Araştırılma karşıtı değilim yanlış anlaşılmak istemem. Tabi ki tarihsel gelişimi bilelim, hattâ bulunan neticelerle ilgili eser denemeleri yapıp sempozyumlarda anlatım yanında yeni ve varsa eski örneklerini de dinleyelim. Unutulmuş ya da terkedilmiş makam ve usul ya da enstrümanları ancak böyle tekrar hatırlayabiliriz. Bazıları belki tekrar filizlenip yeniden kullanılmaya başlar. Ama tepeden inme, "falan makam aslında böyle idi yanlış okuyorsunuz" diye kimseyi iknâ da edemeyiz, itham hiç edemeyiz. Çünki su akmış yatağını bulmuş, hem de en gürül gürül aktığı zamanlarda.
Bugün Dede'nin ağzından kendi bestesinin kaydını dinleyip, aslı böyle imiş diğer versiyonları kaldırın çöpe atin diyebilir miyiz? Diyemeyiz zira, 200 yıllık yaşanmışlık var, onca hoca talebenin meşki, emeği var onlarda da.
Nezih Uzel derdi ki, bir şey bestelediginizde hemen notaya geçirmeyin, bırakın 3, 5 yıl okunsun, ağızdan ağıza yoğrulsun demlensin ondan sonra yazarsınız. Hoca şifahi geleneğe hâlâ sahip olduğumuz zamanları ve üstadları gördüğü için bu anlayışı geliştirmiş kendinde.
Lafı uzattım konu dağıldı
kâğıt üzerinde çalışırken çarşı pazara kulağınızı kapatmayın, dil kurumunun ürettiği kelimeler gibi acaipliklerin ortaya çıkması da bu sebepledir. Makale vs. inceleme yazılarınız mutlaka vardır paylaşırsanız okumak isteriz. Kolaylıklar dilerim kardeşim. Sürç-i lisan ettiysem affola.