Nezih Uzel - Eserleri ve Derledikleri

DîvânMakam Arşiv Çalışmaları Ekibi olarak sizlerle paylaştığımız bu dosya, doğrusunu söylemek gerekirse, aslında pek de planlı-programlı bir çalışma olarak başlamadı. Ekibimizin ilk müşterek çalışması sayılabilecek olan Cüneyt Kosal arşivinin siteye aktarılması” sürecinde bir ara parantez olarak ortaya atılan bir soruyla ateşlenen bir fitil, bizi şu an sizin de incelemekte olduğunuz bu noktaya kadar getirdi. Soru, “Nezih Uzel’in pek bilinmeyen bir icrasında, okuduğu bir eserin usulünün ne olduğu” idi (bu dosyanın “Nezih Uzel’in Kaynağı/Derlemecisi Olduğu Eserler” bölümünde notasını bulabileceğiniz “Ahiret Yolu Gibi Gurbete Tenha Gittim” güfteli Hüseyni İlahi). Kendimizi, biz de ne olduğunu anlamadan; mezkur eserin usulünün ne olabileceğinden, bu eserin Nezih Uzel’e ait olup olamayacağına, Nezih Uzel’in başka muhtemel eserlerinin olup olmadığına, bu hususta kimlerden bilgi ve fikir alabileceğimize dair birbirlerini tetikleyen yeni soruların içinde bulduk. Demek ki, Nezih Uzel'in, genel olarak tasavvuf kültürüne, özel olarak da Türk tasavvuf Musikisi'ne kattığı değer bakımından hakkının teslimi yönünde bir çalışma, her ne kadar haddimiz olmasa da, her birimizin içinde bir ukde imiş.​

Nezih Uzel

Nezih Uzel

Çalışmamız süresince, toplamda 200'ün üzerinde eser içeren 5 albüm, 3 konser ve 15 şahsi ses/görüntü kaydını elden geçirdik. Kullandığımız materyaller arasında, Nezih Uzel'in İstanbul Sema Grubu ile yaptığı albümler ve Kudsi Erguner ile beraber verdikleri konserler gibi bilinen ve evini ziyaret eden gençlerin kayda alıp internette yayınladığı videolar gibi bulunabilen kayıtların yanında; çocuk yaşlardan beri ahbabı olan merhum Nejat Tezcan'ın evrak-ı metrukesi arasından -biraz da tesadüfen- çıkan ve içeriğinde Nezih Uzel'in bendir eşliğinde ilahiler okuyup bu ilahiler hakkında tafsilat verdiği bir mikro kaset kaydı; vefatını müteakiben -bu ifadeyi kullanmaktan ziyadesiyle müteessiriz ama- adeta yağmaya uğrayan Sapanca'daki evinden yıllar sonra bir öğrencisi tarafından kurtarılan -herhalde kimse tarafından kıymeti haiz bulunmadığı için- çürümeye terk edilmiş Nezih Uzel'in bizzat kendisinin doldurup içeriklerinde icra ve beste denemeleri yaptığı şahsi kasetler; İstanbul'daki günlerinden öğrencisi ve ahbabı olan Sezai Redifoğlu ve Sapanca'daki günlerinden ahbabı olan Abdullah Uysal gibi isimlerin hafızalarına başvurarak onların sesinden kayda aldığımız ilahiler gibi ilginç ve müstesna kayıtlar da var. Hatta yeri geldi, elimizde herhangi bir ses veya görüntü kaydı olmayan bir konserin, Fransızca hazırlanmış tanıtım broşürü bile bize bazı noktalarda kaynaklık etti.​

Bu materyallerin tasnifinde uyguladığımız yöntem, öncelikle kayıtlarda yer alan eserlerin parça parça tespiti ve bunların arasından hal-i hazırda arşivimizde yer alan eserlerin listelenerek bir kenara ayrılması; sonrasında ise arşivimizde yer almayan ve bilinen bir eserin de varyantı olmadığına kanaat getirdiğimiz kalan eserlerin Nezih Uzel’e aitliğinin sorgulanması şeklinde oldu. Nihayeten ortaya çıkan eser listesinin tamama yakını, bizlerin ve muhtemelen Tasavvuf Musikisi ile ilgilenen hemen herkesin de, ilk defa Nezih Uzel'den duyduğu eserlerdi.​

Bu noktada iki ismin çalışmaya yön verdiğini vurgulamamız gerekir. Evvela, şanslıyız ki ekibimizin de bir parçası olan, Nezih Uzel’in talebelerinden Levent Çelik, ilk etapta kendi içimizde yaptığımız değerlendirmelerin başvuru kaynağı oldu. Gerek eserlerin tespiti ve yorumlanması süresince yaptığı katkılar, gerekse hiçbir yerde kaydı yahut notası olmayan bazı eserlerin doğrudan kendisinden gelmesi vesilesiyle, Levent Çelik'in bu çalışmanın anahtar unsurlarından biri olduğunu vurgulamamız gerekir. Eserlerin tasnifine nihai şeklini veren referansımız ise, Nezih Uzel ile beraber 40 yılı aşkın bir süre müzikal ve kültürel manada aynı havayı solumuş, bir kısmı dünyanın ismini dahi duymadığımız yerlerinde olmak üzere sayısız yurt içi ve yurt dışı konser vermiş, mensubu oldukları kültürün dünya çapında tanınmasına ön ayak olmuş Kudsi Erguner oldu. Geçmişleri ve beraber ortaya koydukları çalışmalar dikkate alındığında, Kudsi Erguner'in, Nezih Uzel ile alakalı yapılacak herhangi bir çalışmaya katacağı değer, tahmin ediyoruz ki bu satırları okuyacak herkesin malumudur. Bu meyanda kendisine, hem kendi adımıza hem de bu satırları okuyanlar adına bir kez daha teşekkürü borç biliyoruz.​

Nezih Uzel'e ait olup olmadığına dair sorguladığımız eserlerin büyük bir çoğunluğu, onun müzikal anlayışına da uygun biçimde, herhangi bir nota nüshası bulunmayan eserlerdi. Bu vesileyle, bu çalışma kapsamında, 16 eser ilk defa yayınlanmak üzere notaya alınmış, 4 eser de Nezih Uzel'in kendine has icrası referans alınarak yeniden düzenlenmiş oldu. Eserleri notaya aktarma işinin yükünü de, yine Levent Çelik ve "Faruk, şunu da yazar mısın?", "Faruk, bunu da temize çeker misin?", "Faruk, bak hoca burada eseri Segah perdesinde bitirmiş, bunu da bir varyant olarak bir daha yazar mısın?" diyerek kayıttan kayıta koşturduğumuz sitemizin notisti Faruk İnan çektiler.

Yola, Nezih Uzel'e ait eserleri tespit etme gayesi ile çıkmış olsak da, elimizde toplanan verilerin yekunu, bizi farklı alt başlıklara götürdü. Tasavvuf kültürünün, genç yaşlardan itibaren hevesli, olgunluk yaşlarında da aşıkane bir takipçi ve temsilcisi olan Nezih Uzel, ömr ü hayatı boyunca bizim belki ancak bu tür meselelere hasredilmiş kitaplarda isimlerini bir arada görebileceğimiz müzisyen ve tarikat temsilcisi ile beraber çalışmış ve çokça vakit geçirmiş biriydi. Cerrahi Tekkesi’nde Muzaffer Ozak’ın, Özbekler Tekkesi’nde Necmeddin Özbekkangay’ın, Bektaşi Tekkesi’nde Yusuf Fahir Baba’nın, hatta Bursa’da Kadiri Tekkesi’nde Canib Efendi’nin ve elbette bu isimlerin zikir meclislerinde yer alan musikişinasların, artık hangi tabiri uygun görürseniz, müridi, muhibbi yahut yareni olmuştu. Henüz öğrencilik döneminde başlayan ve müteakip meslek hayatında da devam eden İstanbul’daki tasavvuf çevrelerinin hemen tamamıyla haşır neşir olma hali, bir noktadan sonra biraz kader biraz da tercihle İstanbul sınırlarını da zorlamaya başlamış görünüyor. Bu özelliğin, onun şahsında, her ne kadar muhtemelen kendisi böyle bir sıfatla yad edilmeyi tercih etmeyecek ve zaten temsilcisi olduğu müzik türünde böyle bir sıfat pek kullanılmıyor olsa da, “derlemeci” bir kimliği de öne çıkarması kaçınılmaz olacaktı. Nitekim, sitemizde yer alan pek çok notanın altında “Nezih Uzel’den aldım” notunu görmek mümkün.​

Kaynak nota: Zahid Bizi Tan Eyleme v4

Kaynak nota: Zahid Bizi Tan Eyleme v4

Biz de çalışmamız süresince, ilk defa Nezih Uzel’den duyulduğuna yahut ilk defa Nezih Uzel vesilesiyle notaya aktarıldığına emin olduğumuz eserleri “Nezih Uzel’in kaynağı/derlemecisi olduğu eserler” şeklinde ikinci bir başlık altında toplamayı uygun gördük. Zira bu eserler de, dikkate alınmayı ve bu çalışmayı okuyacak meraklıların dikkatine sunulmayı hak edecek bir nicel çokluğu ifade ediyorlardı.​

2019 Kasım'ında Sakarya'da Serdivan Fikir Sanat Akademisi'nin organize ettiği "Nezih Uzel'e Saygı Gecesi" ve 2009'da İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin öncülüğünde düzenlenen "50. Sanat Yılında Nezih Uzel" programı bize yol gösteren başlıca çalışmalar oldu. Bilhassa "50. Sanat Yılında Nezih Uzel" programı için hazırlanan kitapçıktan hatırı sayılır şekilde istifade ettiğimizi ayrıca belirtmemiz gerekir.​

Son olarak, bu çalışmayı, en azından şeklen derli-toplu bir hale getirerek, Nezih Uzel'in doğum tarihi olan 1 Temmuz'da yayına verebilmek, bizim için ayrıca bir mutluluk kaynağı oldu. Yayınlamış olmamıza rağmen bu çalışma bizim için bitmiş, kapanmış bir çalışma değil. Biz, çalışmamız kapsamında yeni veriler elde ettikçe bu dosyayı düzeltmek ve geliştirmek arzusundayız. Başka heveslilerin de bu dosyadan ilham alarak, yahut belki istifade ederek daha kapsamlı çalışmalar yapması en büyük temennimiz.​

DîvânMakam Arşiv Çalışmaları Ekibi​

Biyografi

(1944).jpg

Sene 1944, Nezih Uzel 6 yaşında

Gazeteci-yazar ve müzisyen Nezih Uzel, 1938 yılında Mudanya'da doğdu. Babası Şumnu'nun Hocazadeler ailesinden Çanakkale Şavaşı gazisi, Haydarpaşa Tıbbıye-i Şahane ve Gülhane Asker Hastahanesi 1915 mezunu Doktor Mehmet Muhlis, Annesi Fatih Medreseleri Dersiamlarından Sarı Güzel Cami imamı, Filibe doğumlu Hüseyin Hüsnü Efendi'nin kızı Hacer İhsan'dır. İlköğretime Mudanya'da Şükrü Çavuş İlkokulu'nda başlayıp, 12 Eylül İlkokulu'nda tamamladı. Uzel, 1949 yılında ailesi ile birlikte İstanbul'a taşındı. 1957 yılında Galatasaray Lisesi'ni bitirdi. Uzel İstanbul Şehrinden o yıllarda hayatta olan eski kültürün son ve en güçlü temsilcileriyle tanıştı: Ordinaryus Profesör Doktor Süheyl Unver, Kudümzen Başı Sadettin Heper, Neyzen Başı Halil Can. Hat ve tezhip sanatında hattat Necmettin Okyay, Halim Yazıcı ve Bekir Pekten'in derslerini takip etti.​

Yenikapı Mevlevihanesi son şeyhi Abdülbaki Efendi'nin oğlu Resuhi Baykara, büyük araştırmacı ve ilim adamı Abdülbaki Gölpınarlı ve Şeyh Mithat Bahari Beytur araçılığıyla Mevlevi kültürüne girdi. 15 yıl Üsküdar'da eski Özbekler Dergahı son şeyhi Necmettin Özbekkangay'ın hizmetinde bulundu. Devrin şöhretli Milliyet gazetesi köşe yazarı Mevlevi Refii Cevat Ulunay'ın teşvikiyle gazeteciliğe başladı. Bu sayede dönemin pek çok yazarı ile dostluklar kurdu: Refik Halit Karay, Falih Rıfkı Atay, Reşat Ekrem Koçu, Yaşar Kemal, Haldun Taner...​
(1959).jpg

Nezih Uzel gençlik yıllarında, bir sahafta (1959)

Yurt dışında Fransız Match Dergisi başyazarı Raymond Cartier, Roger Garaudy, Mme.Carrère d'Encausse, Oryantalist Edward Said, gibi kişilerle tanışarak kitaplarını çevirdi.​

Bu kişilerin Türkiye'de tanınmalarına yol açtı. Özellikle üzerinde pek çok tartışmanın yer aldığı "oryantalizm" konusunda Türk okuyucusunun daha güçlü bilgiler edinmesine önayak oldu. Mevlana ve Mevlevilik kültürünün Batı'da en güçlü temsilcileri olan Pof. Anna Masala, Mme Eva de Vitray Meyerovitch ve Annemarie Schimmel ile uzun yıllar süren dostluklar kurdu. Bu değerli kişilerle birlikte kongrelere, konferans ve panellere katıldı. Mevlana üzerinde Batı'da pozitif ve insanlığa faydalı bir anlayışın oluşması doğrultusunda bu yazarları etkiledi. İletişim eksikliklerinden doğan sapma ve yanlışlıkların düzeltilmesi yolunda çaba harcadı.​

Pek çok yerli-yabancı çeşitli gazetelerde muhabirlik, köşe yazarlığı yaptı. 1966 Münir Nurettin Selçuk yönetimindeki İstanbul Belediye Konservatuarı İcra heyetinde 7 yıl kudümzen, TRT İstanbul Radyosu Türk Sanat Müziği kadrosunda 34 yıl ritm sanatçısı olarak çalıştı. 2003 yılında TRT İstanbul Radyosu'ndan emekli oldu. İslam, tarih, kültür ve sanatı ile ilgili otuza yakın kitabı ve yurt içinde ve yurt dışında eski tasavvuf müziğini içeren 28 plak, CD ve kaseti yayınlandı. Avrupa, Amerika, Kuzey Afrika ve Uzak Doğu'da defalarca konser verdi.​

Uzel, semazenbaşı Ahmet Bican Kasaboğlu ile 1981 yılında İstanbul'da eski Galata Mevlevihanesi çerçevesinde İstanbul Sema Grubu'nu kurdu. Bu grup yurt içinde ve Batı ülkelerinde yüze yakın konser ve sema gösterisi düzenledi. Galata Mevlevihanesi ve TC Vakıflar İdaresine bağlı eski Üsküdar Mevlevihanelerinde ilk defa sema gösterisi yaptı. Grup 1987 yılında Konya Belediyesi'nin daveti üzerine o yıl uluslararası Konya Mevlana ihtifalinin müzik ve sema görevini üstlendi. Aynı yıl eski Kütahya Mevlevihanesi'nde 1925'ten bu yana düzenlenen ilk sema törenini gerçekleştirdi.​

Grup 1998 yılında Prof. Guiseppe Fanfoni tarafından onarılan Kahire Mevlevihanesi'ni hizmete açtı. Girit, Haniye-Lübnan, Trablusşam, Halep ve Kudüs Mevlevihanelerini gündemine aldı. İstanbul Sema grubu onsekiz yılda otuza yakın semazen yetiştirdi. Paris'te kurulan Association Mevlana ve Londra'da kurulan Rumi Society ve Finlandiya'da bulunan Nefes derneklerine ilham kaynağı oldu. Grup son yıllarda eski Mevleviliğin kültür mirasını korumak ve bu mirası evrensel çağdaş bir kullanıma hazırlamak amacı ile program ve proje üretmektedir.​

Yazının kaynağı "Sanat ve Kültür Hayatının 50. Yılında Gazeteci-Yazar Nezih Uzel" adlı broşür

DîvânMakam'ın Gözünden Nezih Uzel Hakkında

Hakkında, musikimizin ve kültürümüzün pratik zirvelerinden biri dersek hiç de abartmış olmayacağımız Nezih Uzel’i, formel, alışılagelmiş basmakalıp cümlelerle anlatmaya başlamak, söz gelimi hayat hikayesini, mesleki kariyerini kronolojik sırayla yazmak, varsa -ki bu yazıyı okuyorsanız var demektir- eserlerini listelemek, velhasıl böyle bir insanı akademinin teorik kalıplarına sokmaya çalışmak, takdir edersiniz ki, en hafif tabirle, zor olacaktır.​

Kültür, tasavvuf, musiki, tarih, siyaset gibi alanları kapsayan oldukça geniş bir yelpazede onlarca telif ve tercüme eser kaleme almış ama -belki de- en büyük hayali elinde bendiriyle, eski usul Anadolu ozanları gibi, meydan meydan gezerek çalıp okumak olan bir zamane dervişini nasıl bir kalıba oturtabilirsiniz ki?​

Yeri geldiğinde beraber çalıştığı en profesyonel müzisyenleri dahi hizaya sokmasıyla meşhur bir duayen mi, yoksa yeri geldiğinde 15-20 yaş aralığındaki hevesli gençlere, “ya Hayy” diyerek ortalarına geçip meydan zikri yapmayı öğretecek bir idealist mi?​

b1.jpg

Konya, Şeb-i Arus Törenleri (1965)

Uzel, konuyla ilgilenenlerin mütemadi tespitlerine göre her geçen gün yeniden bir kez daha “biten” bir geleneğin, dışarıdan bakıldığında “inatçı” görünen ama kendi içinde -muhtemelen- bir zerre inatçı sayılamayacak denli masum bir neferiydi. Tıpkı 1961’deki büyük yangından sonra adeta bir kül yığınına dönen Galata Mevlevihanesi’nin son türbedarı Polis Burhan’ın, yangının ertesi günü, sanki mevlevihanenin bahçesine birkaç parça bir şey saçılmış da onları temizliyormuşcasına bir basitlikte, kazma ve küreğini kapıp moloz kaldırmaya girişmesi gibi.​

c1.jpg

Burhan Öcal, 1961’de çıkan yangının ertesi günü, Yenikapı Mevlevihanesi’nde.
Fotoğraf: Nezih Uzel

Öyle ki, hafızalarımızda bazen müstehzi, bazen hınzır, hatta sinirli olduğunda bile içten içe bir nebze mizahi bir gülümseyen adam portresi bırakarak bu fani dünya üzerinden geçip giden Nezih Uzel’in hüznüne dair anlatılan az sayıda anekdottan biri, mensubu ve taşıyıcısı olduğu bin yıllık geleneğin müstesna mahsullerinden biri olan Acemaşiran Mevlevi Ayini’nin güftesini unuttuğu ana dairdir. Ömrünün son demlerinde, bir hastane odasında, ne başına gelen kim bilir kaçıncı badireye ne de belki de hissettiği fani vazifesini artık tamamlamaya yaklaştığı hakikatine ağlamış üstad. Tanıyanların pek çoğunun 8 senedir zihinlerinde hep bir gülümsemeyle yad ettiği gözlerinden dökülen yaşlar, ömründe kim bilir kaçıncı defa “Her ruz bamdad selamün aleyküma” diyerek söze başlamak istediği, ama belki de ilk defa, bir anlık olsun yapamadığı içinmiş.​

Bir geleneğin taşıyıcısı olarak Nezih Uzel, ömrünü bir vazifeye vakfetmişliğin en güzel örneklerinden biridir şüphesiz. Mensubu olduğu Tarik-i Mevleviye’nin bugün artık alamet-i farikalarından biri addedilen “Hakk’tan alıp halka verme” düsturunu belki sema talim edip meydana çıkardığı talebelerine de öğretmiş, ama muhakkak ki kendisi bizzat yaşamıştır. Ta Hazreti Mevlana’dan başlayarak gönülden gönüle taşınıp bugünlere gelen bir sırrı, o da kendi dilince kendinden sonrakilere fısıldamıştır. Bu fısıltıyı belki pek azı duymuş, belki daha azı içindeki sırrı anlamış, belki çok daha azı ise Nezih Uzel gibi aşıkane bir inatla onu taşımayı vazife edinecek. Ama her bir muvazzafın, belki Nezih Uzel kadar, belki de ondan daha az, kim bilir, belki de ondan daha fazla talipliyi etrafına toplayabileceğini düşünürsek, onun temsilcisi ve taşıyıcısı olduğu geleneğin idamesi için elimizde hâlâ bir şans var demektir.​

i6.jpg

Kânî Karaca, Nezih Uzel, sağ başta Sadeddin Heper
Konya, Şeb-i Arus Törenleri

Hasılı, Nezih Uzel, onun öğrencisi olan, çeşitli zaman ve vesilelerle onun meclisinde bulunan, hiç olmazsa onun eserlerini okuyan ve icralarını dinleyen bizler için, hem müzikal hem de kültürel açıdan önemli bir şanstı. Bizim de elimizde, bu şansın bir nebzesini de olsa kayıt altına alıp daha çok insana ulaştırma imkanı var. Umalım ki muvaffak oluruz.​

Nezih Uzel’e hasredilmiş bu dosyaya, onu biraz daha anlamak ve anlamlandırmak niyetiyle eklenmiş bir dizi yazı bulacaksınız. Bu yazıların içeriğinde, bize kalırsa, bir mutasavvıf, bir aydın, bir müzisyen, bir arkadaş, bir rehber ve bir aile büyüğü olarak Nezih Uzel olacak. Herhalde bu tarifler, ortaya, bizim size sunabileceğimizden daha evla bir Nezih Uzel portresi çıkaracaktır.​

İsmet Elbaşı

Nezih Uzel'e Dair​

Bin dokuz yüz altmışlı yıllarda tanıdım Nezih Uzel'i. O zamanlar Belediye Konservatuarı İcra Heyeti Korosu'nun on beş günde bir Pazar günleri verdiği Şan sinemasındaki konserlerde kudümzen olarak bulunuyordu. İcra Heyeti musikimizin klasik formlardaki eserlerini sunuyordu, musiki dostlarına...​

Fakat ilgi ve rağbet çok ileri derecelerde değildi. Ve bizlerde de bir karamsarlık hâkimdi. O zamanki icracı ve dinleyiciler bu musikinin son temsilcileridir, şeklinde bir düşünce hüküm sürüyordu.​

Tasavvuf musikisi denen bir türün varlığı bile bilinmiyordu.​

Geniş kitleler arabesk denen bir köksüz müziği dinliyorlardı. Devlete hâkim olan müzik anlayışı ise Batı müziğini koruma altına almaktı. Klasik Türk musikisi zımnen değil açık seçik net bir şekilde yokluğa mahkm edilmişti.​

İşte böyle bir ortamda ilk defa Nezih Uzel özel gayretiyle sahibi olduğu müktesebatını gençlere sundu. İlk defa Milliyetçiler Derneği bünyesinde Vehbi Erdebili'nin de himmet ve hizmetleriyle bir koro kuruldu.​

Kûçek derviş Mustafa Efendi'nin Bayati Ayini Şerifini ilk defa ondan tanıdık, öğrendik; sonra Dede Efendi'nin Saba Ayini Şerifi ve Hüseyin Fahrettin Dede'nin Acem Aşiran Ayini Şerifi... Naatlar, Tevşihler, İlahiler ve Nefesler...​

İsmet Elbaşı.jpg

İsmet Elbaşı

Milliyetçiler Derneği'nin korosu değişik mekânlarda konserler verdi. Bu konserler sadece bir kültür olayı olmadı. Yerine göre bir kıvılcım, yerine göre bereketli bir tohum oldu.​

Bugün pek çok kamu kuruluşunun, belediye ve vakıfların tasavvuf musikisi koroları var. Takdirle anılan faaliyetlerde bulunuyor, bu korolar.​

Medeniyet mirasımızın kültürünü geleceğe taşıyanlar ve bu musikiye gönül verenlerin şükranla anması gereken bir isimdir, Nezih Uzel.​
Nezih Uzel hakkında söylenecek, yazılacak çok şey var. Fakat üzüntüyle belirtelim kamuoyunda hak ettiği ilgiyi göremedi. Magazin dünyasının topluma sunduğu yalancı şöhretlerin yanında, gerçek değerler ilgisizliğe mahkum edildi. Bu da toplumun bir ayıbı olmalı... Bin yıllık köklü bir medeniyetin gelecek nesillere tanıtılması hizmet ehli insanların sağlığında takdir edilmesi ile mümkündür.​

Son söz: Nezih Uzel bir milli değerdir;​
Çünkü unutulmuş bir müzik türünü yeniden ihya etmiştir.​

Kendisine sağlıklı, uzun bir ömür diliyorum.​

İsmet Elbaşı​
Cağaloğlu Milliyetçiler Derneği'nden Arkadaşı​

Yazının kaynağı "Sanat ve Kültür Hayatının 50. Yılında Gazeteci-Yazar Nezih Uzel" adlı broşür​

Kudsi Erguner

i4.jpg

Kudsi Erguner ve Nezih Uzel
Lausanne (1975)

"İnsan zıtların tevhididir" sözü insanın yaşadığı tezatları ve nur ve zulm arasındaki kararsız yolculuğunu pek güzel ifade eder.​

Bu söz bugünkü Türkiye şartlarına uygulandığında ise Nezih Uzel, ülkemizde yaşanan ve aralarında mücadele eden zıtlıkları şahsında barıştıran nadir insanlardan biridir.​

Ellili yılların Galatasaray Lisesi'nden Avrupai bir diplomat namzedi olarak mezun olduğunda, tüm ümidleri, hayalleri yıkarak tekkeci-ilahici oluşu, genç arkadaşlarıyla mülkiye talebesi olmak yerine, ihtiyar şeyhlerin kolunda asa olması, Fransız edebiyatı okurken, Mevlana ve Yunus Emre ile ilgilenmesi, Batı müziği ile ilgilenen okul arkadaşlarının tersine, alaturka müziğe gönül vermesi, herkes zengin olmaya çalışırken, onun elindeki avucundakini dahi dağıtarak bir başka zenginlik araması, uzun zıtlıklar listesinin sadece birkaç örneğidir.​

Nezih Uzel, dergâhta Muammer Efendi'nin okuduğu ilahileri âdetâ içerek ezberlemiş, Şeyh Necmeddin Kangay, Aziz Çınar, Mithat Bahari, Abdulbaki Gölpınarlı, Ali Üsküdarlı, Kudsi Sapanlı ve Nâfiz Uncu gibi devrin manevi şahsiyetleri ile geçirdiği her ânın kıymetini bilmiştir.​

Saadeddin Heper, Münir Nureddin Selçuk, Ulvi Erguner'le musikinin kendisi, Üstad Refi Cevâd Ulunay ile kalem, Süheyl Ünver Hoca'nın yanında tezhib ve nakış, Aktar Mustafa ile ebrû olmuştur.​

Velhasıl, Osmanlı İstanbulu'nun tüm sanatlarını en son temsilcilerinden meşk etmiş, tüm tarikatların meşrebini ise yine o tartikatların en son şeyhlerinden zevk edinmiştir.​

Asırlar İstanbulu'nun son günlerini dolu dolu yaşamış birisi olan bu Nezîh insan, günümüzün kuru kalabalığında kendisini ve kaybettiği ummanı arayan katreler için sanki beton çölünün içinden akıp giden bir nehir gibidir.​

Çocukluk yıllarımdan itibaren yoldaşım olan Nezih Bey'le, neredeyse tüm dünyada binlerce konser ve konferanslar verdik. Mevlevî âyinleri organize ettik. Kırk yılı aşkın bir beraberlik sürecine rağmen, bugün dahi kendisinin bilmediğim yönlerini fark ediyorum.​

Nezih Uzel keşfedilmesi ve açılması çok zor olan bir hazinedir.​

Zîrâ zıtlıklarla kendini muhafaza ettiği gibi, anahtarını da okyanusta bir balığın karnına bırakmıştır.​

Bu gizli hazineyi açabilene aşk olsun.​

24 Nisan 2009 Paris​

Kudsi Erguner​
Neyzen​

i2.jpg

İhsan Özgen, Kudsi Erguner, Nezih Uzel, Süleyman Erguner, Necdet Yaşar
Bremen (1985)

Yazının kaynağı "Sanat ve Kültür Hayatının 50. Yılında Gazeteci-Yazar Nezih Uzel" adlı broşür

Saba Tezcan

Sevgili Nezih Uzel. Onu anlatmaya başlarken zorlanacağımı, kelimelere, sayfalara sığdıramayacağımı biliyorum. Yine de...​

Resimlerini çektiği ilk bebek ben miydim bilmiyorum ama ben yeni doğduğumda, babam Nejat Tezcan ile hastaneye gelip, ilk fotoğraflarımı çeken kişi olduğunu biliyorum. O yüzden Nezih Uzel'le geçmişimiz dünyaya gözlerimi açtığım güne dayanır diyebilirim rahatlıkla. Yıllar sonra, oğlum Atasagun doğduğunda hastaneye gelip onun da ilk fotoğraflarını çekecekti.​

Sevgili babaannem Hatice Hanım, Nezih Uzel'in annesi Hacer İhsan Hanım ile hem komşu hem de iyi arkadaştı; dostlukları oğullarının arkadaşlığı ile daha da pekişmişti sanırım; babaannem elimden tutar, sık sık İhsan Hanım'ların evine götürürdü beni, ilk ev gezmelerim.​

Aramızda herhangi bir akrabalık yoktur, belki de bu yüzden yıpranmadı dostluğumuz, yıllarca en saf haliyle kaldı ve halen de sevgi ve saygıyla sürmekte.​

Tüm kitaplarını, hemen hemen tüm makalelerini okudum, tüm albümlerini dinledim, pek çok konserine gittim ve konferansına katıldım ama Nezih Uzel'e hâlâ doyamadım ve asla onun enerjisine yetişemedim, sürekli kendini yenileyen ve beni şaşırtan bir enerjisi var. Yaşına, hastalıklarına aldırmadan bildiği yolda ilerliyor, maşallah. Yanında olup, anlattıklarını dinlemekten haz aldığım, maneviyatımı güçlendiren kişidir Nezih Uzel; bu yüzden onunla beraberken zamanın nasıl da çabuk geçtiğini hep sonradan fark ederiz.​

O kadar çok anı, o kadar çok görüntü var ki gözümün önünde. Ne kadar zormuş kağıda dökmek! Şimdi o onlarca kitabı ne zorluklarla ortaya çıkardığını, neden günler, geceler boyu evine kapandığını çok daha iyi anlıyorum.​

20200629_014623.jpg

Saba Tezcan ve Nezih Uzel

Pek çok yaz tatilimizi beraber geçirdik: Büyükada, Heybeliada, Sedef Adası, Kerpe... O hep elinde fotoğraf makinesi, her anımızı kareledi. Sedef Adası'nda denizden çıkarıp, sacda pişirdiğimiz midyelerin incilerini hala saklarım. Bir şeyler toplama, yıllarca saklama alışkanlığının bende ve kardeşimde olmasına şaşmamak gerek, hem Nezih Uzel hem de babam gibi biriyle yaşamanın neticesi bunlar. Belki de bu yüzden arşivci, kütüphaneci olmayı tercih ettim. İstanbul Valiliği Kütüphanesini düzenlerken ziyaretime gelen Nezih Uzel'e "Tüm Osmanlıca kaynakları, yıllar önce bir kamyona yükleyip Se-Ka'ya göndermişler, geç kaldım, engel olamadım" dediğimde gözlerinin yuvalarından fırlayacakmış gibi açıldığını, içinin cız ettiğini hissettiğimi bugün gibi hatırlarım.​

Geçmişi sever Nezih Uzel, sadece bir zamanlar Antika dergisinin yayın yönetmenliğini yaptığı için veya kafamızdaki sorulara alternatif cevaplar getirmek için değil, zihnimizde yeni soru işaretleri oluşturmak için tarihi getirir karşımıza yazılarında sık sık.​

Dünyaca ünlü müzik eleştirmenlerinin ve otoritelerinin bile sayfalar dolusu yorumlar yaptığı albümleri hakkında bir şeyler söylemek bana düşmez sanırım. Ama her daim, onu dinlediğimde yüreğimdeki sıkıntıları attığımı, hafiflediğimi ve bambaşka boyutlara yelken açtığımı inkar edemem.​

Yıllar önce buraya, Sapanca'ya yerleşti Nezih Uzel ama belli ki aklı, fikri, yüreği ve bir ayaği halen İstanbul'da.​

Her an, her saniye düşünceleri, dünyanın herhangi bir yerinde ve herhangi bir zaman diliminde olabilen bu yegâne insanın hayatında "Saba" olarak yer alabildim mi, bilemiyorum. O kadar evrenseldir ki... Onun yanımdayken benimle bir kaç tatlı zamanı paylaştığını biliyorum ama ben onu her zaman bütün alemle paylaştım. Çünkü bana kesilmiş bir ağacın sesiyle seslendi kimi zaman, kimi zaman bir Hacivat-Karagöz perdesinden, kimi zaman da yüz yaşını aşmış bir taş parçaşından dinledim onu. Bendirinin "Düm" ünde yok oldum "Tek"inde yeniden buldum kendimi. Ve şükrettim...​

Hayata bambaşka bir gözle bakmamı sağlayıp, kendimi iyi hissettirdiği için, vicdanımın sesini dinlememi sağladığı için, o bitmez tükenmez öğretme, bildiklerini paylaşma, aktarma isteği için, son kitabını yazarken kendini ihmal edip bir ayağını kaybetme fedakarlığını göze aldığı için, hayat mücadelesine düşüp onunla gerektiği kadar ilgilenemememe rağmen bana karşı hep sabırlı ve sonsuz hoşgörülü davrandığı için hep kendimi borçlu hissediyorum O'na karşı.​

Bence O'nu tanıyan her birimiz borçluyuz Nezih Uzel'e. Kim bilir, belki de henüz aramızda iken, bizlerle beraber nefes alıp veriyor ve hala gözlerimizin içine bakıyorken, yıllardır gözü gibi baktığı, koruduğu, sakladığı, oradan oraya taşıdığı arşivine kalıcı bir yuva bulmak, O'nun da isteğine ve adına yakışır bir Vakıf kurmak bu borcumuzu ödememizin bir yoludur. Bu konuda bir adım atılırsa, gönüllü olarak zamanımı, emeğimi ve tüm imkanlarımı seve seve paylaşmaya hazırım.​

Mevlam gönlünün nurunu, güzel aklını sana bağışlasın, seni de bizlere sevgili Nezih Uzel.​

Daha nice yılları, sağlıkla birlikte geçirelim.​

Saba Tezcan​

Yazının kaynağı "Sanat ve Kültür Hayatının 50. Yılında Gazeteci-Yazar Nezih Uzel" adlı broşür

Nezih Uzel Besteleri

NotaEserBestekarGüfte SahibiMakamFormUsul
1Allahümme Ya HadiNezih UzelAziz Mahmud HüdaiRastİlahiSofyan
2Aşk Bezirganı Sermaye CanıNezih UzelYunus EmreHicazİlahiSofyan
3Aşkın Bu Gönlüm ŞehriniNezih UzelAziz Mahmud HüdaiHicazİlahiDüyek
4Bilmem N'ideyimNezih UzelYunus EmreHüseyniİlahiSofyan
5Bilmem N'ideyimNezih UzelYunus EmreSegahİlahiSofyan
6Hakk Nuru AşıklaraNezih UzelYunus EmreSegahİlahiSofyan
7Hazret-i Şahın AvazıNezih UzelBelirsizHüseyniNefesSerbest
8Muradlar Verici Ol Gani SettarNezih UzelFakir EdnaNevaİlahiSofyan
9Nida Ettim Gelsin Aşık OlanlarNezih UzelEroğlu NuriDügah MayeİlahiSofyan
10Şahım Ali AbayaNezih UzelFahir BabaHüzzamNefesSofyan

Nezih Uzel'in icracılığı, şüphesiz ki temsilcisi olduğu müzik türüyle uzaktan yakından ilgilenen hemen herkesin malumudur. Bestekarlığına dair söylemleri ise, kimimiz birinci ağızdan, yani kendisinden, kimimiz ise birer rivayet olarak başkalarından duymuşuzdur. Henüz kendisinin de hayatta olduğu zamanlardan başlayarak, bazı eserlerin ona atfedilmesi, Nezih Uzel ve çevresi nazara alındığında, sıkça karşılaşılan bir durumdu. Pek çok tekkeyle ve onların nihai temsilcileriyle ünsiyeti bulunan Nezih Uzel'den, bu müzik türünde o ana kadar ne denli birikim elde etmiş olursanız olun, her an daha önce hiç duymadığınız bir eseri dinleyebilirdiniz. Ve bu eserlerin, kendisine ait bir beste mi, yoksa müdavimi olduğu herhangi bir tekkeden tevarüs bir derleme mi olduğunu, kişiliğinde mündemiç iki özelliğinden, tevazusundan ve espritüelliğinden dolayı, net bir şekilde anlamanız mümkün olmazdı. Ona ait olup olmadığını sorduğunuz bir eser için, "henüz yeteri kadar meşhur olmadı, olduğunda ilan edeceğim" cevabını alabilirdiniz mesela. Bu cevap mütevazı mi? Evet. Esprili mi? Kesinlikle. Ama mezkur eserin ona ait olup olmadığını da hatırı sayılır oranda cevabı alan kişinin yorumuna bırakıyor.

Nezih Uzel'in müzikal anlayışı ve icracılığı hakkında, eğer tanıyorsanız biraz yakınına yaklaştığınızda göreceğiniz, eğer tanımıyorsanız da tanıyanlardan biraz soruşturduğunuzda duyacağınız ilk şeylerden biri, onun, nota denilen insan icadına tabi bir meşk ve icra yaklaşımından ziyadesiyle uzak durduğu olurdu. İcracılığının mahsulleri, o anlık hissiyat ile hafızasının ortak çalışmasının ürünü olarak ortaya çıkıyordu. Kaynağı bir şekilde kendisinde olan eserleri notaya almıyor, dolayısıyla okurken bir notaya bakarak da okumuyordu. Bu sebeple, ister kendisine ait bir beste, isterse bir başkasından dinleyerek derlediği bir eser söz konusu olsun, Nezih Uzel'e mal edilebilecek eserlerin büyük bir çoğunluğunun izini, bugünün nota arşivlerinde bulmak pek mümkün değildir.

Nihayet, pek az eser, muhtelif yollarla Nezih Uzel'in bu prensibini aşarak insan icadı bir niteliğe bürünebildi. Nezih Uzel'e mal edilen eserlerden, örneğin "Aşk Bezirganı" ve "Şahım Ali Abaya" biraz daha ileri giderek, bir arama motoruna adını yazıp aradığınızda nota görselini kolaylıkla bulabileceğiniz seviyelere erişti; "Gel Ey Kardaş Hakk'ı Bulayım Dersen"i biraz daha çaba sarf ederek umuma açık bazı arşivlerde bulabilirsiniz; "Gönlümüz Her An Sendedir Ya Rab" ise pek çok yerde pek çok kişi tarafından okunur, ama yazılı bir notası varsa da şahsi arşivlerdedir.

Bu türden eserlerin, bilhassa da sahibi yahut kaynağı olan kişi artık hayatta değilse, muhtelif rivayet haline gelmesi olağandır. Diyelim ki "Aşk Bezirganı" için TRT Arşivi'ne başvurduğunuzda, arşiv size bu eserin anonim olduğunu söyler; ama Nezih Uzel muhabbetinden nasipli birisine soracak olursanız, bu eserin Nezih Uzel'e aitliği muhakkak olabilir.​

a1.jpg

Nezih Uzel

Bizim de, öncelikli olarak Nezih Uzel'e ait eserleri tespit edebilmek gayesiyle çıktığımız bu yolda karşılaştığımız en esaslı zorluk, onun notasyon alışkanlığına mesafeli duruşu ve onunla beraber anılan bazı eserler hakkındaki rivayetin muhtelif oluşuydu. Zira, sağlığında bizim bugün "muhtemel" etiketiyle soruşturduğumuz eserleri kendisi notaya almamış yahut notaya alınmaları için kimseyi teşvik etmemiş ve vefatından sonra bu yola çıkacak olanların birincil bir kaynağa, yani Nezih Uzel'in kendisine başvurma şansı kalmamıştı. Gerçi sağlığında böyle bir yola çıkılabilmiş olsaydı, üstadın tevazusu bu yolu tamamlamaya ne derece müsaade ederdi, o da meçhul.

Bu zorlukları aşabilmek için başvurulabilecek en sağlıklı yöntem, Nezih Uzel'le dostane ve profesyonel ilişkileri en uzun ve en yoğun olan kişilere ulaşabilmekti. Sağ olsun Kudsi Erguner, bu iki temel şartın ikisini de ziyadesiyle sağlayan bir isim olarak, bu çalışmamız süresince bizden yardımlarını esirgemedi. Nezih Uzel'le henüz 20'li yaşlardayken başlayan ve nihayeten 40 yılı aşan dostluk ve profesyonel birliktelikleri, şüphede kaldığımız bazı eserlerin kaynağı konusunda bize ziyadesiyle yardımcı oldu.

İhtimal ki, "Aşk Bezirganı" gibi, "Gönlümüz Her An Sendedir Ya Rab" gibi, artık Nezih Uzel'le anılır hale gelmiş bazı eserleri "anonim/bestekarı meçhul" etiketiyle bırakmış olmamız, bazı okuyuculara şaşırtıcı gelecektir. Emin olun, çalışmamız süresince, bizim için bu iki eserden çok daha şaşırtıcı olan sonuçlara da varmak durumunda kaldık. Öncelikli kriterimiz doğru ve en azından şimdilik şüpheye yer bırakmayan bir iş ortaya koyabilmekti. Yukarıdaki listede göreceğiniz eserler, elimizdeki veriler ışığında bizim, "Bestekarı Nezih Uzel" diyebileceğimiz eserlerdir. Daha kapsamlı bir çalışmayla, bu listenin daha da genişleyebilmesi en büyük temennimiz.​

b2.jpg

Nezih Uzel ve Aka Gündüz Kutbay

Kaynağı/Derleyicisi Nezih Uzel Olan Eserler

NotaEserBestekarGüfte SahibiMakamFormUsul
1
Ahiret Yolu Gibi Gurbete Tenha GittimBelirsiz (Giydirme)Taşlıcalı YahyaHüseyniİlahiTürk Aksağı (Evferli)
2Benim Adım Dertli DolapDerviş MuammerYunus EmreSegahNefesSofyan
3Bir Korku Düştü İçimeBelirsiz (Giydirme)Yunus EmreNevaNefesTürk Aksağı (Evferli)
4Dil Hanesi Mir'at-ı HakkBelirsiz (Geleneksel)Nasuhi Hz.HüseyniİlahiSemai
5Gel Ey Bad-ı SabaBelirsiz (Geleneksel)Niyazi MısriUşşakİlahiDüyek
6Gel Ey Kardaş Hakk'ı Bulayım DersenDerviş MuammerYunus EmreHuziİlahiSofyan
7Gönlümüz Her An Sendedir Ya RabBelirsiz (Geleneksel)Abdülehad NuriHicazİlahiDüyek
8Hakk Bir Gönül Verdi BanaBelirsiz (Geleneksel)Yunus EmreUşşakNefesRaks Aksağı
9Türlü Türlü CefanınDerviş MuammerYunus EmreHüseyniİlahiSofyan
10Uyur İdik UyardılarBelirsiz (Geleneksel)Pir Sultan AbdalUşşakNefesAksak


Albüm ve kayıt taramalarının sonunda oluşturduğumuz kaynağı bilinmeyen eserler listesini, eserlerin Nezih Uzel'e ait olup olmadığı yönünden tasnif etmeye çalışırken, referans olarak sıklıkla bazı isimlerle karşılaştık: Özbekler Tekkesi'nin müdavimlerinden Derviş Muammer, Bursa'daki Kadiri Tekkesi'nin şeyhi Canib Efendi. Bu isimlere, hal-i hazırda Nezih Uzel'in ünsiyetini bildiğimiz Bektaşi şeyhi Yusuf Fahir Baba, Kadiri şeyhi Misbah Efendi, Mevlevi şeyhi Mithat Bahari Beytur ve elbette onların vazifeli bulundukları dergahların muhtelif musikişinasları, dahası o devir için Türk Dini Musikisi'nin yaşayan hafızası denilebilecek Sadettin Heper ve Ulvi Erguner gibi isimler de eklendiğinde, Nezih Uzel'in ciddi derecede geniş bir Tasavvuf Musikisi repertuarının içerisinde yetiştiği sonucuna varmak hiç de zor değil.​

.png

Bursa'daki Kadiri Tekkesi; sağ başta Ahmed Canib Efendi

Oluşturduğumuz eser listesinden, Nezih Uzel'e ait olduğunu tespit edebildiğimiz eserleri bir önceki bölümde dikkatinize sunmuştuk. Çoğunluğunun hiçbir yerde notası, hatırı sayılır bir kısmının da Nezih Uzel'in sesi dışında örnek icrası olmayan yukarıdaki listede göreceğiniz eserler ise, bestekar olarak "Nezih Uzel'in" denemeyecek, fakat bugün bu müziğe gönül verenlerin ilk defa Nezih Uzel'in sesinden duyduğu eserler.​

Giriş yazısında da değindiğimiz gibi, üstad, sağlığında muhtemelen bu sıfatı kabul etmeyecek olsa da, bizce bu eserler için kullanılabilecek en makul başlık, "Nezih Uzel'in Musikimize Kazandırdığı Eserler" yahut belki biraz farklı musikiyle ilgilenenlerin aşina olduğu bir ifadeyle "Nezih Uzel'in Derlediği Eserler" olmalıydı.​

11 eserden oluşan bu listedeki 7 eser, tespit edebildiğimiz kadarıyla ilk defa bu çalışma vesilesiyle notaya aktarılıp umuma açık bir şekilde paylaşılıyor (Ahiret Yolu Gibi Gurbete Tenha Gittim, Benim Adım Dertli Dolap, Bir Korku Düştü İçime, Dil Hanesi Mir'at-ı Hakk, Gel Ey Bad-ı Saba, Hakk Bir Gönül Verdi Bana, Türlü Türlü Cefanın). Listedeki 2 eserin ise, yine tespit edebildiğimiz kadarıyla, umuma açık hiçbir kaydı bulunmuyor (Gel Ey Bad-ı Saba ve Türlü Türlü Cefanın). Bu vesileyle, Nezih Uzel'in, kendinden öncekilerden edindiği birikimi kendinden sonrakilere aktarma misyonuna küçük de olsa bir katkı yapabildiysek, ne mutlu bize.​

Nezih Uzel 1.jpg

Nezih Uzel ve Sadeddin Heper
Konya Şeb-i Arus Törenleri

Nezih Uzel'in Bilinenden Farklı İcra Ettiği Eserler

NotaEserBestekarGüfte SahibiMakamFormUsul
1Can Yine Bülbül OlduBelirsiz (Geleneksel)Niyazi MısriNevaİlahiNim Sofyan
2Derman Arardım DerdimeBelirsiz (Geleneksel)Niyazi MısriHüseyniİlahiSofyan
3Ey Risalet Tahtının Hurşid-i Mah-ı EnveriBelirsiz (Geleneksel)GazaliHüseyniİlahiSofyan

a3.jpg

Nezih Uzel

Esasında Nezih Uzel'in icracılığı, şüphesiz ki, başlı başına bir çalışma konusu olabilir. Hatta olmalıdır da. Biz, bu konuda, haddimizi fazla zorlamadan, sadece iki noktaya temas etmekle yetinelim. Birincisi, Nezih Uzel'in, elinize notasını alıp inceleyeceğiniz, yahut bir enstrümanla çalmaya çalışacağınız bir eseri, kendisi icra ederken, bambaşka bir boyuta taşıdığıdır. Kağıt üzerinde oldukça basit duran bir nağme dizisi, Nezih Uzel'in sesiyle inanılması güç derecede sanatlı bir icraya dönüşür. İkincisi ise, ömrünün hemen hemen ilk yarısını, resmi olarak kapanan tekkelerin hayattaki son temsilcileriyle haşır-neşir olarak geçiren Nezih Uzel'in, eğer bu musiki sahasında "Tekke Tavrı" denilen bir alt başlık var ise, başvurulması gereken en öncelikli kaynaklardan birisi olduğudur. Üstadın, öğrencilerine ve eşrafına ısrarla ve özellikle vurgulayarak naklettiği gibi; okunan her ilahi, o anki neşeye göre şekillenir. Bunun bir standardının olması, en başta bu işin doğasına aykırıdır.​

Yukarıdaki eserleri ve Nezih Uzel icrasıyla yeniden yazılmış notalarını, bu noktaları vurgulamak gayesiyle, ayrı bir başlık altında sizlerle paylaşmayı uygun görüyoruz.​

Listedeki eserlerden "Can Yine Bülbül Oldu" güfteli ilahi, Nezih Uzel'in, Kudsi Erguner ile beraber 1977'de Paris Radyosu için verdikleri bir konserin yıllar sonra "Turquie Musique Soufie" adıyla yayınlanan albüm versiyonundan notaya alındı. Konser, "Güzel Aşık Cevrimizi Çekemezsin Demedim mi" güfteli ilahiyle başlıyor ve bağlı bir şekilde ardından bu ilahi, ekseriyetle bilinen halinin aksine, Neva perdesinden değil, Hüseyni perdesinden seyre başlanarak icra ediliyor.​

Listedeki eserlerden "Ey Risalet Tahtının Hurşid-i Mah-ı Enveri" güfteli Hüseyni ilahi, Nezih Uzel'in, Kudsi Erguner ile beraber 1990'da Paris'te kaydettikleri "Turquie Musique Soufie Ilahi et Nefes" adlı albümden notaya alındı. Bu eser, albümün Uşşak makamında ilahilerden oluşan bölümünün sonunda, ekseriyetle bilinen halinden farklı olarak, zemin kısmını oluşturan mısraların tamamı yarım vuruşluk es ile başlayacak şekilde icra ediliyor.​

(1990).jpg

Nezih Uzel
Üsküdar (1990)

Teşekkürler

───────────────────────────────────
DîvânMakam Arşiv Çalışmaları Ekibi olarak tüm okurlara teşekkür ediyoruz.​

Elimizden geldiğince titiz davranmak istedik ve her çalışmada olabildiği gibi hatâlar olabilir. Bunları bize bildirirseniz seviniriz.​

Tek amacımız bu eserlerin kaybolmamalarını sağlamak. Rahmetli Nezih Bey çok önemli insanlar tanımış ve bizlere çok değerli bir kültür mîrâsını aktarmıştır.​

Bu çalışmanın yükünü grubumuzda yer alan 3 değerli insan çekmiştir. Buradaki yazı ve İBB'nin broşüründen aldığımız yazılar dışında olan yazıları bu işin kaptanı olan Mehmet Topuz Bey kaleme almıştır. Sâdece yazı yazmakla kalmamıştır, onlarca kaydı tarayıp, hangi eserlerin Nezih Bey üzerinden geldiğini tespit etmiştir. Bu tespit işleminde Levent Çelik Bey de çok yardımcı oldu. Yine o da kayıtları dinleyerek ve eserleri notaya alarak yardımda bulunmuştur. Faruk İnan Bey de hem bu iki özel insana destek olmuştur, hem de eserleri dijital programlarla notaya almıştır. Bu 3 kişiye ne kadar teşekkür etsek azdır. Tabii DîvânMakam ailesi olarak bizler sâdece olanı aktardık. Asıl paha biçilemez nokta Nezih Bey'in kendisi ve getirmiş oldukları. Keşke ona lâyık daha kapsamlı, daha güzel, daha verimli bir çalışma o hayattayken yapılmış olsaydı. Kim bilir hangi bilgiler kendisiyle sonsuzluğa göç etmiştir...​

DîvânMakam ailesi herkese açıktır. Umuyoruz daha çok proje üretir ve gerçekleştiririz. Bizler bu projeden çok keyif aldık ve umuyoruz ki kültürümüze lâyık olabilmişizdir. Yeni bilgiler geldikçe biz bu çalışmayı durmadan güncelleyeceğiz tabii ki. Siz de bu grubumuza katılmak isterseniz, kapımız herkese açıktır. Olduğu kadarıyla kendimizce bir şeyler üretiyoruz. Hepinize saygılarımızı sunuyoruz, teşekkürler.​

Not: Hocası Nezih Bey ile aynı doğum gününe (1 Temmuz) sâhip olan Levent Abi'mizin doğum gününü de kutluyoruz ve bu çalışmayı ona ithaf ediyoruz.​

DîvânMakam Arşiv Çalışmaları Ekibi​

Berat İncebaldır​
Faruk İnan​
Hakan Yayla​
Levent Çelik​
Mehmet Topuz​
Mustafa Eren Güzel​

"Sanat ve Kültür Hayatının 50. Yılında Gazeteci-Yazar Nezih Uzel" adlı broşür: https://divanmakam.com/attachments/...-yilinda-gazeteci-yazar-nezih-uzel-pdf.72007/