Konuya cevap cer

Naçizane fikrim, bu monoton düz/ses tutma mevzu hakikat ama basit bir şey değil. Alî bir zevkin eseri. Mesela bugünün ezanlarının büyük meselesi, çokça perde/geçki gösterip geniş bir seyir izlemesi, böyle olunca ezanın ağırlığı kalmıyor. Genel konuşuyorum tabi. Heceler/kelime vurguları da oturmuyor böylece. Bu örnek verilen eseri dinledim, aklıma saadettin kaynak’ın insan suresi kıraati geldi, uzunca bir müddet bir perdeyi haylice vurguluyor çok da dingin hoş. Orda sadettin heperin anlattığı sanat var bence. Bir noktadan sonra o letafet kayboluyor aynı kayıtta, gönül yenilik arzu ediyor ama o perdeye devam ediyor kaynak, bence bu eser de aynı dertten muzdarib. Aynı perdelere vurgu güzel ama ayrılması gerektiği yerde ayrılmıyor gibi. Ne düşünürsünüz bilemiyorum :) Benim bu sözden anladığım, bir musiki cümlesinin içinde seçilen bir perdede nisbeten uzunca kalmak ve sonra yapılan küçük yeni nağmelerle o perdeyi süslemek. Bu birçok ilahide de var, rast “ey şehid-i kerbelaya ağlayan” gibi. Kastedilenin bu olduğunu düşünüyorum. Belki şöyle denmeli, konuşurken mesela “fener cimbomu kendi sahasında 2-1 yendi” diyoruz, skora kadar düz bir cümle ama ancak sonda arzu edilen neticeyi öğreniyoruz. Bunun gibi düşünüp cümlelerini sabırla kuruyorlar sanki. Cümlenin yapıtaşlarının yüklemle aynı parlaklıkta olması beklenebilir mi? Bence konuşulması tefekkür edilmesi gereken bir husus. Bunun musıkimizde çok mühim ama zor bir haslet olduğu kanaatindeyim. Az ama öz derler ya. Yunus hz leri gibi. Sözlerin taşıdığı mana da eserlerin nağmelerine şekil veriyor, bunları göz önünde tutarak monoton/düzlüğü genişçe mütalaa edebiliriz.


Üst Alt