum, affedin. Dediğinizi anlıyorum, ancak bu sahiplenme konusu biraz karmaşık bir durum. Irak ekolünün temeli Türkiye olsa da (ki bu konuda bir araştırmam olduğundan değil, mantıktan konuşuyorum) geçen zaman içinde kendi özelliklerine sâhip olmuşsa o artık farklı bir ekoldür. İçindekiler de ona istediği adı verirler; Arap, Irak vb. ne isterlerse. Sorun asıl şurada, kimin kaynağından gelmiş konusu bile öyle basit bir konu değil. <em>"Post-Ottoman" </em>(Osmanlı sonrası? [gâliba en doğrusu "eskiden Osmanlı'nın olduğu yerler"]) coğrafyası Batı'dan gelen milliyetçi hareketlerden dolayı ulus devletlerde homojenleşmiş, homojenleştirilmiş bir coğrafyadır. Bu olaydan önceki ve sonraki gelenekler de birbirinden farklı şekilde algılanmalıdır. Yâni meselâ, "kasap havası/hasapiko" adlı dans ve oyun havası. Yunan tarafı der ki; Bizans'ta buna benzer bir dans vardı, bu bizim. Biz deriz ki, adı açıkça Türkçe, bu bizim. Sonra hiçbirimizin elinde net bilgi kalmaz, birbirimize ırkçı hakâretler etmeye başlarız. Ama kimden geldiği belli olmasa da çok açık bir gerçek vardır ki bu dans Türk, Rum, Ermeni, Sefarad vb. bir sürü kökenden gelmiş insan tarafından oynanmıştır, bu oynayanlar da zamanla bu dansa bir şeyler katacaktır. Bu açıdan bu bilgi bize yetmeli diye düşünüyorum, sonrası daha fazla bilgimiz olana kadar önemli değil.</p><p>Müziğin hepsinde benzer bir durum var aslında, birçok etnik grubun bir arada yaşadığı bir coğrafyada müziği "bu müzik şu grubun" gibi adlandırmak doğru olmayabilir. Ancak elimizde bir bilgi var; Osmanlı topraklarında, Bizans kilise müziği ve benzer koro müzikleri dışındaki müziğin çok büyük çoğunluğu makam sistemindedir, ya da makam sistemiyle sentez geçirmiş yerel geleneklerden oluşmaktadır. Bu bilgi açıktır, nasıl Batı müziği içindeki bir sürü millet müziğe benzer şekilde bakıyorsa, bu bahsettiğim coğrafya da (ve İran da aslında) benzer şekilde bakıyor. Bundan sonrasını yöresel farklılıklar olarak inceleriz, bundan ekoller, tarzlar, tavırlar da çıkarırız, ama bu birliktelik hep temelde olmalı; hepimiz melodik ve ritmik materyale bir <em>"conceptual category"</em> yâni sınırları tam belli olmayan, ama duyduğunuzda anlaşılan tasnifler bütünü olarak bakan bir gelenekten geliyoruz, bu da bizi hem Batı ve Orta Avrupa'dan, hem de Kuzeydoğu Asya'dan çok net bir şekilde ayırıyor. Biz bu bakış açısı üzerinde birleşelim, bu birlikteliğin içinde kendimizi üç milyon parçaya bölmeye de bilgimiz yettikçe uğraşırız.</p><p></p><p>İkinci paragrafta neredeyse tamâmen katılıyorum, ve maalesef Japonya ve Doğu Asya'nın geri kalanındaki müzik geleneklerinin yaşadığı tahribat, bu coğrafyadan fazladır. Diğer kültürel değerlere gelince iş biraz daha karmaşık bence, ama bu konuşmanın biraz dışında kalıyor.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="efrūḫte, post: 85215, member: 3556"] Biraz geç cevap veriyorum, affedin. Dediğinizi anlıyorum, ancak bu sahiplenme konusu biraz karmaşık bir durum. Irak ekolünün temeli Türkiye olsa da (ki bu konuda bir araştırmam olduğundan değil, mantıktan konuşuyorum) geçen zaman içinde kendi özelliklerine sâhip olmuşsa o artık farklı bir ekoldür. İçindekiler de ona istediği adı verirler; Arap, Irak vb. ne isterlerse. Sorun asıl şurada, kimin kaynağından gelmiş konusu bile öyle basit bir konu değil. [I]"Post-Ottoman" [/I](Osmanlı sonrası? [gâliba en doğrusu "eskiden Osmanlı'nın olduğu yerler"]) coğrafyası Batı'dan gelen milliyetçi hareketlerden dolayı ulus devletlerde homojenleşmiş, homojenleştirilmiş bir coğrafyadır. Bu olaydan önceki ve sonraki gelenekler de birbirinden farklı şekilde algılanmalıdır. Yâni meselâ, "kasap havası/hasapiko" adlı dans ve oyun havası. Yunan tarafı der ki; Bizans'ta buna benzer bir dans vardı, bu bizim. Biz deriz ki, adı açıkça Türkçe, bu bizim. Sonra hiçbirimizin elinde net bilgi kalmaz, birbirimize ırkçı hakâretler etmeye başlarız. Ama kimden geldiği belli olmasa da çok açık bir gerçek vardır ki bu dans Türk, Rum, Ermeni, Sefarad vb. bir sürü kökenden gelmiş insan tarafından oynanmıştır, bu oynayanlar da zamanla bu dansa bir şeyler katacaktır. Bu açıdan bu bilgi bize yetmeli diye düşünüyorum, sonrası daha fazla bilgimiz olana kadar önemli değil. Müziğin hepsinde benzer bir durum var aslında, birçok etnik grubun bir arada yaşadığı bir coğrafyada müziği "bu müzik şu grubun" gibi adlandırmak doğru olmayabilir. Ancak elimizde bir bilgi var; Osmanlı topraklarında, Bizans kilise müziği ve benzer koro müzikleri dışındaki müziğin çok büyük çoğunluğu makam sistemindedir, ya da makam sistemiyle sentez geçirmiş yerel geleneklerden oluşmaktadır. Bu bilgi açıktır, nasıl Batı müziği içindeki bir sürü millet müziğe benzer şekilde bakıyorsa, bu bahsettiğim coğrafya da (ve İran da aslında) benzer şekilde bakıyor. Bundan sonrasını yöresel farklılıklar olarak inceleriz, bundan ekoller, tarzlar, tavırlar da çıkarırız, ama bu birliktelik hep temelde olmalı; hepimiz melodik ve ritmik materyale bir [I]"conceptual category"[/I] yâni sınırları tam belli olmayan, ama duyduğunuzda anlaşılan tasnifler bütünü olarak bakan bir gelenekten geliyoruz, bu da bizi hem Batı ve Orta Avrupa'dan, hem de Kuzeydoğu Asya'dan çok net bir şekilde ayırıyor. Biz bu bakış açısı üzerinde birleşelim, bu birlikteliğin içinde kendimizi üç milyon parçaya bölmeye de bilgimiz yettikçe uğraşırız. İkinci paragrafta neredeyse tamâmen katılıyorum, ve maalesef Japonya ve Doğu Asya'nın geri kalanındaki müzik geleneklerinin yaşadığı tahribat, bu coğrafyadan fazladır. Diğer kültürel değerlere gelince iş biraz daha karmaşık bence, ama bu konuşmanın biraz dışında kalıyor. [/QUOTE]
Alıntı ekle...
Kullanıcı Doğrulaması
Gönder
Ana Sayfa
Klasik Türk Mûsikîsi (Alaturka)
Müzik Sohbetleri
"Keşke Müziğimizde Bu Olsaydı" Dediğiniz Bir Şey Var mı?
Üst
Alt