DîvânMakam'ın Gözünden Nezih Uzel Hakkında

Hakkında, musikimizin ve kültürümüzün pratik zirvelerinden biri dersek hiç de abartmış olmayacağımız Nezih Uzel’i, formel, alışılagelmiş basmakalıp cümlelerle anlatmaya başlamak, söz gelimi hayat hikayesini, mesleki kariyerini kronolojik sırayla yazmak, varsa -ki bu yazıyı okuyorsanız var demektir- eserlerini listelemek, velhasıl böyle bir insanı akademinin teorik kalıplarına sokmaya çalışmak, takdir edersiniz ki, en hafif tabirle, zor olacaktır.​

Kültür, tasavvuf, musiki, tarih, siyaset gibi alanları kapsayan oldukça geniş bir yelpazede onlarca telif ve tercüme eser kaleme almış ama -belki de- en büyük hayali elinde bendiriyle, eski usul Anadolu ozanları gibi, meydan meydan gezerek çalıp okumak olan bir zamane dervişini nasıl bir kalıba oturtabilirsiniz ki?​

Yeri geldiğinde beraber çalıştığı en profesyonel müzisyenleri dahi hizaya sokmasıyla meşhur bir duayen mi, yoksa yeri geldiğinde 15-20 yaş aralığındaki hevesli gençlere, “ya Hayy” diyerek ortalarına geçip meydan zikri yapmayı öğretecek bir idealist mi?​

b1.jpg

Konya, Şeb-i Arus Törenleri (1965)

Uzel, konuyla ilgilenenlerin mütemadi tespitlerine göre her geçen gün yeniden bir kez daha “biten” bir geleneğin, dışarıdan bakıldığında “inatçı” görünen ama kendi içinde -muhtemelen- bir zerre inatçı sayılamayacak denli masum bir neferiydi. Tıpkı 1961’deki büyük yangından sonra adeta bir kül yığınına dönen Galata Mevlevihanesi’nin son türbedarı Polis Burhan’ın, yangının ertesi günü, sanki mevlevihanenin bahçesine birkaç parça bir şey saçılmış da onları temizliyormuşcasına bir basitlikte, kazma ve küreğini kapıp moloz kaldırmaya girişmesi gibi.​

c1.jpg

Burhan Öcal, 1961’de çıkan yangının ertesi günü, Yenikapı Mevlevihanesi’nde.
Fotoğraf: Nezih Uzel

Öyle ki, hafızalarımızda bazen müstehzi, bazen hınzır, hatta sinirli olduğunda bile içten içe bir nebze mizahi bir gülümseyen adam portresi bırakarak bu fani dünya üzerinden geçip giden Nezih Uzel’in hüznüne dair anlatılan az sayıda anekdottan biri, mensubu ve taşıyıcısı olduğu bin yıllık geleneğin müstesna mahsullerinden biri olan Acemaşiran Mevlevi Ayini’nin güftesini unuttuğu ana dairdir. Ömrünün son demlerinde, bir hastane odasında, ne başına gelen kim bilir kaçıncı badireye ne de belki de hissettiği fani vazifesini artık tamamlamaya yaklaştığı hakikatine ağlamış üstad. Tanıyanların pek çoğunun 8 senedir zihinlerinde hep bir gülümsemeyle yad ettiği gözlerinden dökülen yaşlar, ömründe kim bilir kaçıncı defa “Her ruz bamdad selamün aleyküma” diyerek söze başlamak istediği, ama belki de ilk defa, bir anlık olsun yapamadığı içinmiş.​

Bir geleneğin taşıyıcısı olarak Nezih Uzel, ömrünü bir vazifeye vakfetmişliğin en güzel örneklerinden biridir şüphesiz. Mensubu olduğu Tarik-i Mevleviye’nin bugün artık alamet-i farikalarından biri addedilen “Hakk’tan alıp halka verme” düsturunu belki sema talim edip meydana çıkardığı talebelerine de öğretmiş, ama muhakkak ki kendisi bizzat yaşamıştır. Ta Hazreti Mevlana’dan başlayarak gönülden gönüle taşınıp bugünlere gelen bir sırrı, o da kendi dilince kendinden sonrakilere fısıldamıştır. Bu fısıltıyı belki pek azı duymuş, belki daha azı içindeki sırrı anlamış, belki çok daha azı ise Nezih Uzel gibi aşıkane bir inatla onu taşımayı vazife edinecek. Ama her bir muvazzafın, belki Nezih Uzel kadar, belki de ondan daha az, kim bilir, belki de ondan daha fazla talipliyi etrafına toplayabileceğini düşünürsek, onun temsilcisi ve taşıyıcısı olduğu geleneğin idamesi için elimizde hâlâ bir şans var demektir.​

i6.jpg

Kânî Karaca, Nezih Uzel, sağ başta Sadeddin Heper
Konya, Şeb-i Arus Törenleri

Hasılı, Nezih Uzel, onun öğrencisi olan, çeşitli zaman ve vesilelerle onun meclisinde bulunan, hiç olmazsa onun eserlerini okuyan ve icralarını dinleyen bizler için, hem müzikal hem de kültürel açıdan önemli bir şanstı. Bizim de elimizde, bu şansın bir nebzesini de olsa kayıt altına alıp daha çok insana ulaştırma imkanı var. Umalım ki muvaffak oluruz.​

Nezih Uzel’e hasredilmiş bu dosyaya, onu biraz daha anlamak ve anlamlandırmak niyetiyle eklenmiş bir dizi yazı bulacaksınız. Bu yazıların içeriğinde, bize kalırsa, bir mutasavvıf, bir aydın, bir müzisyen, bir arkadaş, bir rehber ve bir aile büyüğü olarak Nezih Uzel olacak. Herhalde bu tarifler, ortaya, bizim size sunabileceğimizden daha evla bir Nezih Uzel portresi çıkaracaktır.​