Bestekâr
Şakir Ağa (Tanburi, Kemani, Hacı İzzet)
Güfte Sâhibi
Belirsiz
Makam
Büzürg
Form
Şarkı
Usûl
Aksak
Kaynak
Sanat Müziği Notaları

Makam

DîvânMakam Robotu
Mesajlar
45064
Tepki Puanı
566

Bütün Ekli Dosyaları İndir

Mesajlar
1259
Tepki Puanı
1861
Yaş
34
Maalesef bir tane Şâkir Ağa var hocam :D Bir ben vardır benden içerü :) Dede Efendi'de yok mu sanki buna benzer güfteler? Her bakımdan yüksek bir seviyeyi koruyan az sayıda bestekâr var. Meselâ Küçük Mehmed Ağa'ya bakılabilir ;)
 
Mesajlar
1259
Tepki Puanı
1861
Yaş
34
Bir de padişahın kim olduğu ve nasıl bir müzik tercih ettiği belirleyici oluyor, bunu unutmayalım. E sonunda musikiyi en yüksek seviyede destekleyen onlar. 2. Mahmud tabiaten daha eğlence musikisine yatkın bir zate benziyor. Şarkıları ortada, bundan olsa gerek o devirde bu tip şarkılar daha fazla besteleniyor.
 
Mesajlar
1259
Tepki Puanı
1861
Yaş
34
Mehmed Ağa'mız şarkı dahi bestelememiş. Meselâ ilgi çekicidir, kâr filan da yapmamış, unutulan bir kârına da tesadüf ettiğimi hatırlamıyorum. Bestelerin, semâîlerin en seçkin, en rengin örneklerini bestelemiş. Çok özel bir bestekâr. Ama biz onun vefat tarihini bile bilmiyoruz. İşte Türk kültürü, işte ne kadar sahip çıktığı anlaşılan tarih...
 
Mesajlar
1259
Tepki Puanı
1861
Yaş
34
Dede Efendi'nin ilk şarkısının güftesine bakınız ;)
 

Bütün Ekli Dosyaları İndir

  • 58.2 KB Görünüm: 144
Mesajlar
1259
Tepki Puanı
1861
Yaş
34
Dede Efendi çocukluğundan itibaren sıkı bir tedrisat alarak yetişmemiş, alaylı bir şekilde yetişip, 20'li yaşlarda Mevlevî çevresi ve bilâhere Saray'la tanışmıştır. O bir dâhî idi ve var olan musiki türlerinin pekçoğunda eser verdi. Bu arada klasik musikinin en yüksek şaheserlerinden sayılan âbideler inşa etti. Ancak onun da henüz pek genç yaşta bestelediği şarkılarda böyle güftelere tesadüf edilmesi, şaşırtıcı değildir. Ancak Mehmed Ağa gibi Halim Ağa gibi ya da Enderun'da çocukluğundan itibaren sıkı bir tedrisattan geçen tabiri caizse diğer "mektepli" bestekârların maceraları daha farklıdır. 18. yüzyıl boyunca Saray'ın, musikinin en seçkin kesimini yetiştirdiği ya da henüz çocuk yaşta yetenekleri bünyesine kattığını görüyoruz. 19. asırda vaziyet değişiyor, "Şehir"den yetişen sanatkârların icra-yı sanat için Saray'a davet olunduğuna daha sık rastlıyoruz. Bu durum elbette musikinin bütün çehresini değiştiriyor.
 
Üst Alt